İbrahim Tenekeci'nin inşa ettiği muhit!
- GİRİŞ07.09.2024 15:25
- GÜNCELLEME09.09.2024 10:05
İbrahim Tenekeci Türk Edebiyatının son otuz yılında adını sıkça duyuran şairlerden birisi. Şiir kitapları gençler tarafından yoğun ilgi görüyor. Dile sıcak gelen, dimağda yer eden çok sayıda mısrası var.
Okurları cümlelerini sosyal medyada sürekli paylaşıyor. İmza günlerinde uzun kuyruklar oluşuyor.
Hayattayken okurunu bulamayan vefatından sonra kitapları elden ele dolaşan çok sayıda yazar var. Her şair, yazar yazdıklarının karşılığını dünyada görmek ister.
İbrahim Tenekeci bu manada nasipli bir edebiyatçı. Şiirlerine de düz yazılarına da Türk okurunun ilgisi yüksek.
Tabii ki hiçbir başarı tesadüf değil. Burada edebiyata vakfedilmiş bir ömür olduğunu görmek gerek.
Hayatınızın merkezine almadığınız hiçbir şeyin merkezinde bulunma şansınız yok. Şairin istikrarla sürdürdüğü edebi yürüyüşü onu menzile ulaştırdı.
Burada edebiyat heveslisi gençlere örnek olacak bir başarı bir hikâyesinden söz etmek mümkün. Emek ve gayretle sürdürülen her çalışmanın muhakkak karşılığı alınıyor. İbrahim Tenekeci bu hususta güzel bir örneklik sergiledi.
EDEBİYATTA ÇARPIK KENTLEŞME
Şairin çok iyi şiirin az olduğu dönemdeyiz. Sosyal medyada adının önüne şair yazan sayısı neredeyse nüfusumuzun yarısına tekabül ediyor. Şiir demeye kırk şahit isteyen metinler var meydanda. Nasıl olsa, şairim diye sıraya geçenleri sîgaya çekecek bir Molla Kasım yok.
Eyüpoğlu’nun dediği gibi zifiri karanlıkta gelse şiirin hası ayak seslerinden tanırım. Nerede olursa olsun iyi şiir kendini hemen belli eder.
Teknik kısmına ayrıca önem verenlere sözüm yok ama bence okunduğunda tat bırakmalı şiir. Yunus'un şiirleri gibi sinelere sıcaklık yaymalı. O yüzden görsel şiir, deneysel şiir gibi adlandırılan çalışmalara uzaktan merhaba deyip geçiyorum.
Tatsız tuzsuz ruhsuz çiziktirmelere şiir demek her şeyden önce şiire hakaret. Öz, biçim için kurban edildiğinde geride kuru bir söz kalıyor. Şairler ses mimarlarıdır. Kelimelerden ülkeler kurarlar. Edebiyat çarpık kentleşmeyi kabul etmez.
Özellikle genç şairlerimizin medeniyet değerlerimizden beslenmeden başka dünyaların edebiyatçılarını okumaya öncelik vermeleri ve onlardan esinlenmeleri sonucu yazdıkları şiirler bana buz gibi geliyor.
İçinde bizden bir güzellik taşımayan eserin bizi yakalaması zor olur. İbrahim Tenekeci'nin şiiri bu manada bizimdir, tamamıyla bizdendir. Bu toprağın kokusunu hem hissetmekte hem de hissettirmekte başarılıdır. Okur kendisine dokunan şiirleri sahipleniyor.
EDEBİYAT HÜRRİYETTİR
Bu yazı İbrahim Tenekeci’ye yönelik bir övgü ya da yergi yazısı değildir. Hakkı teslim kabilinden değerlendirilmesi istirhamımızdır.
Ayrıca hakarete varmayan kötü niyet taşımayan eleştiri ahlakına uygun olarak yazılan ve söylenen her şeyi şairin olgunlukla karşıladığını biliyorum.
Eleştiri demişken de izninizle bir parantez açıp edebiyat dünyamızda bana tuhaf bir duruma dikkat çekmek istiyorum.
Konuyla ilgisi yok ama söylemeden geçemeyeceğim.
Edebiyat dünyamıza yön veren dergilerin ağabeyleri ellerinden tuttukları gençlere bir noktadan sonra usta çırak ilişkisini abartarak meseleyi şeyh mürit ilişkisine taşıyorlar.
Aslında bu ağabeylerin çoğu bir tarikat geleneğinin içinde de yetişmiş değil. Yani tasavvufi tecrübelerinden kaynaklamıyor bu biat beklentileri.
Millî Görüşe yakın oldukları için Merhum Erbakan Hocanın geleneğini mi sürdürüyorlar acaba diye düşünmeden edemiyorum.
Tarikatta ya da kısmen siyasette biat kültürü anlaşılabilir. Fakat edebiyat bağımlı ya da bağlantılı sürdürülecek bir uğraş değildir.
Emek verenlere saygı sevgi şart olmakla birlikte baskın bir şekilde bir ismin etkisinde kalan asla kendisi olmaz.
Kendisi olamayan geleceğe kalamaz. Yıllar geçse de dilini kuramaz sesini yakalayamaz.
Özellikle edebiyatta gölgede kalanın gölgesi olmaz. O yüzden şair ağabeylerimiz yetiştirdikleri gençlerin dönem dönem önlerinden çekilmeli ki çocuklar sürekli gölgede kalmasın. Güneşi gören çıksın.
Kendi güneşinde yanmayan başkalarına sıcaklık veremez. Yazdıkları okura sıcak gelmez.
Ağabeyler okumayı yazmayı öğrettikleri dergilerde yazılarının ve sonrasında kitaplarının yayınlanmasına vesile oldukları gençlere karşı ‘seni ben var ettim’ gibi bir saplantıyla yaklaşmamalı.
Edebi bir meşgale de olsa irfanî bir nazarla yaklaşmalı konuya. Kendine geleni kendinde olanı da Allah’tan bilmeli. Kâmil olan kişi yaptığını hizmete, arif olan Hakka sayar. Cahil olan da olan her şeyi kendinden sanır.
Gönlüne ilham olan yüreklerde yankı uyandıran muhteşem şiirleri kendinden bilenler silinir gider, Rabbinden bilenler ebedileşir.
Usta edebiyatçılar kendilerine gelen gençlere hizmet etmeyi Allah’ın kendilerine verdiği ilmin zekâtı olarak görmeli.
Onları kendilerine bağlamak yerine kendi olma çabalarına destek olmalı. Ne demiş Arif şair ‘sen çıkarsan aradan kalır seni yaradan’
Güzel ağabeylerimiz eğer nefislerine basıp yolunu açtıkları gençlerden beklentilerini bitirebilirlerse adları kültür tarihine altın harflerle yazılır. Çünkü gerçekten emekleri büyük.
Usta çırak ilişkisine eyvallah ama edebiyatta şeyh mürit mantığı uygun değil.
Kanadı kullanmayı öğrettiğin herkese uçmayı serbest bırakacaksın. Kanatlananı kanadın altında tutmak fıtrata aykırıdır. Bırak herkes hür maviliklere yol alsın. Edebiyat hürriyettir.
EDEBİYAT VE KÖTÜLÜK
Edebiyat dünyasına bakışım tamamen objektif. Kimseye yakın ya da uzak değilim, edebi grupları tanırım, takip ederim.
Hepsine eşit mesafedeyim. Aralarındaki kavgaları da çekişmeleri de çocukça bulurum, çok ciddiye almam. Çünkü bir gün dost dediklerine küs olurlar, bugün küs olduklarıyla da yarın dost olurlar.
Şairlik için çocuk saflığını muhafaza etmek gerekli olduğundan bu durumu da olağan karşılarım.
Ama gördüğüm kadarıyla edebiyatta başarılı olanın düşmanı çok oluyor. Kıskançlık haset gibi hastalıklardan dolayı olsa gerek.
İbrahim Tenekeci geçtiğimiz aylarda Türk bayrağına saldırılmasının ardından bayrağa sahip çıkan manidar bir paylaşım yaptı.
İyi niyetli ve şair duruşuna uygun bir paylaşım olmasına rağmen kötü niyetli sosyal medya kullanıcıları tarafından linçe uğradı.
Linç edenler arasında yazı dünyasından bazı kişilerin olması beni şaşırtmadı. İçinde kin besleyip tenkit için fırsat kollayanlar olduğu aşikârdı. Saldırılar epey sürdü.
Ta ki İsmail Halis dostumuz durun yahu ne yapıyorsunuz bu adamın hizmetinden dolayı tebrik edilecek yanı varsa tenkit edilecek yanlarından daha çok, diyene kadar.
İbrahim Tenekeci de eser veren her kalem erbabı gibi elbette eleştirilecektir. Bunda beis yok. Hakarete varmayan hakkaniyetli eleştiri herkes için gereklidir. Ama vur deyince öldürmek isteyenlere de fırsat vermemek gerek.
Yazıp ortaya koyduğu eserlerle ilgili en objektif eleştirmen zaman olacaktır. Zaman ne gösterecek bilinmez.
Bugün gündemde olan kaç şairin geleceğe kalacağı meçhul. O yüzden acele yargılamamak lazım. İnsan harcamak konusunda sabıkalı bir toplumuz. Bize düşen kaybetmek değil kazanmaktır.
Dilimizin bayraktarlığını yapan bütün şairlerimize şükran borçluyuz.
Geleceğe kalacak büyük eserleri üretenlerle iftihar ederiz. Onların başarısı Türkçenin kazancıdır.
Türk edebiyatında yükselen her bayrak burçlarımızı şenlendirir, bize bitimsiz sevinç verir.
Edebiyat ve kötülük birbirine uzak durması gereken iki kavram. Ama her yerde olduğu gibi bu alemde de kötüler var. Bu dünyada iyi şiir yazamayanlar sürekli başkalarını kötüler.
Şiiriyle varlık gösteremeyenler kötülükle varlıklarının farkına vardırmaya çalışır. Kavgaların çoğu da kıskançlıktan çıkar.
Oysa ki şairlerin birbirini kıskanması kadar anlamsız bir durum yoktur. Zira gök kubbenin altı geniş herkese yer var.
Buna rağmen genelde iyiler deryaya dalıp inci mercan toplarken kötüler sahilde dedikoduyla meşgul oluyor.
Ama sonuçta her zaman iyiler kazanıyor.
İBRAHİM TENEKECİ’NİN GAYRETİ
‘Sözü yormadan’ şiirinin şairiyle başladık sözü yormadan yine onunla yazımızı bitirelim.
İbrahim Tenekeci yazdıklarıyla da yaptıklarıyla da teşekkürü fazlasıyla hak ediyor. Her şeyden önce fikri savrulmaların arttığı camianın darmadağın olduğu bir dönemde toplama ve toparlama vazifesini yürütüyor. Sunilikten uzak tabî bir muhit inşa ediyor.
Dergiciliğinin salasının okunduğu bir zamanda canlı ve diri bir dergiye öncülük etmesi takdire şayan.
Muhit Dergisi dünün nostaljisini yapmak yerine bugüne ve yarına sesleniyor. Birçok edebiyat dergisi bitkisel hayattaymışçasına ölü metinler yayınlarken gündemin nabzını tutuyor, her sayıda canlı ve dolu dosyalarla okurunu selamlıyor.
Malazgirt’i de ihmal etmiyor 15 Temmuz’u da. Filistin’i de işliyor Doğu Türkistan’ı da. Aslında olması gerekeni yapıyor. Coğrafyamız yanarken çiçek böcek edebiyatı yapılmaz.
Tenekeci’nin önderliğinde çıkan Muhit Sebülürreşad, Diriliş ve Mavera dergileri gibi ait olduğumuz medeniyet çizgimize uygun bir yayın anlayışına sahip.
Genç kalemlere fırsat tanınmasının yanında kültürümüze yön veren ustalarımıza ve üstatlarımıza gösterilen vefa da ayrıca alkışlanmaya değer.
Bildiğim kadarıyla şu an Türkiye’nin en çok alınan ve okunan Edebiyat dergisi. Anadolu’ya gittiğimde edebiyatseverlerin elinde genelde Muhit’i görüyorum. Yolu bahtı açık olsun İnşallah.
Son sayısında Kültür dünyamızın yol başçılarından merhum Mehmet Doğan için özel bir dosya hazırlayan Muhit dergisini bütün okurlarımıza hassaten tavsiye ediyorum.
Yorumlar6