Yavuz Ağıralioğlu’nun partisi tutar mı?
- GİRİŞ29.10.2024 09:06
- GÜNCELLEME31.10.2024 10:00
Yavuz Ağıralioğlu uzun zamandır konuşulan partisini nihayet kurdu. Böylelikle siyaset meydanında ben de varım dedi. Parti enflasyonu yaşanan bir ülkede yeni bir partiye ihtiyaç var mı tartışılır.
Kurucular büyük bir boşluğu dolduracağız diyor. Boşluğu doldurmak deyince aklıma hemen edebiyat dünyasında dergi heveslisi gençler gelir. Burslarını birleştirip heyecanla dergi çıkarırlar. Kaderin cilvesi bunlarla mutlaka yolumuz bir yerde kesişir. Heveskar gençlere neden böyle zahmetli bir işe girdiklerini sorduğumda genelde aynı cevabı alırım. Büyük bir boşluk vardı, biz de o boşluğu doldurmak için yola çıktık, derler.
Ben de heveslerini kırmadan klasikleşen şu sözümü mutlaka söylerim. “Sevgili gençler, sizin iddia ettiğiniz bir boşluk edebiyat dünyasında yok. Bunu bilin. Edebiyat dünyasını boş verin. Bu dergi sizin içinizdeki bir boşluğu dolduracaksa çıkarmaya değer.” Gençler bu hatırlatmadan ilk başta pek memnun olmazlar. İki üç sayı çıkardıktan sonra mutlaka bana uğrayıp haklıymışsın abi derler.
Yeni partilere de gençlerin dergilerine baktığım gibi bakarım. Kuranlar büyük bir boşluğu dolduracaklarını iddia etseler de çoğu zaman kendi içlerindeki boşluğu doldurmak için çırpınırlar.
Akademisyen olarak kalsa topluma faydalı olacak bir ismin parti kurarak nasıl rezil duruma düştüğünü hep beraber gördük. Bu meşhur kişi parti kurma çalışmaları yaparken yakınındaki aklı selim birine ne gerek parti pırtı işine dedim. Çok manidar bir cevap verdi. “Hocanın yanındakilere bir sıfat ve koltuk bulmamız lazım. Ayrıldığımız partide koltukları vardı.” dedi gülerek.
Bu ironi yüklü cevap aslında bir hakikati işaret ediyor. Genel Başkan Yardımcılığı MKYK Üyeliği İl Başkanlığı gibi birçok unvan yeni sahiplerine dağıtılıyor. Büyük gövdeden ayrılan yapıların etrafında toplananlar bu vesileyle istediklerine kavuşuyor, koltuklarına oturuyorlar. Partilerin sıfır altında üstünde oy almış umurlarında bile değil.
Yeni parti denilince bir hatıram hemen zihnimde canlanır. Bugün Türk siyasetinde iyi bilinen muhafazakâr bir isim kuracağı yeni parti öncesi yazarlarla istişare toplantısı yapmıştı.
Yazarların neredeyse tamamı büyük bir boşluk olduğunu ve bu boşluğu ancak kendisinin dolduracağını, acilen parti kurması gerektiğini söylemişlerdi. Bunun üzerine yaşı kemale ermiş bir yazar ayağa kalkarak efendim sakın böyle bir hata yapmayın. Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan diye karizmatik bir lider varken sizin muhafazakâr kesimden oy almanız mümkün değil, diye uyarmıştı.
Bu cümleler bizi misafir eden ev sahibimizin hoşuna gitmedi. Biz çıktıktan sonra yanında kalanlar efendim halk bizi bekliyor siz yaşlı hocamıza bakmayın onun kafa eskide kalmış vs. demişler. Sonuçta o parti kuruldu ve büyük hüsran yaşadı. Gaz verenlerin bile uğramadığı genel merkezinin kirasını bile veremez hale geldi. Şimdi kapandı gitti. Adını anan da hatırlayan da yok.
Türkiye dernekler ve partiler mezarlığı. Eski Türkler devlet kurar devlet yıkarmış. Maşallah torunları da dernek kurup dernek yıkıyor. Bunu parti kuruyor parti yıkıyor olarak da söyleyebiliriz. Anadolu insanı da gerçekten geniş gönüllü. Kim parti kursa oy vermese de alkış tutuyor. Çoğu zaman da alkışın gürültüsü kadar sandıktan oy çıkmıyor.
SİYASET VE SERMAYE
Siyaset her şeyden önce sermaye işi. Paralı ve pahalı bir uğraş. Maddi sermaye kadar insan sermayesi de önemli. Bunlar olmadan başarılı olunması mümkün değil. Ne kadar idealist olunursa olunsun bütçesi olmayanın neticesi olmayacağı bir gerçek. Ağıralioğlu kaynak sorununu nasıl halletti bilmiyoruz. Yeni kurulan bir parti için hemen tutar veya tutmaz diye yargıda bulunmak için acele etmemek gerekir. İnsanların olduğu gibi partilerin de bir kaderi vardır. Siyaset bir rüzgâr işidir. Rüzgârı yakalayan hedefine ulaşabilir. Ağıralioğlu hitabetiyle ve siyasetiyle toplumda bir ilgi uyandırdı. Bu ilgi sevgiye, sevgi politik aidiyete dönüşürse bir başarı yakalayabilir.
Gittiğim Anadolu şehirlerinde kahvehanelere mutlaka uğrar ve insanlarla sohbet ederim. Gittiğim yerlerde Ağıralioğlu’nun videolarını izleyen çok sayıda insan gördüm. Halkımız ağzı laf yapan siyasetçilere ilgi duyuyor. Hatta başarı kriterini de konuşmasıyla ölçüyor. Yeni parti kuran bir isim akıcı bir şekilde konuşamıyorsa bu daha konuşmasını bilmiyor partisi tutmaz diye de peşin hükümde bulanabiliyor. Bu manada Ağıralioğlu’nun hitabet gücü halkla arasında bağ kurması anlamında önemli bir avantaj olarak görülebilir.
MİLLİYETÇİ BİR PARTİYE İHTİYAÇ VAR MI?
Eskiden solcuların ve nurcuların sürekli bölünerek örgüt ve parti kurmaları alay konusu olurdu. Şimdilerde aynı kaderi milliyetçiler de yaşıyor. Siyaset arenasında çok sayıda milliyetçi parti var.
Merhum Mahir Kaynak, Büyük Birlik Partisi kurulduğunda tarihi bir tespitte bulunmuştu. Kaynak, Türkiye’nin bir milliyetçi partiyi kaldırabileceğini bu boşluğu MHP’nin doldurduğunu İslami çizgide bir partinin boşluğunu Refah Partisi’nin doldurduğunu belirtmiş BBP’nin başarılı olmasının mümkün olamayacağını belirtmişti.
Nihayetinde haklı çıktı. Büyük Birlik hep yüzde birlerde kaldı. Ne MHP’li kalabildi ne Refahlı olabildi. İki arada bir derede kaldı. MHP’de öğrenilen siyaset tekrar edildi. Ülkü Ocağı yerine Nizamı Alem Ocağı, bozkurt işareti yerine işaret parmağı kullanıldı. MHP’de yer bulamayanlar ve ittifak dönemlerinde milletvekilliği kapmak için gelen uyanık siyasetçilerden başka kimse kapısını çalmadı. İktidar umudu görmeyen imkân sahipleri de uzak durdu.
Merhuma yakın dostları her seferinde partiyi kapatıp sivil toplum çalışmaları yapmasının daha faydalı olacağını söyledi. Yazıcıoğlu’nun bu tekliflere keskin bir şekilde karşı çıkmadığı ama kendisine güvenip yola çıkanları yolda bırakmış gibi olmaktan çekindiğini dile getirdiği söylenir.
Yanlış hatırlamıyorsam BBP’nin kapatılmasını savunanlardan birisi de Yavuz Ağıralioğlu’ydu. O sebeple Yazıcıoğlu ile Ağıralioğlu’nun arasının olmadığı bilinir. Birbirlerine uzak durdukları zaman birlikte oldukları zamanlardan daha çoktur.
Yavuz Bey’in Yazıcoğlu’nun mirasçısı gibi bir söylemde bulunması birçok yönden handikap barındırıyor. Yazıcıoğlu herkesin sevdiği ama oy vermediği bir siyasetçi oldu.
Ağıralioğlu’nun aşırı geçmiş vurgusu aleyhine olabilir. Çünkü merhumun yüzde birlik kitlesi üzerinden iktidar olmak mümkün değil. BBP’nin devamı ya da alternatifi gibi algılanması ölü doğum manasına gelmektedir.
Sistemin alternatifi olabilme iradesini gösterebilip bütün kesimlere seslenebilirse siyasette bir hikâye yazma şansı bulabilir. Yoksa Yazıcıoğlu üzerinden siyaset yaparak Milli Yol Partisi’ni kuran eski BBP’li Remzi Çayır’ın durumuna düşer.
Milli Yol Partisi seçimde kurulan sandıkların çok altında oy alarak bir hüsran yaşadı. Zaten Büyük Birlik Hareketi Yazıcıoğlu döneminde de sonrasında da halkta bir karşılık bulmadı. Bunun üzerine bir siyaset kurmak nostaljik takılmaktan başka bir fayda sağlamaz.
Türkiye’nin BBP benzeri milliyetçi bir partiye bir ihtiyacı yok. En fazla milli muhalefete bir ihtiyacı var ülkenin. Öte yandan her seçimde yüzde birin altında kalan BBP’nin kendisi varken benzerini niye tercih etsin halk. Ancak milletin ne istediğini doğru okuyan siyasette varlık gösterebilir.
KAFASI KARIŞIK MİLLİYETÇİLER
Milliyetçi tabana siyaset yapanların işi geçmiş yıllara göre daha zor. Çünkü milliyetçiler artık ortak bir reflekse sahip değil. Farklı konularda farklı bakış açısına sahip bir kitle var ortada. Türk İslam sentezi paramparça oldu. Yanlış beslenmeler sonucunda aykırı fikirler ve gruplar ortaya çıktı. Ülkücüler adım adım Kemalistleştirildi. İlginç bir dönüşüm yaşandı.
Dün “Kanımız aksa da Zafer İslam’ın” diyen Türk Milliyetçileri bugün dört bir yana savruldu. Cumhuriyetin kurucusunu sevgiden öteye geçerek kutsayandan tutun da Atsız’ı putlaştıran akımlar ortaya çıktı. İslam düşmanlığı yapan Türkçüler türedi. Türksüz İslamcılıktan sonra dinsiz Türklük anlayışı ortaya atıldı. Bu ülkede ortaya atılan her fikir gibi maalesef bunlar da müşteri de buldu.
Milliyetçiler artık müşterek değerlerde buluşamıyor. Bu sebeple Yavuz Ağıralioğlu’nun işi zor. Türklük vurgusu yapsa İslami hassasiyeti yüksek kitleleri ürkütecek, İslami vurgu yapsa dine mesafeli olan milliyetçileri kaçıracak. Bu kafası karışıklara ortaya karışık bir şey sunsanız bile memnun edemezsiniz.
Bu dağınıklığı toparlayabilecek kimse yok şu anda. Alpaslan Türkeş hayatta olsa onun milliyetçiliğini bile sorgulayacak tipler türedi. Tabii ki birden türemedi bunlar. Türkiye de hiçbir şey doğal zeminde olmaz maalesef. Dışarıda üretilir, içeride uygulanır. Türk Milliyetçililerinin zihni parçalanmışlığı üzerine sosyologlarımız sıkı araştırmalar yapmalı.
Yavuz Ağıralioğlu milliyetçi siyaset yerine milleti için siyaset anlayışını benimserse bu kulvarda kalıcı olur.
LİYAKATLİ ŞÖHRETSİZLER
Bu kavramı Türk siyasetine Ağıralioğlu armağan etti. İyi düşünülmüş bir kavram. Çünkü Türk milleti kurulan yeni partide meşhur isimler görmezse ekip zayıf ya da ekibi yok damgasını vurur hemen.
Şöhretlileri partide tutmak zor iştir. İktidardaysanız iktidar nimetlerinden pay vererek aynınızda tutabilirsiniz. Ayrıca şöhretlileri memnun etmek enerjinizin tamamını alır siyaset yapamazsınız. O sebeple Ağıralioğu akıllıca davranıp kendisini yormayacak bir ekip kurmuş. Tanınmış kimse yok denmesini önlemek için de kuruluştan önce bu söylemi yaymış. Açıklanan ekibe baktığımızda Genel Başkanlarını yoracak kafasına yatmadığını soracak sorgulayacak kimse olmadığını görüyoruz. ‘Klasik lidere sadakat şerefimizdir’ tarzı siyasetin bir devamı. Gerçi siyasetin geneline baktığımızda da farklı bir durum yok. Liderleri çıkardığınızda geride parti kalmıyor.
PARTİ İSMİ VE LOGOSU
Yavuz Ağıralioğlu’nun parti ismini ve logosunu beğenmeyeler eleştiren gazeteci arkadaşlar oldu. Türk seçmeninin nezdinde parti isminin, logosunun parti programının hiç önemi yok! Bunlar belirleyici değil.
Her şeyden önce milliyetçi ve dini tonda bir isim olmaması iyi bir tercih. Kavramları çok yordu siyaset. Ayrıca ismin güzelliği, logonun özelliği, tüzüğün derinliği etkili olsaydı Sezai Karakoç'un Yüce Diriliş Partisi’nin iktidar olması gerekirdi.
Anahtar iyi düşünülmüş. Türk seçmeni için akılda kalacak bir sembol önemlidir. Anahtarı kimse unutmaz akılda kalacak bir kavram. İnsanlar evde parasını unutur anahtarını unutmaz. Evden çıktıktan sonra bile sürekli kontrol eder.
Kuruculardan öğrendiğimize göre alternatif olarak güven ve umut gibi isimler de tartışılmış. İnsanlar güvenini ve umudunu kaybetse bile anahtarı kaybetmez diye bir latife yaptım.
Ağıralioğlu MSP’nin eski amblemini hatırlatıyor diyenlere şöyle bir çıkış yapabilir: Erbakan da Türkeş de Özal da Yazıcıoğlu da bizim değerimiz. Onlardan ilham almamız gayet doğaldır. Bu söylem aynı zamanda kendisine merkez sağda bir alan açar.
Zaten A Parti merkezde konumlanıp herkese seslenmedikçe muvaffak olması mümkün değil. Aksi takdirde Nizamı Alem Ocaklarının parti halini izlemiş oluruz.
DİL İMTİHANI
Çok iyi konuşan hatipler en büyük imtihanı dillerinden yaşarlar. Sosyal medyada Ağıralioğlu’nın eski konuşmalarından kesitler yayınlanarak eleştiriliyor. Bence bu konuşmaları tashih etmelidir. İsmet Özel’den ilham alarak söylediği “Biz Türkün Müslüman olmayanına Türk demiyoruz” sözünün anlamını yeniden anlatmalı. Ne demek istediğini izah etmeli. Tam anlaşılamamış. Yeni liderler yeni bir dille toplum karşısına çıkmalı. Dozu ayarlanmayan ve tam anlaşılamayan söylemler artık toplumda antipatiyle karşılanıyor. Yeni parti kurmayı başaran Ağıralioğlu isterse mevcut milliyetçilerin çok üstünde ve ötesinde toplumun bütün kesimlerini kucaklayacak bir dil kurmayı da başarabilir. Yeni bir dünya kuruluyor. Coğrafyamızda kritik gelişmeler var. Türkiye’nin varlığını sürdürülebilmesi için doğru hamleler yapması gerekiyor. Bu manada Yavuz Ağıralioğlu memleket nöbeti iddiasıyla çıktığı arenada ülkemizin başında olan büyük tehlikelerin bertaraf edilmesi hususunda da politika üretmesi gerekiyor.
BU PARTİ TUTAR MI?
Yavuz Ağıralioğlu için BBP’yi çıraklık dönemi İYİ Parti’yi kalfalık dönemi olarak görürsek ustalığı kendi partisinde gösterecek. Türk halkının Ağıralioğlu’nu tanımasına Meral Akşener vesile oldu. Siyasete eski partisinde devam etse bu denli tanınması mümkün olmayacaktı. İYİ Parti aracılığıyla mecliste iyi bir performans sergiledi halkın dikkatini çekti. Partiyi daha kurmadan araştırma şirketlerinde isminin çıkması boşuna değil. Vur da de vuralım, öl de ölelim diyen eski ocakçı arkadaşlarından vakit bulup farklı alanlarda rüştünü ispatlamış farklı isimlerden beslenmesini sürdürürse memleket namına hayırlı atılımlar yapabilir. Türkiye’nin istikbali için yola çıkanları Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına köklü çözümler üretebilmeli ve önerebilmelidir. Hamaset yorgunu halkımızın talebi hakikatli bir muhalefettir. Hakikatli muhalefet iktidarın Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda attığı doğru adımlarda yanında durmak yanlışlarında uyarmak ve yapmaları gerekenleri hatırlatmaktır.
Bu parti tutar mı sorusuna cevap vermek için henüz erken. Tanıtım programını canlı yayında izledim. Diri ve dimanik bir kitle salonu doldurmuş. Ağıralioğlu kürsü hakimiyeti ve hitabetiyle salonun nabzını yakaladı. Salonun dışındaki seksen milyonun da nabzını tutarsa Türk siyasetinde bir denge unsuru olabilir.
Tespit ve tenkit için zamana ihtiyaç var. Şimdilik heyecan ve hüsran arasında bir yerde duruyor A parti. Tutarsa millet için yeni bir heyecan, tutmazsa milliyetçiler için yeni bir hüsran olacak. Bekleyip göreceğiz.
Mahmut Bıyıklı / Haber7
Yorumlar64