Mısır istihbaratının korkunç bir saldırı olacak uyarısını Netanyahu neden umursamadı?
- GİRİŞ10.10.2023 08:19
- GÜNCELLEME11.10.2023 08:20
Cumartesi sabahı Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin Kassam Tugayları’nın başlattığı saldırı, İsrail’e son 50 yılın en büyük şokunu yaşattı.
Saldırı için, 6 Ekim 1973’teki Yom Kippur savaşının yıl dönümünün özel olarak seçildiği anlaşılıyor.
Jeruselam Post gazetesinin Pazar günü geçtiği habere göre 700’den fazla İsraillinin bir gün içerisinde hayatını kaybettiği çok ağır ve sarsıcı bir saldırı dalgası oldu bu.
İsrail, misilleme olarak Gazze Şeridi’ne ağır bir bombardıman başlattı.
Dünya’nın en büyük açık hava hapishanesi olarak nitelendirilen ve 2 buçuk milyona yakın Filistinli’nin yaşadığı Gazze’den gelen görüntüler ürkütücüydü.
Gün içerisinde sürekli değişen son dakika haberleri, bombardıman nedeniyle hayatını kaybedenlerin ve yaralananların sayısının sürekli arttığını gösteriyordu.
Maalesef bu vahşetin faturası yine masum insanlara çıkarılıyor.
İsrail, Gazze’ye 2008 sonundan beri sürekli saldırıyor zaten.
Birleşmiş Milletler rakamlarına göre o günden bu güne, 10 bine yakın Filistinli İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybetmiş.
Gelen haberler, işgal nedeniyle hayatları zindana dönmüş olan Filistinliler arasında, özellikle de Gazze’de yaşayanlar açısından “Kaybedecek daha neyimiz kaldı ki” duygusunun çok yaygınlaştığına işaret ediyor.
Bir dönem Filistin’de görev yapan bir Türk diplomatın tabiriyle, işgal topraklarında Filistinliler, boğazı sıkılı halde tutulan bir tavuk gibi bir hayat yaşıyorlar.
İki yıl kadar önce bir görüntü ortaya çıkmıştı hatırlarsanız.
Melon şapkalı, uzun kıvrık saçlı bir Yahudi, Filistinli bir ailenin kapısına dayanıp, ailenin elinden evlerini zorla alma niyetini gösterip, “Burası senin değil, bizim evimiz” diye kendisini ikna etmeye çalışan Filistinli genç kadına büyük bir pişkinlikle “Evinizi ben almazsam gelip başkası alacak” dediği bir görüntü.
Öbür tarafta ise, net askeri üstünlüğüne rağmen psikolojisi yerinde olmayan bir İsrail var.
Irak gibi, Suriye gibi, Libya gibi, ülke düzeyinde tehdit oluşturan pek çok hasım, Arap Baharı sonrası dermansız hale gelmesi, İsrail’in güvenlik endişelerini bitirmedi.
Daha kötüsü oldu, kendi içlerinde derin krizlerin içine sürüklendiler.
Netanyahu yönetimine dönük bitmeyen protestolar, aynı zamanda İsrail projesine güvenip, dünyanın değişik bölgelerinden göç ederek buraya gelen Yahudiler arasındaki doku uyuşmazlığının yansıması olarak okunabilir.
Sürekli bir gerilim hali…
Sürekli bir güvensizlik hali…
Afrika’dan gelen Yahudilere parya muamelesi çekilmesi, Avrupa’dan gelenlerle Sovyetler Birliği coğrafyasından gelenler arasındaki uyuşmazlıklar gibi.
Ülke içi ‘ırkçılığın’ arttığı bir dönemde bu sarsıcı saldırıyla karşılaştı İsrail.
Şimdi soru şu:
Hamas’ın yaptığı saldırı İsrailliler arasında ayrılıkları bir kenara bırakıp kenetlenmeyi sağlar mı?
Bu soruya evet diyenler çoğunlukta.
Ancak, hayır diyenlerin de dikkate alınacak argümanları var.
Mesela şu türden argümanlar:
Cumartesi günü Gazze’den binlerce roket yağarken, dünyaya nam salmış İsrail istihbaratının böyle bir tehlikeyi fark edememiş olması, zaten hayatları güvenlik fobisi ile kurgulanmış olan İsrail vatandaşları arasında nasıl karşılanmıştır acaba?
Mısır istihbaratı, Hamas'ın saldıracağını önden İsrail'e söylemiş
İsrail basınında dün, Hamas’ın İsrail topraklarına yaptığı sürpriz saldırının on gün öncesinde Mısır istihbaratının Netanyahu’yu alışılmadık, korkunç bir saldırı olacak diye uyardığı, İsrail başbakanının ise bu uyarıyı kayıtsızlıkla karşıladığı yönünde haberler çıktı.
Evet, bir komplo teorisi olarak buna bilerek göz yumulduğunu söyleyenler de var.
Ama öyle bir senaryonun İsrail vatandaşları için daha korkutucu olduğu açık değil mi?
Yani, ülkenin yönetimi, istihbaratı, sonuçlarından yararlanmak için yüzlerce İsraillinin öldürülmesine göz yummuş olacak!
Kabul edilebilir bulur musunuz böyle bir ihtimali?
İşin gerçeği şu:
İsraillilerin çoğu için, kendilerine bir zarar dokunmadığı sürece, hangi yöntemle yahut, ne kadar Filistinlinin başına ne geldiğinin bir önemi bulunmuyor.
Ama kendi başlarına bu kadar ağır bir bela geldikten sonra nasıl bir refleks gösterecekleri on yıllar sonra ilk defa test edilecek.
Bu ortamın ürettiği güvensizlik duygusunun reaksiyonu hükümet ve Netanyahu’nun etrafında kenetlenmek mi olur?
Yoksa tersi mi?
Netanyahu bu ortamdan yararlanarak güçlenip kurtarıcı rolüne mi soyunur?
Yoksa, bu ağır darbenin sorumlusu olarak faturanın kesildiği isim mi olur?
Bir Kaybedecek bir şeyi kalmamış olanlarla, her şeyi kaybetme korkusu yaşayanlar arasında bir savaş bu.
Yorumlar63