CHP’nin ‘karşı mahalle’ stratejisi: Hem aşağılamak hem açılım yapmak
- GİRİŞ18.09.2024 09:08
- GÜNCELLEME20.09.2024 09:52
Dünkü Milliyet Gazetesi’nde çıkan bir habere göre CHP, önümüzdeki süreçte, 31 Mart yerel seçimlerinde ‘Karşı mahalleden’ aldığı oyları korumaya yönelik bir strateji izleyecekmiş.
CHP’nin karşı mahalleden oy alıp almadığı bahsine birazdan geleceğim ama önce Milliyet gazetesine konuşan partili bir kurmayın şu sözlerini aktarayım:
“Başka mahallenin hassasiyetlerine saygı duyduk. Bu çerçevede kendi ilkelerimizle yolumuzda yürüyeceğiz ama onların da hassasiyetlerine saygı duyacağız. Kutuplaştırıcı bir dil, kavga dili ortaya koyduğun zaman o kesim konsolide oluyor” demiş.
CHP’li kurmayın bu sözlerini okuyunca “Gerçekten mi!” sorusu eşliğinde, Genel Başkan Özgür Özel ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel’in son dönemde ‘açılım’ ruhuyla hiç de uyuşmayan, hatta Kılıçdaroğlu döneminin açılım arayışlarının da gerisine düşen bazı açıklamaları arka arkaya zihnime üşüştü.
Örneğin;
Daha yenilerde bir önceki Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Eğitimin amacı bir Allah korkusu, iki kuldan utanma” şeklinde özetlenebilecek sözlerine karşılık Özel’in hem Akar’ı, hem de kendisinin eğitimle ilgili yaklaşım biçimini aşağılama amacıyla yaptığı şu açıklama:
“Hulusi Akar’a bakınca kazı kazan var ya kazı kazan Biz Hulusi Akar’ı kazı kazan gibi kazıdık. Altından bir siyasal İslamcı çıktı başka bir şey çıkmadı”
Aynı Özgür Özel’in Milli Eğitim Bakanlığını Diyanet ve Spor Bakanlığı ile yaptığı protokol çerçevesinde değerler eğitimi amacıyla yürüttüğü ÇEDES Projesine dönük sözleri mesela:
“ÇEDES projesi tam bir çağ dışılıktık, tam bir geri kafalılıktır”.
Özgür Özel, yukarıdaki sözleriyle Hulusi Akar’a saldırırken aslında, açılım yapmak istedikleri ‘karşı mahallenin’ değerlerini de doğrudan hedefe oturtuyor.
Diyanet’in okul öncesi eğitime dair bir projesine karşı, “Çocukları bütün dünya nasıl yetiştiriyorsa öyle yetiştirmek varken bir ortaçağ zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın ne bu cumhuriyete ne bu millete faydası var; ne de Anayasa’ya uygunluğu.” Demişliği de var Özel’in.
Radikal soldan gelen geçmişinde zihnine ve diline yerleşen bu negatif ve ayrıştırıcı dilin, Özel’in peşini CHP Genel Başkanı olduktan sonra da bırakmadığı, ya da kendisinin bir takım arayışlar içinde olmakla birlikte o dilden kurtulamadığı anlaşılıyor.
Özgür Özel döneminde parti sözcüsü sıfatıyla kamuoyunda tanınmaya başlayan Deniz Yücel’in dilinde de, benzer bir negatif ton var.
Parti sözcüsünün açıklamaları hem genel başkanı hem partiyi bağlar sonuçta.
Yücel bir süre önce, Cuma hutbesinde işlenen bir konu ile alakalı, içinde ‘Saçmalık” “hadsizlik” gibi aşağılayıcı ifadelerin de geçtiği tabirler kullanmıştı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın okulların açıldığı gün öğrencilere izlettiği klipte Gazze ile ilgili bir bölüme yer verilmesine de, “Gazze ne alaka” diye başlayan sert suçlamalar yöneltmişti Deniz Yücel.
Şimdi soralım:
Bütün bunlar burada böyle dururken ve bu örneklerde gördüğümüz, yer yer nefret söylemine varan siyasi söylem kendisini göstermişken, CHP’nin karşı mahallenin hassasiyetlerine saygı duyarak oyları artırmak istediğine dair çaba ve arayışları yaman bir çelişki olarak karşımıza çıkmıyor mu?
Ha, şöyle bir durum da var:
31 Mart’ta ‘karşı mahalleden’ CHP’ye ne oranda ve hangi miktarda oy gittiği meselesi de CHP çevrelerinde yanlış şekilde yorumlanıyor.
CHP’nin yerel seçimlerde az bir farkla birinci parti olarak çıkmasının arkasında üç temel faktör vardı.
Bunlar:
1-AK Parti seçmeninin bir bölümünün sandığa gitmemesi,
2-AK Parti seçmeninin bir bölümünün mesaj vermek için Yeniden Refah Partisi’ne oy vermesi.
3-Özellikle İstanbul ve Ankara’da İYİ Parti ve DEM Parti oylarının eriyerek CHP’ye ve adaylarına yönelmesi.
Bu üç faktör, CHP’ye oransal anlamda bir avantaj sağladı ve 31 Mart’tan birinci parti olarak çıktı.
Yani, öyle düşünüldüğü gibi 31 Mart’ta Cumhur İttifakı paydaşlarından CHP’ye doğru anlamlı bir oy kayması söz konusu olmadı.
31 Mart’tan sonra CHP’nin oylarında yaşanan nispi artış da yine ve daha çok, İYİ Parti’den kopan oyların CHP’de demirlemesi ile alakalı.
Özel yönetimi açısından 31 Mart’ın ürettiği yüksek özgüven ortamında tam anlaşılmayabilir ama yukarıda sıraladığım örnekler, ‘karşı mahalleye’ yakınlaşma anlamında CHP’nin, Kılıçdaroğlu döneminin gerisine düşmeye, Baykal dönemin CHP’sinin söylemine doğru yakınlaşma gösterdiğine dair işaretler de sunuyor.
Bu şekilde ‘karşı mahalle’ açılımı/hamlesi yapılmaz.
Önce biraz sahici olmak gerekiyor.
Yorumlar34