Ekonomi üzerindeki sis bulutları dağılırken…

  • GİRİŞ30.09.2024 08:57
  • GÜNCELLEME30.09.2024 09:08

14/28 Mayıs 2023 seçimlerinin yapıldığı dönemde ekonomide ‘çifte açık’ diye tabir edilen iki önemli problem vardı:

-6 Şubat depremleri ve EYT düzenlemesinin getirdiği yükün bütçe açığını tetiklemesi;

-2022 başında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası tırmanışa geçen enerji fiyatlarının da tetiklemesiyle  (Türkiye ortalama yıllık 50 milyar dolar civarı enerji maliyeti ile muhatap olurken, 2022’de bu rakam 96 milyar dolara yükseldi) hızla yükselen cari açık.

Sonuç itibarıyla ödemeler dengesinin eşiğinden dönülen zorlu bir dönemeçti o dönem.

BÜTÇE AÇIĞI DA CARİ AÇIK DA TEHDİT OLMAKTAN UZAKLAŞTI

Dün Kanal 7’de 19’uncu sezonunu 699’uncu programla açtığımız Başkent Kulisi programında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı ağırladık.

Yılmaz, ekonomi yönetiminin başında, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le gayet uyumlu bir şekilde çalışmaya devam ediyor.

Haziran 2023 ile Eylül 2024 arasında geçen 15 ayın sonunda ekonominin geldiği noktayı, ‘sis bulutlarının dağılması’ olarak tanımlıyor Yılmaz.

Sözünü ettiği çifte açıkta gelinen nokta şöyle:

2023 sonunda %6,1 oranında bütçe açığı hedeflenirken, bu oran %5,2’de kaldı.

2024 bütçesinde bütçe açığı %6,4 olarak öngörülürken, şu an tahmin edilen yıl sonu rakamı %4,9 olarak görünüyor.

Yılmaz, “2,5 trilyon lira deprem bölgesi için ödenek ayırdıkları halde bütçe açığını yüzde 5'in altına çekebildiklerini” anlatıyor, ve gelecek seneden itibaren bütçedeki rahatlamaya dair beklentileri şöyle özetliyor:

"Gelecek sene de yüzde 3'leri hedefliyoruz. Bütçe açığı büyük oranda toparlandı.”

Cari açık ise Haziran 2023’te 57 milyar dolar gibi bir rakam olarak önümüzde duruyordu. Gelinen nokta itibarıyla bu rakam, 19 milyar dolara kadar geriledi.

Cari açığın gerilemesi demek, dolar üzerindeki baskının azalması, doviz kurlarında ‘atak riskinin’ gündemden düşmesi, rezervleri artması, ve ülke risk priminin düşmesi sonucunu beraberinde getiriyor.

Bunların hepsi oldu zaten.

Tabi esasen, kur ataklarının enflasyonist etkisinden Türkiye’nin uzaklaşmaya başlamış olması, kayda değer bir gelişme olarak karşımızda duruyor.

MUHALİFLER “YABANCI NİYE GELSİN Kİ” DİYOR AMA ONLARIN DEDİĞİNİN AKSİNE YABANCI İLGİSİ GİDEREK ARTIYOR.

Enflasyon konusunda ekonomi yönetimi daha umut verici sözlerle konuşuyor son dönemde.

Enflasyonun öngörüldüğü gibi %75’lerden %52’lere düşmüş olması, ileriye dönük umutları da canlı tutuyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, gelecek yıl bu zamanlar enflasyonun %20 ile 30 arası bir yerlerde olacağını, 2025 sonunda ise %20’nin altına ineceğini söylüyor.

Dezenflasyon anlamında doğru istikamette olduğumuzun düşünülmesi, başlı başına büyük kıymet arz ediyor.

Yılmaz, enflasyonun düşmesiyle eş zamanlı olarak ‘Hane halkının’ enflasyon algısının da değişeceğini, hissedilen/algılanan enflasyonun da gerileyeceğini söylüyor.

Cumartesi günü İstanbul’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katılıp bir konuşma yaptığı yabancı büyük firmaların yöneticilerinin ağırlandığı bir toplantı vardı.

Bu toplantı sırasında katılımcılarla uzun soluklu görüşmeler yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, yabancıların Türkiye ilgisinin ciddi anlamda arttığından söz ediyor.

O toplantıda Suudi Arabistanlı bir şirketin yöneticisi, enerji ve diğer sektörlerde Türkiye’ye 5 milyar dolarlık yatırım yapmak istediklerinden söz etmiş. Latin Amerika’dan, Brezilya’dan bile yakın alaka olduğuna dair izlenimler paylaştı Yılmaz.

Bu gelişmelere binaen, "Gerek portföy yatırımı, gerekse doğrudan yatırımlarda Türkiye daha farklı bir döneme girdi. Bunun sonuçlarını önümüzdeki dönem daha fazla göreceğiz." Şeklinde bir değerlendirmede bulundu bizim programda.

Yabancıların Türkiye ilgisine dair de şöyle konuşuyor:

“Hangi ortama gidersek gidelim şunu görüyoruz; Dünyadan çok ciddi bir teveccüh var, yatırımcılardan çok ciddi bir bakış var. Türkiye, ne yapabiliriz diye çok ciddi tartışılan bir ülke, ilgi odağı. Bunun sonuçlarını göreceğiz."

Doğrudan yatırımlarda Türkiye, son 7 ayda 6 milyar dolarlık bir sermaye çekmiş. Yılmaz, yıl sonunda bu rakamın 10 milyar doların üzerine çıkacağını söylüyor.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımının istihdam üzerindeki katkısı çok önemli.

Ama bu yatırımlar, ülkenin görünüme dair algıların pozitif yönde geliştiğini göstermesi bakımından da ayrıca önem taşıyor.

İçeride, “Yabancı niye gelsin ki” şeklinde özetleyebileceğimiz muhalif çevrelerce dillendirilen argümanın aksine bir duruma tekabül ediyor bu durum.

Yani içeriden pompalanan karamsarlık havasının aksine, dışarıdan Türkiye’ye dönük gayet iyimser bir atmosfer oluşmakta.

Üstelik, Ortadoğu’da tırmanışa geçen çatışmalar, İsrail’in savaşı yayma planlarına rağmen, Türkiye’ye dönük yabancı ilgisinin giderek artması, son derece dikkate şayan bir durum.

Yazının tam da burasında, bu ‘yabancı ilgisini’ yansıtan cümleler için sözü yine Cevdet Yılmaz’a bırakalım:

"Yatırımcıların iç siyasetle derdi yok. Yatırımcılar ülkenin durumuna ve rakamlara bakarlar. Durum neyse onu gören insanlar. Türkiye'nin istikrarını, huzurunu, coğrafyasını, girişimci iş gücünü, genç dinamik nüfusunu birçok yönünü takdir ediyorlar. Dünyada bu sene üç kredi derecelendirme kuruluşunun da olumlu yönde not artırımı yaptığı tek ülke Türkiye. Yatırım imajımız, algımız daha iyiye doğru gidiyor. Türkiye, yeni yatırımcılarla tanışacak. Sadece Çin'den değil Latin Amerika'dan Körfez'e, Uzak Doğu'dan Avrupa'ya, Amerika'ya Türkiye ilgi odağı halinde. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım."

ENFLASYON DA DÜŞECEK FAİZLER DE…

Son olarak…

Dış konjonktürde, 2021’den beri karşıdan esen rüzgarın yerine, o rüzgarın artık arkadan esmeye başladığı bir döneme giriyor Türkiye.

FED faiz indirimlerine başladı.

Bunun Türkiye gibi ülkeler için bir avantaj sağlayacağı çok açık.

Yıl sonuna doğru enflasyonla birlikte faizlerde de düşüş trendine geçilmesi yüksek ihtimal.

2025’ten sonra, bu gerileme daha da hızlanacak.

Enflasyon düştükçe faiz de düşecek, ekonomi üzerindeki sis bulutları daha da fazla dağılmış olacak.

Yorumlar39

  • Uğur 1 ay önce Şikayet Et
    Bedavadan harcadık şimdi yerine koyma zamanı
    Cevapla
  • Hüseyin Yılmaz 1 ay önce Şikayet Et
    O zaman kadar ne olacak peki.Milletin evine ateş düşmüş.Borclar almış başını gitmiş zengin daha da zengin olmuş.Dar ve orta gelirli icralarla boğuşuyor.Durum bu kadar netken gelmekte olan gelse ne olacak giden hicbirsey geri gelmiyor kayıpların telafisi olmuyor maalesef.Ekonomik sıkışma derken milleti banakalarin insafına bırakmak ne derece doğru.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Erdem Sargın 1 ay önce Şikayet Et
    Sayın Acet ekonomi üzerindeki sis bulutları dağılırken vatandaşın rekor kıran banka icra dosyalari ne olacak.Sonuçta yıllardır pahalilik ve enflasyonla yitirilenler hem geri gelmiyor hemde borçlar artıyor.Üstüne parasi olan parasına durduğu yerden para katıyor.Borçlu vatandasa acil düzenlemeler gelmezse ekonomik rahatlığa ermemizin sandığa yansımayacağını düşünüyorum.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Can 1 ay önce Şikayet Et
    Yazının sonunda Mehmet bey çok net söylüyor 2025 ten sonra bu gerileme daha hızlanaçak Bu ne demek 2025 ikinçi yarısına kadar sıkı para politikası devam edeçek 2025 ikinçi yarısından sonra düzelme belirtileri görüleçek 2026 başlarından sonra iyileşme görüleçek bu süre zarfında inşallah sanayi ayakta kalır sanayi alanında tahmin edemeyeceğiniz sıkıntılar var özellikle tekstil sektörü
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Erdal 1 ay önce Şikayet Et
    Faiz düşerse para gider
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat