Bahçeli ne öneriyor? ne yapmak istiyor?
- GİRİŞ06.11.2024 09:00
- GÜNCELLEME08.11.2024 09:12
-30 Ağustos akşamı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’daki İsrail yayılmacılığı bağlamında, içinde birkaç kere ‘iç cephe’ uyarısı geçen konuşmasını yapması;
-Müteakiben 1 Ekim’de TBMM’de “İsrail’in Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü vatan topraklarına dikeceğini” açıkça dillendirmesi;
-Ona müteakiben Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanımızın sözlerinin gereğini yaptım” diyerek açıkladığı DEM sıralarına gidip tokalaşması…
Ve 22 Ekim’de Bahçeli’nin, 30 Ekim’de Erdoğan’ın çok ileri dönemlerde de tarihiyle hatırlanacak önemi olan konuşmaları…
Bahçeli’nin 22 Ekim konuşmasının hemen ertesinde Savunma Sanayii’nin kalbi TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı, sonrasında da önce Esenyurt’ta sonra da Mardin, Batman ve Urfa/Halfeti’de DEM Partili belediye başkanlarının aldıkları mahkumiyet kararlarına binen görevden el çektirilmeleri.
DEM’lilerin “Bize tuzak kurmuşlar” dedikleri anda, Bahçeli’nin dünkü grup konuşmasında, 2 hafta önceki sözlerine sahip çıkması, üstüne bunda ısrar ettiğini dile getirmesi, iki hafta içinde olup bitenlerin kendi durduğu yere bir etki etmediğini belli etmesi…
BAHÇELİ’NİN ÖNERİLERİNE ‘METİN ANALİZİ’ İLE BAKMAK
MHP lideri Bahçeli’nin ne önerdiğini, Türkiye’nin geleceği için nasıl bir tasavvur içinde olduğunu anlamak için, dediklerine, yaptıkları konuşmalara bir bütünlük içerisinde bakmak gerektiği kanaatindeyim.
Dün, Meclis grubunda yaptığı konuşmanın metnini önüme alıp baştan sona okuyunca, MHP liderinin yaklaşımının daha iyi anlaşılabildiği kanaatine ulaştım.
Bu durumda bir takım soru işaretlerine daha rahat cevap bulunabilmesi hasebiyle metin üzerinden ilerleyelim…
Bahçeli, MHP milletvekillerini, salonda bulunan misafirleri ve basın mensuplarını selamlayarak başladığı konuşmasının başlarında, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” iradesinden hiç taviz vermiyoruz” hatırlatması üzerinden, son dönemde gündeme getirdiği önerilere de böyle bir perspektifle yaklaştıklarını beyan ediyor.
Devamında, gündeme getirdiği önerilerin nasıl bir temele ve nasıl bir tehdit algısı üzerine oturduğuna değinen bir cümle kuruyor, şöyle diyor:
“Ortak aklı çalıştıramamış, ortak payda kuramamış, ortak bir geçmişten gelseler bile ortak bir geleceğin rotasına germemiş ya da girememiş toplumların çözülüp dağılmaları muhtemel değil, mukadder bir neticedir.”
Sözlerinin devamında AK Parti’nin 2023 seçimlerinde ana slogan olarak kullandığı “Türkiye Yüzyılı” tabirine göndermeler yapıyor Bahçeli, ‘2123’ tarihinden söz ediyor, “Önümüzdeki yüz yıllık takvim işlemeye başlamıştır. Zaman Türk ve Türkiye yüzyılıdır” diye devam ediyor.
Bir yerde 22 Ekim konuşmasında olduğu gibi ‘asimilasyona’ karşı olduklarını beyan ediyor, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerel kültürleri ve etkik toplulukları bünyesinde barış ve sükunet içerisinde tutmasını pozitif göndermelerde bulunuyor
BAHÇELİ’NİN YAPTIĞI AÇILIMIN İKİ ANA EKSENİ…
Sonra konuşmasının ortalarında bir yerde yaptığı 1 Ekim’de başlayan eylem ve söylemleriyle ne yapmak istediğini, ne önerdiğini daha anlaşılır hale getiren iki başlıkta iki cümle kuruyor.
“Türk ve Türkiye yüzyılında terörün kökü kazınacaktır.”
“Kürt kardeşlerimizle tek yüreğiz, bölücü teröre karşı aynı cephedeyiz.”
Konuşmasının ilerleyen bölümünde bu perspektifin altını daha kalın şekilde çizen cümleler de kuruyor Bahçeli:
“Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır; Silahlı eşkiyayı temizlemek kaçınılmazdır, siyasette uzlaşmak ortak yararımızadır. Kürt kardeşlerimizle aramıza hiçbir mihrak giremez.”
“DEM PARTİ KARARINI DERHAL NETLEŞTİRMELİ…”
Devamında yukarıda aktardığım cümleleriyle ‘anlam bütünlüğü’ içinde olan başka bir şey daha söylüyor Bahçeli:
“Kürtler kardeşimizdir, milletimizin eşit ve onurlu mensuplarıdır. Terör örgütü ise Türkiye düşmanlarının taşeronu, hunhar maşası, silah tutan kuklasıdır.”
Bahçeli’nin şimdiye kadar aktardığı sözleri, iki ana hedefle bu önermelerde bulunduğunu gösteriyor.
1-Ortadoğu’da haritaların 100 önceki gibi masalara serildiği bir ortamda Türkiye’de yaşayan Kürtlerin Türkiye’ye olan aidiyetlerini güçlendirmelerini, kendi geleceklerini Türkiye’nin geleceği ile ortaklaştırmalarını, emperyalistlerin, siyonistlerin güdümünden uzak kalmalarını sağlamaya dönük bir amaç.
Ki, terörün gölgesinden uzaklaşma şartıyla siyasi olarak genişçe bir alan açtığı DEM Parti’yi de böyle bir perspektif içinde gördüğü fark edilebiliyor.
2-22 Ekim’de yaptığı dün arkasında durduğu Öcalan’la ilgili önerisi üzerinden DEM Parti’yi PKK vesayetinden kurtarma girişimi.
DEM Parti’ye dün tekraren verdiği şu mesaj örneğin:
“DEM Parti de kararını derhal netleştirmeli, silahla-siyaset arasında gelgitli tutumdan uzaklaşmalı, nerede durduğunu, terörle arasına kalın duvarlar örüp örmeyeceği muammasını açıklığa kavuşturmalıdır.”
BÜTÜN BUNLAR ERDOĞAN’IN YENİDEN ADAYLIĞI İÇİN Mİ?
CHP çevreleri, Bahçeli’nin bu atağını ve yaptığı önerileri kestirme ve siyaseten kendilerinin işine en fazla yarayacak yerden bir yaklaşımla ‘değersizleştirme’ yoluna yöneldiler.
Bütün bunların Erdoğan’ın yeniden aday olması için gündeme getirildiği şeklide bir tez bu.
Peki öyle mi?
Bu konuya da sözün sahibinin sözleri üzerinden bakmak daha doğru değil mi?
Bahçeli dünkü konuşmasında bu bahse kendi açıyor.
“Diyorlar ki, yeni anayasa hazırlık süreci için tahkimat yapıyormuşuz. Diyorlar ki, Sayın Cumhurbaşkanımızı bir kez daha seçtirmek için yol arıyormuşuz.” Diyor.
Bu sözlerinin hemen devamında işin bu kısmına nasıl baktıklarını şöyle izah ediyor Bahçeli:
“Bizim evvela hedefimiz yeni yüzyılda terör kamburundan kurtulmaktır. Huzurlu ve mutlu bir millet varlığını temin etmektir.”
“Aklında soru işaret olanlar varsa, son tahlilde diyeceğim de şudur: Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir?”
Son olarak…
Bahçeli’nin dünkü konuşması, son bir haftası kayyım uygulamalarının tartışmalarıyla geçen bir ortamda, bir nevi “Bunlara takılmayın” mesajını ima eden türden bir mahiyete sahipti.
Esenyurt, Halfeti, Batman ve Mardin belediyelerine atanan kayyımların demokrasinin ve milli iradenin inkarıyla ilişkili olmadığını beyan etmesi bu minvalde dikkate değerdi.
Mardin’deki görevinden alınan Ahmet Türk’e dönük (daha önce de yaşı nedeniyle cezaevinde olmaması gerektiği yönünde beyanları olmuştu Bahçeli’nin) pozitif cümleler kurması, CHP’nin ve Genel Başkan Özgür Özel’in Ahmet Türk üzerinden bir karşı çıkışla hareket etmesini dış bağlantılı kara propaganda olarak nitelemesi de Bahçeli’nin DEM Parti’ye ‘tuzak kurduğu’ iddialarını çürütecek türden çıkışlar oldu.
Dünkü konuşması, bundan sonra yapacağı her konuşmada her programda gözlerin yine Bahçeli’nin üzerinde kalmaya devam edeceğini gösterecek önemde ve nitelikte bir konuşma oldu.
Bu konuda kafalarda bir soru işaret bulunmuyor.
Kafalardaki soru işareti, DEM Parti’nin bu kritik kavşakta üzerine düşeni yapıp yapamayacağı ile alakalı olacak daha çok.
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar23