ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın etrafından iki ayrı isme “Mansur Bey ne yapacak” diye sordum.

İkisi de “Bir şekilde aday olacak” cevabını verdi.

Böyle dedik diye yazının kalan kısmını okumaktan vazgeçmezsiniz umarım.

CHP’de Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş arasında önceki akşam yapılan üçlü zirveden sonra Özel’in X’ten yaptığı paylaşım, kimi çevrelerde adaylık ve ön seçim krizinin aşıldığı gibi bir intiba uyandırdı.

Ne dedi Özel?

Şunu dedi:

“Birlikteyiz

Hep birlikte olacağız

Hep beraber kazanacağız

Türkiye kazanacak.”

Sabah olunca, “Bütün dünyaaa buna inansa, birlik olsa, hayat bayram olsaaaa” tadında verilen bu mesajın gerçek havayı yansıtmadığı anlaşıldı.

Beklendiği gibi, Mansur Beyin, önseçim yapılması halinde aday olmayacağı bilgisi gündeme düştü.

Dolasıyla, üçlü masadan verilen gülücüklü fotoğrafın, adaylık krizini örtmeye yetmediği anlaşıldı.

YAVAŞ ADAYLIK İDDİASINDAN VAZGEÇMİŞ Mİ OLDU?

Sorunun cevabı hayır.

Yavaş’ın “Ben bitti demeden bu yarış bitmez” demesi için elinde başka kozlar da var.

Birincisi, üyelerin oy kullanacağı ön seçimle aday belirleme, bir irade beyanı, bir tavsiye olarak İmamoğlu’na bir artı yazar tabi, ama yasal ve anayasal düzlemde, parti adayları üyeler tarafından değil, Meclis grubu tarafından, yani milletvekilleri tarafından belirlenebiliyor.

İş o safhaya geldiğinde, başka türlü denklemlerin gündeme geleceği aşikar.

Örneğin, Meclis grubunda önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın önemli sayıda milletvekili var.

Geçen yıl, Meclis İdare Amirliği seçimlerinde Özgür Özel’in adayını ve iradesini eze eze, Kılıçdaroğlu’nun desteklediği bir ismi seçti bu grup.

Parti yönetimine karşı bir deklarasyon yayınlama hazırlığı da yapan bu grup, son gelişmeler nedeniyle (Beşiktaş’taki yolsuzluk operasyonu, kurultayla ilgili şaibe tartışmaları vs. parti zor durumda kalmasın diye) bir süre ertelediler.

Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu ile tersleşmesi, erken adaylık fikrine karşı çıkması ve mecliste hatırı sayılır bir miktarda kendine yakın milletvekiline sahip olması, Yavaş’a adaylıktan vazgeçmemek adına önemli bir koz veriyor.

Bu da demek oluyor ki, önseçime katılmama kararı, Yavaş’ın adaylıktan çekildiği, yahut vazgeçtiği anlamına gelmiyor.

Zaten, “Gün ola, harman ola” derken de bu niyetini belli etmiş oldu.

KILIÇDAROĞLU’NUN YAKIN ÇEVRESİ: YAVAŞ’IN ÇEKİLMESİYLE ÖN SEÇİM ANLAMSIZ HALE GELDİ

Kılıçdaroğlu, ön seçim meselesiyle alakalı Yavaş’la paralel düşündüğünü, hemen hemen aynı yerde durduklarını izhar etti.

“Erken adaylık, bölünmelere yol açar” değerlendirmesiyle.

Benim dün bu yazıya başlamadan önce konuştuğum Kılıçdaroğlu’nun yakın kurmaylarından biri ise, Yavaş’ın önseçime katılmama kararı almasıyla, adaylık için yapılacak önseçim fikrinin anlamsız hale geldiğini dile getirdi.

“Niçin” diye sorduğumda şu cevabı aldım:

“Çünkü bu ön seçim fikri İmamoğlu ile Yavaş arasındaki adaylık rekabetini çözmek için gündeme gelmişti. Bu isimlerden biri çekildiğine göre o seçim artık anlamsız hale gelmiş demektir.”

ÖNSEÇİM, KRİZİ ÇÖZMEK YERİNE DERİNLEŞTİREBİLİR

Önseçim fikri, iki hafta önceki grup toplantısında Özgür Özel tarafından ‘yüzyılın icadı’ edasıyla yüksek sesle gündeme getirilmişti.

Mansur Yavaş, bu formüle tamam demiş olsaydı doğru, adaylık krizinin çözümüne dönük net bir perspektif sunabilirdi bu yöntem.

Ancak öyle olmadı işte.

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu cephesi, her durumda önseçim kararını uygulamakta kararlılık gösterebilir.

Ancak, İmamoğlu’nun önseçimleri kazanması, nihai adaylık için bir garanti sunmuyor.

Hem siyasal, hem sayısal belirsizlikler var o konuda.

Yeni ayrışmalar, yeni gerilimler ortaya çıkabilir bu süreç içerisinde.

Görüş ayrılıkları, kendisini belli etmeye çoktan başladı zaten.

Önseçim fikrine destek veren CHP’lilerle, karşı çıkan CHP’liler arasındaki görüş ayrılıkları her geçen gün daha fazla kendisini belli etmeye başladı.

Kılıçdaroğlu’nun biraz da kişisel tecrübesiyle dillendirdiği “Erken adaylık bölünmeye yol açar” görüşü, daha şimdiden ciddiye alınması gereken bir görüş olduğunu belli etti.

Netice itibarıyla bir büyük çözüm olarak gündeme getirilen yöntem, CHP içindeki adaylık krizini daha da derinleştirebilecek bir ‘mesele’ haline dönüşmeye başlamış görünüyor.