Kanal 7 ailesi için 'iftihar' vakti
- GİRİŞ01.03.2025 11:09
- GÜNCELLEME01.03.2025 11:37
1996 yılının bir Temmuz sabahında, İstanbul Reşitpaşa’da bulunan Kanal 7’nin kiralık olarak kullandığı küçük binalardan birinden içeri doğru adımlarımı atarken, kritik bir kader anı orada beni bekliyordu.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin 4’üncü senesini bitirmiş, öyle olduğu için bursları kesilmiş, kalan harçlıklarının da suyunu çekmek üzere olduğu bir uzatmalı üniversite öğrencisi olarak acilen işe başlamam gerekiyordu.
Tripleks bir villadan bozma binaya girip, merdivenlerin birinci katını çıktıktan sonra Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman beyin odasında kendimi buldum.
Bu buluşma benim için başlı başına büyük bir nimetti.
Neden derseniz, başka kanallarda ‘Patron katına’, ‘Yeşil Pasaportla’ bile girmeniz mümkün olamazken, burada 20 yaşında bir muhabir adayı olarak kanalın ‘Bir numaralı’ ismi tarafından babacan bir şekilde karşılanmıştım.
5 dakikalık bir görüşmenin ardından Zekeriya bey, dış haberler servisinde işe başlayabileceğimi söyledi.
O gün bugün Kanal 7 serüvenim devam ediyor
Bir başka deyişle 30’uncı yılını kutlamakta olan Kanal 7’nin geride kalan 28 senesinde, okumakta olduğunuz bu yazının yazarı olarak bendeniz de bulunmaktayım.
Yazı demişken, bu 28 sene içinde 1500’den fazla yazı yazdım. (Yeni Şafak’taki 6 yıllık dönem dahil) Bu 28 senenin son 20 senesine Kanal 7 ve Ülke tv de yayınlanan 2 bine yakın televizyon programı sığdırdım.
Pazar sabahları yayınlanmakta olan 19’uncu sezonunu geçirmekte olan Başkent Kulisi programında 720’inci bölüme kadar geldik.
Şimdiye kadar bir çoğuna birden fazla kere olmak üzere 60’dan fazla ülkeye, gazetecilik yapmaya gittim, geldim.
Bunların hepsi, birazdan kendilerinden de söz edeceğim Kanal 7’nin 4 değerli yöneticisinin desteği, yol göstericiliği ve ön açıcı tutumlarıyla mümkün oldu tabi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KALBİMİZE DOKUNAN KONUŞMASI
Kanal 7 ailesi olarak dün akşam İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde kurumumuzun 30’uncu kuruluş yıl dönümü vesilesiyle yapılan programda unutulmaz bir akşam geçirdik.
Eski çalışanlar, yeni çalışanlar, emek verenler, emekli olanlar, emekli olup çalışmaya devam edenler, emeklilikte kademe bekleyenler, uzun yıllardır birbirini görmeyenler, bu sevinçli günümüzde bizimle birlikte olan dost insanlar…
Takvimler 28 Şubat’ı gösteriyordu.
28 Şubat takvimi, öncelikli olarak dindarlara ama esasen ülkemizde özgürlüklerden, demokrasiden yana saf tutan herkese karşı şeytanın aklına bile gelmeyecek türden her türlü zorbalığın hoyratça uygulandığı ceberrut bir darbe sürecine tekabül ediyordu ve tabi o zorbalığa karşı ‘Sessiz yığınların sesi’ olma anlamında Kanal 7’nin o dönemki duruşu/sesi akıllara geliyordu.
Programımızı şereflendiren Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’da hem o misyona dikkat çekmek, hem de 28 Şubat sürecinde olup bitenleri yeni nesillere hatırlatmak adına tarihi nitelikte bir konuşma yaptı.
Çok güçlü ifadelerle hepimizi hem duygulandırdı, hem de onore etti.
*Kanal 7 yürekli duruşuyla bu milletin sesi soluğu oldu." Dedi.
“30 yıl boyunca medyanın ve meydanın boş olmadığını birilerine çok net biçimde gösterdiniz. Hakkını tam 30 yıldır layıkıyla veren Kanal 7 ailesine bir kere daha şahsım, ailem ve partim adına şükranlarımı sunuyorum.” Dedi.
“Hatırlayın; dönemin kibir abidelerinin 'Bin yıl sürecek' dedikleri 28 Şubat'ı nasıl aziz milletimizin desteği, Kanal 7 gibi duruş sahibi medyamızın katkısıyla buruşturup tarihin çöp sepetine attıysak milli iradeyi baskı altına almaya çalışan vesayet heveslilerine meydanı asla terk etmeyeceğiz.” Dedi.
“Yaşı 30'un altında olan gençlerimizin çoğu Kanal 7'nin bu ülkedeki hak ve hürriyet mücadelesinde neye tekabül ettiğini doğal olarak fehmedemiyor.” Dedi.
“Yayın hayatına başladığı günden itibaren yalnızca bir okul değil, aynı zamanda bir ekol haline gelen Kanal 7 ailesini yürekten kutluyorum. Bu ailede görev yapan muhabirinden kameramanına, editöründen yönetmenine, yapımcısından sunucusuna tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum." Dedi.
Bu sözler haliyle hepimizi derinden etkiledi.
KANAL 7’NİN 30 YILLIK HİKAYESİNİN BAŞ MİMARLARI…
Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, Zahit Akman ve İsmail Karahan beyler, Kanal 7’nin kuruluşundan beri başında bulunan 4 yöneticisi.
İyi günde kötü günde hep beraber olduğumuz, patron/çalışan ilişkisinden ziyade, abi/kardeş ilişkisiyle geçen bir 30 yıl diyebilirim bu ilişki biçimine.
Mesafelerin öyle ulaşılamaz kulelerde oturanlar gibi açık olmadığı bir ilişki biçimi.
Zaten bendeniz, gıyaplarında konuşurken genellikle onlar için “Bizim abiler” tabirini kullanıyorum.
Şunun da altını çizmek isterim:
Kanal 7’nin 30 yıllık istikrarlı duruşunda ana hisse hiç kuşkusuz kanalı yönetenler olarak onlara ait.
En başta 28 Şubat sürecinde Kanal 7’nin gösterdiği dirayet ve yayın çizgisi, onların tayin edici rolüyle ortaya çıktı.
Şunun da ilk elden şahidi oldum:
28 Şubat’ın en kasvetli dönemlerinde yayınlar üzerinden o mücadeleler verilirken, TSK başta olmak üzere kurumlara dönük genelleştirici, hasmane bir çizgi izlenmedi Kanal 7’de.
1999 senesinde, Kanal 7’nin akreditasyon sorunu yaşadığı dönemde, Kosova’da bu uygulamaya genç bir muhabiri olarak onur kırıcı bir şekilde maruz kalmama rağmen, “Mehmetçik Kosova’da muhteşem bir şekilde karşılandı” haberlerini yapmaktan imtina etmedim ve benim bu şekilde habercilik yapmam tasvip edildi.
Bu yaklaşımımızda da kuşkusuz Kanal 7 yöneticilerinin ilk günden bugüne taşıdıkları ferasetleri, uhulet, suhulet telkin eden, diklenmeden dik durmanın mümkün olabileceğini gösteren yaklaşımları ile mümkün oldu.
Yerli, milli, vatansever insanlar bunlar… Türkiye’nin güçlenmesini, bu ülkede yaşayanların bu ülkeye ait, bizi biz yapan değerlerle geleceğe yürümesini arzu eden insanlar.
Bütün konuşmalarımız, benim zaman zaman aktardığım Ankara notları, hep minval üzere, bu kaygılara bina edilmiş şekilde gelişir.
Kanal 7’nin yayın politikasına da bu duruşları yön verici olmuştur hep.
Kanal 7’nin uzun soluklu yayıncılık başarısının arkasındaki temel faktörlerden birinin bu yaklaşımla alakalı olduğunu vurgulamalıyım.
Zekeriya Karaman Bey, bizim kurum için ‘Çadırın Orta Direği’ gibidir.
Bir vakıf insanı deyince aklınıza ne gelirse Zekeriya Bey o kategoride bir insandır.
Mustafa Çelik Bey, zor zamanlarda cesaretli duruşu temsil eder.
Paltosundan çıkılacak insanlar kategorisindendir.
Oturun, saatlerce hangi konuda ne konuşmak isterseniz konuşun, muhakkak sorularınıza güçlü cevaplar alarak, heybenizi doldurarak yanından ayrılırsınız.
Edebiyatçı yönünün hem şiirde, hem düzyazıda ne kadar güçlü olduğunu bilenler bilir ve bu yönü çok kıymetli bulunur.
Zahit Akman bey, bir iletişim profesörü gibidir.
Sosyal ilişkileri çok güçlüdür ve bu durum Kanal 7’nin ilişki hinterlandına da ziyadesiyle pozitif şekilde yansır.
Bizlere hep, ne yaparsanız yapın asla kimseye karşı kırıcı bir üslupla konuşmayın tavsiyesinde, telkininde bulunur.
İsmail Karahan Bey, Kanal 7’nin ekonomik işleriyle ilgilenir.
Ancak siyaseti takip ve analiz anlamında görev icabı başka türlü olması beklenirken, tersinden benim kendisinden çok fazla istifade ettiğimi ifade etmek isterim.
Memleketin gidişatı, iç politika, dış politika, ekonomi politikaları… Sohbetine doyum olmayan insanlar kategorisindendir.
30 yılın sonunda Kanal 7’nin; rekabetin büyük olduğu, zorlu bir mecrada başarılı bir yönetim anlayışıyla kökleşmesi, yoluna emin adımlarla devam etmesi, alanında önde gelen mecralara sahip bir medya grubuna dönüşmesi, bütün bunların toplamı ve üretilen bu güçlü sinerji ile mümkün oldu.
Nice 30 senelere temennisiyle…
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar7