En kritik iki ay
- GİRİŞ17.04.2025 08:22
- GÜNCELLEME17.04.2025 08:23
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Salı günü yapılan Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamaların Suriye ile alakalı bölümü hayli dikkat çekiciydi.
Bu bağlamda her kelimesi özenle seçildiği belli olan açıklamada, Ankara’dan iki ayrı adrese; Biri Tahran’a, diğeri Tel Aviv’e gönderilen uyarı ve mesajlar vardı.
Şimdi bu uyarı ve mesajları aktaralım ve ‘çözümlemesini’ yapalım.
Erdoğan’ın İran’a gittiği içindeki ‘dostluğun kıymeti bilinmeli’ ifadelerinden anlaşılabilecek sözlerine bakalım önce:
“Özellikle Suriye konusunda kimi aktörler, Türkiye'nin sabır taşının direncini sınamak yerine dostluğunun kıymetini bilmeli, buna göre söylemlerini ve politikalarını ayarlamalı, örgüt gibi değil, devlet gibi hareket etmelidir. Suriye'nin kalıcı huzura ve istikrara kavuşmasına kim engel olursa açık söylüyorum, karşısında Suriye hükümetiyle birlikte bizi de bulacaktır.”
Bu sözleri yerli yerine oturtmak için, Tahran’dan gelen bir başka açıklamayı da buraya koyalım.
Açıklamanın sahibi olan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, “İran’ın ABD ile müzakere sürecinde Türkiye’nin verdiği yapıcı destekten ötürü” Ankara’ya teşekkür etti.
Buradan da anlaşılacağı üzere ABD/İsrail/İran üçgeninde gelişen nükleer gerilimin bir sıcak çatışmaya dönüşmemesi adına Türkiye, bir tür arabuluculuk inisiyatifi ile hareket etmiş ve İran’a askeri müdahale olmaması yönünde telkinlerde bulunmuş.
Bu açıklamaların yapıldığı günün gündüzünde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD’li mevkidaşı Rubio ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini de hatırlatmış olalım. Netice itibarıyla Erdoğan’ın isim vermeden ama İran’ı kast ettiği anlaşılabilecek şekilde, “Türkiye’nin dostluğunun kıymeti bilinmeli” ifadeleri böyle bir bağlama oturuyor olabilir.
Ankara’nın İsrail ve ABD ile muhtemel bir çatışmanın önüne geçme adına yürüttüğü inisiyatifi örtülü bir şekilde hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık İran’ı, Suriye’de huzur ve istikrarı bozucu eylemler üretmekten vazgeçmeye çağırıyor.
İSRAİL’E: “BAŞKA KORİDORLARA DA İZİN VERMEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kabine toplantısı yaptığı konuşmada yine isim vermeden ama İsrail’i kast ettiği anlaşılabilecek cümleler de vardı.
Mesela şöyle bir değerlendirme:
“Terör koridoruyla Suriye'nin parçalanmasına nasıl müsaade etmediysek başka koridorlarla bu ülkenin bölünmesine de aynı şekilde izin vermeyiz. Tekrar ediyorum, Suriye'de 8 Aralık öncesine geri dönüş diye bir ihtimal ortadan kalkmıştır. 8 Aralık devrimi ile birlikte bu ülkede artık yeni bir dönem başlamıştır. Suriye toparlandıkça istikrara ve huzura kavuştukça bunun kazananı tüm bölgemiz olacak, bölgedeki tüm halklar olacaktır. Türkiye bu yeni sürecin başarıya ulaşması için elinden geleni yapacaktır.”
Suriye’de 8 Aralık sonrası Esad rejiminin çöküşü ile başlayan yeni dönem, Türkiye ile İsrail’i karşı karşıya getirdi.
Şam’da Türkiye’ye müzahir bir yönetimin işbaşına geçmesi ve Türkiye’nin Suriye’de artan etkisi, İsrail’de aylardır bir ‘tehdit algısı’ üzerinden tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yukarıdaki sözlerinde “Terör koridoruyla Suriye’nin parçalanmasına nasıl müsaade etmediysek, başka koridorlarla bu ülkenin bölünmesine de aynı şekilde izin vermeyiz” derken, hem 2016’den sonra Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yaptığı askeri operasyonlarla ‘terör kuşağı’ projesini engellediğini hatırlatıyor, hem de, İsrail’in yeni hayali olan “Davut Koridoru” ile alakalı olarak da “Ne yapmak istediğinizin farkındayız” mesajı vermiş oluyor.
Dediğimiz gibi, her kelimesi özenle seçilmiş ve bir yönüyle İran’a, diğer yönüyle İsrail’e iletilen uyarı mesajları oluyor bunlar.
HAZİRAN AYINA KADAR ÇOK ŞEY OLACAK.
Geçen ay üst düzey bir Türk yetkiliden, Suriye sahasında iki üç ay içerisinde önemli ‘şekillenmeler’ olacağını duymuştum.
Sahada dinamik bir süreç işliyor zaten.
SDG ile Şam yönetimi arasında varılan ‘Entegrasyon’ anlaşması doğrultusunda somut gelişmeler karşımıza çıkıyor.
Suriye’nin Kuzeybatısını kontrol etmek üzere Türkmen gruplara önemli inisiyatifler de verildi bu arada.
Eşzamanlı olarak İsrail’in kaygılarını artıracak şekilde Suriye’deki ABD varlığının çekilmeye başladığına dair haberler de yansıdı gündeme.
ABD ordusu Suriye'nin doğusundaki Deyrizor'da bulunan Koniko üssünden aşamalı olarak çekilmeye başlayarak daha geniş kapsamlı bir çekilmenin ilk adımını attı.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE PROJESİNİN TAKVİMİ DE PARALEL ŞEKİLDE İLERLİYOR
Çok dikkat çekici bir biçimde, Türkiye’deki Terörsüz Türkiye projesi de, Suriye’deki gelişmelere paralel bir şekilde mesafe alıyor.
Geçen hafta Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya gelen İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, bu görüşmeyle birlikte umutlarının çok daha fazla arttığına dair açıklamalar yaptılar.
PKK’nın fesih kongresini toplayıp örgütün lağvedildiğini duyurması, Meclis’in terörün bitişi ve siyaset alanının güçlenmesi adına bir takım yasal düzenlemeler için inisiyatif almaya hazırlanması da bu hızlandırılmış takvim içerisinde karşımıza çıkabilir.
Bu arada, bu sürecin tarihi bir başarıyla taçlanması için titizlenenleri endişelendiren ikinci bir gelişme karşımıza çıktı.
Sürece ön ayak olarak büyük katkı veren MHP lideri Devlet Bahçeli’nin rahatsızlanıp iki aylık nekahat döneminden sonra mesaiye başlamasından sonra, bu defa DEM heyeti içinde üstlendiği kritik rolle bu işe önemli katkılar veren Sırrı Süreyya Önder’in ağır bir rahatsızlık geçirmesi.
İnşallah o da sağlığına kavuşur ve samimi şekilde katkı sunduğu bu tarihi sürecin içinde yer almaya devam eder.
İki kritik ay var önümüzde…
Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge perspektifinin başarıya ulaşması adına.
Aynı zamanda, başta İsrail olmak üzere ‘huzursuz’ olanların muhtemel sabotajlarına karşı da dikkatli ve müteyakkız olunması gereken bir iki ay.
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar27