Öteki gündem
- GİRİŞ19.04.2025 09:03
- GÜNCELLEME19.04.2025 09:57
Bundan 25 sene önce Kanal 7 adına görev yaptığım Almanya’nın Frankfurt kentinde bir şey dikkatimi çekerdi.
Havalimanı bölgesinde gözünüzü havaya kaldırdığınızda, bir uçağın piste henüz inmeden, ufukta iniş pozisyonunda olan en az bir uçağı daha rahatlıkla görebilirdiniz.
Yani uçaklar buraya arka arkaya dizili şekilde 7 gün 24 saat iniş yapardı.
“Vay anasına sayın seyirciler” diye içimden geçirdiğimi çok hatırlarım.
Çeyrek asır sonra bundan daha fazlasının bugün İstanbul Havalimanı’nda olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi tabi.
İstanbul Havalimanı, bu yılın Ocak ayında günlük ortalama 1427 uçuşla Avrupa'nın en yoğun havalimanı olarak kayıtlara geçti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı görevini işine odaklı ve gayet başarılı bir şekilde yürütmekte olan Abdülkadir Uraloğlu’nun İstanbul Havalimanı’ndan aynı anda üç uçağın havalandığı (Bu da Avrupa’da ilk) evvelsi gün verdiği bir başka bilgiyi de aktaralım şimdi:
"Eurocontrol'ün 16 Nisan 2025 tarihli raporuna göre 7-13 Nisan 2025 döneminde havalimanımızda günlük ortalama bin 464 uçuş gerçekleşerek, Avrupa'daki en yoğun havalimanı oldu. Sürekli artış gösteren bu istatistikler ve kırılan rekorlar havalimanımızın gücünü ve potansiyelini ortaya koyuyor."
MEMLEKETİN YÜRÜYÜŞÜNÜ DEĞİŞTİREN VİZYONER PROJELER
İstanbul Havalimanından aynı anda üç uçağın havalandığı günün 5 gün öncesinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Antalya’da yine havacılık sektörünün vizyoner projelerinden birinin açılışın yaptı.
Her yıl gelen turist sayısının hızlı bir biçimde arttığı Antalya’da açılışı yapılan yeni iç ve dış hat terminal binalarının (Kamu-özel sektör işbirliğiyle) hizmete girmesiyle Havalimanının yıllık kapasitesi 35 milyon yolcudan 82 milyon yolcuya çıktı.
Bu projenin bir başka özelliği, devletin kasasından bir kuruş bile çıkmadan, 25 yıllık işletme süresi boyunca 8 milyar 555 milyon avroluk (Yaklaşım 370 milyar lira) kira geliri getirecek olması.
Buraya havalimanı mı olur denilen, yapılmadan önceki hali delik deşik şekilde İsviçre peynirine benzeyen İstanbul Havalimanı da yine devletin cebinden hiç para çıkmadan 10 milyar avroya inşa edilmişti.
Dahası orada da 25 yıllık hizmet süresi boyunca 26 milyar avro (Yaklaşık 1 trilyon 130 milyar lira) buradan gelecek kira geliri ve garanti fazlası ile yine cebe girecek.
Türkçe’de “İnsanın yürüyüşü değişir” diye bir tabir vardır.
Türkiye AK Parti hükümetleri döneminde kalkınma alanında yaptıklarıyla gerçekten de ülkenin yürüyüşünü değiştirdi.
Son bir haftaya sığdırılan ve ‘Öteki Gündem’ diye nitelendirebileceğimiz alana giren üçüncü bir gelişme daha oldu.
305 BİN KİŞİYE İŞ İMKANI, EKONOMİYE YILLIK 30 MİLYAR LİRA KATKI SAĞLAYACAK SULAMA PROJESİ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün uzaktan bağlantıyla tarım alanında son derece stratejik değeri olan bir başka projenin başlangıç vuruşunu yaptı.
Neydi o proje?
Türkiye’nin en büyük sulama projesi olan Silvan Tüneli projesi.
Bu proje tamamlandığında, 330 bin futbol sahasına tekabül eden 2 milyon 350 bin dekar arazi suyla buluşacak.
305 bin kişiye istihdam sağlayacak olan bu dev proje ile kuru tarıma göre verimde 2-3 kat artış yaşanacak ve yılda 30 milyar lira ilave katkı sağlayacak.
Son bir haftaya sığdırılan kıymetli kalkınma projeleri bunlar.
SAĞLIKTA HELİKOPTER AMBÜLANS HİZMETİNİN RUTİNLEŞMESİ…
Bundan üç ay kadar önce doğup büyüdüğüm topraklardan Taşkent/Konya beni telaşlandıran bir telefon aldım.
Annem rahatsızlanmış, ambülansla komşu ilçedeki (Hadim) devlet hastanesine götürülmüştü.
Doktoruna ulaştığımda beni daha da telaşlandıran bir haber aldım.
“Anneniz küçük küçük kalp krizi geçiriyor, o nedenle ambülans helikopterle Konya’ya Selçuk Tıp Fakültesi’ne sevk ediyoruz” dedi.
Ambülansla 1 saat sürecek yol, helikopterle 20 dakikada alınabiliyordu.
Şöyle bir cümle ile meselenin altını çizelim:
Küçük bir ilçenin, donanımı güçlü olmayan bir devlet hastanesinde görev yapan bir doktorun kalp krizi geçirdiğinden şüphelendiği bir hastası için ambülans helikopter çağırmayı, rahatça erişilebilir bir yöntem olarak görebilmesi…
Böyle şeyler rutine dönüştüğü için kıymeti fark edilmeyebilir ancak biraz gerilere gidip birkaç on yıl önceki hallerimiz hatırladığımızda bu gelişmelerin kıymeti anlaşılabilir.
Yeni olan ve ülkenin yürüyüşünde başka şeyleri de değiştiğini gösteren asıl mesele bu.
Sonra şöyle oldu:
Ben Ankara’dan Konya Selçuk Tıp Fakültesi için yola çıktım.
Hastaneye vardığımda, hayatında ilk defa böyle bir vesile ile helikoptere binen annemin yatışı yapılmış, gerekil acil müdahaleleri yapılmış, durumunun hayati bir tehlike arz etmediği anlaşılmıştı.
Bunun verdiği moralle kendisine takıldım.
“Anne” dedim.
“Bak, helikoptere de bindin bu sayede”
Annem, “Kemerle bağladılar, yattığım yerden geldim, bir yer göremedim” diye mukabelede bulundu.
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar30