İdrak biçimleri ve büyük güçler

  • GİRİŞ11.11.2024 09:22
  • GÜNCELLEME13.11.2024 14:09

William Shakespeare'in (1564 Vaftiz- 1616) harika bir cümlesi var,

“Ben yazdığım için olaylar böyle olmuyor; olaylar öyle olduğu için böyle yazıyorum”. Yani olayları olduğu gibi yazıyorum diyor Shakespeare. Kendisini insan doğasındaki kötücül özellikleri yazmasından dolayı yadırgayanları da susturuyor. Böyle olduğu için de saray entrikalarıyla sarılmış cinayetler, kötülükler, mücadeleler içeren, bir yönüyle İngiliz sarayındaki kraliçe, prens ve prenseslere eleştiri ve öfke gibi yönelebilecek tiyatrolarını ön sırada Kraliçe de izlemiştir. Bu söz aslında yeni bir çağın habercisidir. İnsan doğası dahil bütün doğayı kendi iç yasaları olan, anlaşılmayı bekleyen bir olgu olarak idrak etmektedir. (I. Newton 1643- 1727) ise 1687 yılında yayımladığı klasik fizik mekaniğinin temelini oluşturan (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabıyla aslında insanlık tarihinde bir çığır açmaktadır.

Shakespeare'den başka bir boyuta geçerek, o zamana kadar insanların karanlık ve gizemli gördükleri gökyüzü dahil bütün evrende matematiksel yasaların olduğunu savunmaktadır.

Modern buhar makinesinin geliştiricisi olan İskoç mucit ve mühendis. Sanayii Devriminin oluşmasında önemli rol oynayan James Watt (19 Ocak 1736 - 19 Ağustos 1819) kendisine ne yaptığını soran krala “Bütün kralların sahip olmak istediği bir makine, güç yaratan bir makine yapmaya çalışıyorum” cevabını vermiştir. 

Amacım bilim ve teknoloji tarihinden iktibaslar yapmak değil; evreni ve olayları farklı idrak eden milletlerin, bireylerin ve devletlerin farklılaşan düşünce, algı ve idrak kapasitelerini anlamak, anlamaya çalışmak…

Dünyayı anlamayı ve toplumunda bir bilinç, kültür oluşturmayı amaçlayan popüler eserler üzerinden bu düşünce, algı, kültür ve idrak farklılıklarını görmek mümkündür. Aslında yukarıdaki paragrafta bir anlamda İngiltere’nin küresel süper güç olma yürüyüşünün Endogène (Bünyevi) gösterge ve farklı tarihi dönemeçlerini göstermeye çalıştık. Bu kısa paragraf bile bizimle Batı arasındaki uçurumun koordinatlarını vermektedir. 

Shakespeare’in çağı, bizdeki İmparatorluğun en karanlık yüzyılına (1600- 1700) bitişiktir. Nitekim Newton’ın çığır açan kitabından iki yıl sonra biz Karlofça Antlaşmasını (1699) imzalamak zorunda kalırız. J. Watt Çağı ise artık bırakalım yarışı, hayatta kalma mücadelesini bile vermekte zorlandığımız bir çağdır.

Ancak zamanı idrak etmek, ayrı bir meleke, meziyet ve erdem gerektirir. Bugün dünyada öyle ülkeler vardır ki, gerçek anlamda iflas etmişlerdir (Failed States); ancak, halkları hala kendilerini dünya siyasetinin etkin güçleri olduklarını düşünmektedirler. Dostça uyaranları ise en hafif tabiriyle karamsar, zayıf ötesinde ise büyük güç hayranı, vatan haini gibi görmektedirler.

Bugün bu idrak biçimine dair bir örnek setini sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk örnek seti İngiltere tarihinden.

İLK ÖRNEK SETİ

Britanya imparatorluğu 1800`lerden itibaren artık küresel imparatorluğunun olgunluk dönemine gelmiştir. Yüzyılın ortasında dünyanın 34 milyon km2’si İngiliz sahasıdır. Ayrıca stratejik noktalar tutulduğu için egemenlik etki alanı daha fazladır. Buna bir de İspanyol ya da Portekiz bayrağı altında olup da İngiliz ticaretine açık ülkeleri sayarsak bu etki alanının daha büyük olduğu açıktır. Donanması dünyanın en gelişmiş donanmasıdır. Özellikle dretnot bu hakimiyetin sembolü olmuştur. Dünyaya egemen İngiliz ordusunun ekonomik maliyeti GSYİH’nın %2.5’idir. Endüstri devrimi sonrası küresel inovasyon ve üretimin en güçlüsüdür. Dönemin İngiliz donanması Anavatanda 15, Akdeniz’de 38, Çin’de 27, Avustralya’da 16, Doğu Hint Adalarında 9, Batı Afrika ve Kap’ta 20, Güney Amerika’da 4, Kuzey Amerika’da ve Karayiplerde 15, Pasifik’te 9 büyük savaş gemisi bulundurmaktadır. Dünya üzerinde de 40 stratejik bölge merkezinde deniz üssü bulunmaktadır (1898). Ayrıca 1906 dretnot (Dreadnought, Korkusuz demek) denize indirilmiştir. Özellikle İngiltere ve Almanya dretnot sınıfı yeni çığır açan gemiler inşa etmişlerdir. İngiliz donanması Churchill Donanma Bakanı iken 1911-1912 arası savaş gemilerinde yakıt olarak petrol kullanmaya başlamıştır. 1880 yılında 650.000 tonluk donanması ile kendisinden sonra gelen üç ülkenin Fransa, Rusya ve Almanya’nın donanmalarından daha büyüktür. Ayrı bir not olarak aktarayım; bizim İngilizlere 1. Dünya Savaşı öncesi sipariş verip alamadığımız iki gemi dretnot sınıfıdır.

1914’te Boğazlardan geçip Rus limanlarını bombalayan Goben ve Breslau (Yavuz, Midilli) gemileri dretnot değildirler. Ancak hızları itibariyle gelişmiş gemilerdir. Alman donanma gemileri kömür ile çalışmalarına rağmen zırh kapasitesi, ateş hızı ve optik hedefleme kapasiteleri bakımından üstündürler.

Britanya kara gücünün teknolojik harikaları ise Henry Martiny piyade tüfekleri ile doldurma için el krankı gerektirmeyen Maxime makineli tüfeklerdir (Hiram Maxime tarafından 1882 yılında İngiltere'de geliştirilmiştir. 1862 tarihinde yapılan el krankı ile doldurulan Gatling makineli tüfeğinden daha gelişmiş, el krankı gerektirmeyen, geri tepmesi olmayan bir silahtır). Özellikle Maxime 1. Dünya Savaşı öncesi ve esnasında yapılan savaşlarda (Chaco Savaşı, Mehdi Savaşı, Rus iç savaşı) büyük etki icra etmiştir. Mesela 50 kişilik İngiliz bölüğü 5000 kişilik Afrikalı birliğe 4 Maxime makineli tüfekle galip gelmesi gibi savaşlar İngiliz ordusunda ego patlaması yaratmıştır kuşkusuz.

Bu dönemde hamasi eserler İngiltere’de çok okunur olmuştur. Ancak, “İngiliz elit aklı hegemonyacı konumlarına bakıp gevşekliğe düşmeyecek kadar Antik Çağ tarihinden haberdardı” der N. Ferguson. Gücün doruğuna ulaştıklarında bile Ninova ve Sur’un akibetini unutmamışlardı.

John Robert Seeley “The Expansion of England” kitabında bu imparatorluğu anlatmıştır. Bu kitap 1883- 1956 arası basılmaya devam etmiştir. 1688’den 1825’e kadarki dönemi anlatmayı hedeflediği bu kitabında “İngiliz İmparatorluğunu halkın gururunu okşayacak”
tarzda anlatmıştır. "Dünyanın yarısını sanki bir dalgınlık anında ele geçirip yerleşime açmışız" ifadesi bu fetihlerin ne kadar kolayca yapıldığını açıklamaktadır. Ancak Kitabın halkın hayal gücüne çarpıcı gelen siyasal mesajı çok önemliydi.

“Eğer Britanya emperyalist dünyaya karşı duyarsız kalırsa geriye düşme riskine maruz kalabilirdi.

Eğer ABD ve RUSYA YARIM YÜZYIL daha sıkı durabilirlerse Almanya ve Fransa ikinci sınıf devletler durumuna düşeceklerdi. İngiltere de bir Avrupa devleti güvenini ve duyarsızlığını yaşarsa o da ikinci sınıf devlet kategorisine düşecekti…

Aslında özellikle küresel fetihlerin ve rekabetin başladığı 1500’lerden itibaren İngiltere bu muhasebeyi farklı ton ve fazda sürekli yapmıştır. Bunu yaptığı için de her dönemde farklı, düşünülmeyen ve şaşırtıcı güç enstrümanları yaratmış, üretmiş ve kullanmıştır. Bu enstrümanlar maddi olduğu kadar fikri nitelik de taşımaktadırlar. Dışa dönük olduğu gibi içe dönük etkiler ve hedefler içermektedirler. Bu iç dinamizm ve performans testi ve yeni araçlar geliştirme günümüze kadarki süreçte daha kısa dönemler içinde yapılır olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Britanya İmparatorluğu hala vardır. Hala imparatorluk zihinsel anlamda çözümlenmiş değildir.

MUKAYESELİ ÖRNEK SETİ

Büyük güç mimarisine çalışan çok sayıda yazar, kurum ve devlet var. Ancak, ben konuyu dağıtmamak için seçtiğim örnekleri paylaşacağım. İlk örnek Seti Paul Kennedy tarafından yazılan Büyük Güçlerin Yükseliş Ve Çöküşleri (1989) eseri. Eser ekonomik güç ile askeri güç ilişkisini yetkinlikle çözümleyerek büyük güç mimarisini inşa ediyor. Son beş (5) yüzyılın süper güçlerini analiz ettiği kitabının sonunu da 1945 sonrası ortaya çıkan güçlere, Asya’da ortaya çıkmaya başlayan güçlere ayırıyor. O dönemde SSCB’nin Çöküşü ve ABD'nin tek süper güç olmasına odaklanmak sanki kitabın tam anlaşılmasını engellemiş gibidir. Zira bu tür eserlerin kendi içlerine yönelik mesajları da vardır. Kitabın ABD gücünün propagandasına matuf yönü anlaşılmış, ancak ikazları anlaşılmamıştır. Aynı şekilde Daron Acemoğlu ve James A. Robinson tarafından yazılan “Why Nations Fail” ve yine Daron Acemoğlu ve Simon Johnson tarafından yazılan “Power and Progress” kitapları da dünya kamuoyu için olduğundan daha fazla içinde yer aldıkları büyük gücün iç muhasebesi setidirler.

Paul Kennedy'nin eserinin temel güç konseptini benimseyen ve Çin tarafından yapılan “Tarihte Büyük Güçlerin Yükselişi” belgeseli (2008) küresel büyük güçleri idrak seti olarak anlaşılır ve emsalsizdir. Tarihte ilk defa 1500 sonrası ortaya çıkan küresel güçleri (Portekiz, İspanya, Hollanda, Büyük Britanya, Fransa, Almanya, Rusya- SSCB, ABD) analiz eden bu belgesel yüz civarında yerli ve yabancı bilim insanının katkısıyla hazırlanmıştır. Küresel güç olarak sahneye çıkan Çin kendisinden önceki güçlerin sırlarını, özelliklerini, ana iskeletlerini idrak etmeye çalışmaktadır. Bu idrak setinde anlayış samimiyeti vardır, idraksizliğe yol açacak kibir ve cehalet yoktur. Mesela Çin halkına büyük zulümler yapmış Japonya büyük güçler arasında analiz edilmiştir. Çin halkının hamasi yüceltilmesi yoktur. Sadece büyük güçlerin anlaşılmasına odaklanılmıştır.

Diğer bir çözüm seti ise 2015 yılında Putin Rusya'sında yayımlanan Sovyet Fırtınası belgeselidir. Rus ordu ve İstihbarat arşivlerine girilerek yapılan bu belgesel objektif olma çabasına karşın yeni bir ruh oluşturmaya matuftur. Konusu itibarıyla askeri konular, vatanseverlik ruhu gibi konularla sınırlıdır. Bazı bölümlerde Stalin’in yüceltilmesi hissedilmektedir. Tabi ki bunun bugünkü karşılığı Putin”dir. Ancak, Putin’in bile idrak setinin bu belgeselden daha yüksekte olduğu, büyük yönetmen Sokurov’a verdiği cevaptan anlaşılmaktadır. Çağdaş Rus İmparatorluğunu oluşturan tüm milletlere atıf yaptığı cevabında somut çabaya vurgu yapmaktadır.

Sonuç olarak, siz olsaydınız bugünkü Türkiye'nin belgeselini nasıl bir perspektiften çekmek isterdiniz? Ve idrak setinizde neler olurdu sevgili dostlar?

Mehmet Ali Bal - Haber7

Yorumlar8

  • Levent 15 5 gün önce Şikayet Et
    "Şeytani zeka" ile dünyanın anasını ağlattılar.. Rahmani akıl ile insanlığa, insanlığını hatırlatma ve her ülkenin zenginliklerine, o ülkelerin sahip olmalarının sağlanması için gayret sarf etmeliyiz.. Bize de bu yakışır.. Yoksa dünyanın hepsi senin olsa ne olur?
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Okur 5 gün önce Şikayet Et
    Ingiliz kralı korsanlık yasası çıkarıp ispanyol sömürge altınlarını yağmalatıp korsanı sir ilan edip bakır gümüş paraları iç piyasaya sürmedi mi. Asıl amaç köleciliğe karşı ispanyolları sıkıştırmak değil miydi.idrak zor tarih derin ve yanılmasalarla dolu. Son iki asrın dünya siyasetini hindistanı etki alanında tutmak için yapmadı mı.Büyük coğrafyalardan 40 ülke çıkarmışkken hint 4parça
    Cevapla
  • Okur 5 gün önce Şikayet Et
    Harika bir yazı. Ingiliz monarkının döküntüleri özel antika programlarıyla hala gözde trend sağlanırken arka planında gizli krala bağlılık aidiyetinin geliştirilmesi var. 100 yıllık tahtakurusu işlemiş zor ayakta duran iskemleye kim 2000p öder yada kralın lazımlığına. Peki yılda 4 tondan fazla akan hint altınları yüzyıl önce ingiliz ekonomisinin yarısını oluştur muyordu.
    Cevapla
  • osman Ilgaz. 5 gün önce Şikayet Et
    "...Ancak, Putin’in bile idrak setinin bu belgeselden daha yüksekte olduğu, büyük yönetmen Sokurov’a verdiği cevaptan anlaşılmaktadır..." Çok önemli ve kapsamlı bir yazı. Lakin alıntıladığım cümlede bir eksiklik veya fazlalık mı var ki ben anlayamadım. Keşke yazar bu cümleyi bir şerhetse
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Şerif 5 gün önce Şikayet Et
    Son zamanlarda okuduğum en aydınlatıcı yazılardan çok mükemmel bir makale. Tebrik eder ve Bu tür derinlik içeren yazılarınızı sabırsızlıkla bekleriz.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat