Bayram Düşünceleri
- GİRİŞ30.03.2025 09:22
- GÜNCELLEME30.03.2025 13:30
Allah'a şükürler olsun ki, Ramazan Bayramına erişmek nasip oldu… Geçtiğimiz bir yılın telaşı, hay ı huyu, acıları, sevinçleri derken Ramazan Bayramı tekrar geliverdi. Eriştiren Allah'a şükürler olsun…
İftar saatlerinin buruk ve hüzünlü sevinçleri, sahur vakitlerinin heyecanı arefe gününün manevi atmosferinde yoğunlaştı. Oruçlarımız, ibadetlerimiz, hoş sohbet ve zarif davranışlarınız, iyilik çabalarımız, gecelerin ve seherlerin güzelliği olan virdi zebanımız bir bayram neşesine dönüştü.
Geçmiş bayramlar zaman şeridinde akıp giderken arefe gününde zamanımıza has düşüncelere dalıp gittim…
Eğer birimizin bayramı yok ise hiçbirimizin bayramı olmaz…Münzevi bir köşede sessiz gözyaşı döken bir yetimin ağlayışı bizi kuşatan bayram atmosferini acıyla doldurabilir. V. Emil Frankl'ın Nazi Toplama kamplarında yaptığı basit ve etkili bir tasvirinde olduğu gibi “Acı büyük bir odaya giren zehirli gaz gibidir. Oda ne kadar büyük olursa olsun, acı odanın her yerine dağılır” (İnsanın Anlam Arayışı). Eğer Bayram birimizin bayramı değil ise hepimizin bayramı olamaz. Bu şümul bayramın bizatihi içinde vardır, varlığında mündemiçtir.
Bayram aslında biraz da bizlerin inşa ettiği bir mutluluk sarayıdır. Bir manevi varlıktır. Ramazan Bayramını düşünelim; bir ay boyunca oruçlar tutulur, halimizin muhasebesi yapılır, cemiyetin bileşenleri bir erdem ekseninde bir araya gelir, cömertlik gibi af gibi bütün iyi erdemler tahtlarını hayatımızın ortasına kurarlar artık Bayramı yaşamak kalmıştır sadece.
Ancak, eğer iftar sofralarında eşitlenemiş isek sadece oruç ile eşitlenmiş sayılmayız (Bu güzel ifade Dücane Cündioğlu'nun). Eğer acılar birine vergi salınmış, saadetler sadece ötekine bahşedilmiş ise orada bayramın adı bile olamaz. Velhasıl bayramın özünde adalet manası da vardır. Bayramın kapısından içeri zulüm giremez. Eğer bir yerde zulüm varsa, yetimlerin gözyaşları varsa, bayram neşesi eksikli zengin sofrası gibiyse, af ve merhamet ve cömertlik terki diyar etmişse orada bayram sadece resmi bir seremonidir, idari bir formaliteden ibarettir.
Eğer fitne ve iftiralar zamana damgasını vurmuş ise bayramın ulviyet ve neşesini hangi kırık gönüle sığdıracaksınız? Yumuşamayan kalpler, yaşarmayan gözler ve iyilik yapmayan eller ile bayramın binası yapılabilir mi? Ya hırslarımız? Maddi, manevi, siyasi ihtiraslarımız kalbimizi doldurmuş ise bayram için bir küçük yer kalır mı acaba?
Milletlerin umumi bayramları da fertlerin bayramları için anne rahmi gibidir kuşkusuz.
Bütünüyle zulüm altında inleyen bir milletin fertleri nasıl bayramı yaşayabilirler? Gökten yağan bombalardan yerde gezen zulüm makinelerine kadar zalimlerin bütün silahları
karşısında ezilen, yaralanan, türlü ızdıraplar çeken mazlumlar ne kadar da uzaktırlar bayramlara! Mesela Lübnan'lı Diva Feyruz’un ağıt şarkısındaki ifadesiyle “Şehirlerin çiçeği Kudüs” düşmanlarının ayakları ama asıl önemlisi dostlarının vefasızlık hatta ihanetlerinin altında inlerken neyin bayramını yaşayacağız? Zaten zulüm dediğimizde bizden olanın yaptığıdır; bizden olanın zulmü düşmanın yaptığı kıtal ve talandan daha şiddetlidir. Ben de yazarken, düşünürken, eylerken zalim düşmanları kastettiğim kadar zulmeden bizden olan güç sahiplerini kast ediyorum. Kendi içimdeki zalimane hırsları, istekleri ve iradeyi kast ediyorum.
Dileyelim ki, bu bayram gerçek manası ve özüyle bir bayram olsun. Umumi daireler içindeki zulümler, yoksunluklar ve acılardan en küçük fertler dairesindeki zulümler, yoksunluklar ve acılara kadar bütün kötülükler ref’ olsun! Af, merhamet, kerem ve hakşinaslık hükümran olsun ülkemizde. Dört bir tarafta münadiler dolaşsın müsamahayı yaymak için; gam sahiplerini arasın saadet hakiminin has nedimleri… İçimiz dışımız pir ü pak olsun… Cümle günahlardan sıyrılıp çıksın varlığımız. Hakkın affına mazhar makbul kullar olalım… Yetim başları okşansın, viran haneler saadete gark olsun, mazlum şehirler mamur olsun…Bu mübarek Bayram hepimizin Bayramı olsun. Bayramımız Bayram olsun dostlar.
Mehmet Ali BAL / Haber7
Yorumlar5