Kovanlarımız boş!

  • GİRİŞ18.03.2013 09:06
  • GÜNCELLEME18.03.2013 09:06

Türkülerimizi hem halkın engin tecrübe ve birikimlerini en iyi ifade etmeleri hem de ruha hitap eden terennümleri dolayısıyla bir tefekkür aracı olarak da dinlerim.

Türküler kadar şarkılarımız kadar içten olan bir başka sanat dalımız var mıdır?

Dün ikindi sularında bahçedeki sümbüllerin kokusunun hatırına tam da dünyayı bir yana ittiğim, yağmurun sesine ve tesirine ruhumu teslim ettiğim sırada sanatçı Nida Ateş'in sesinden düşünceden, bilgelikten, fikirden yana salkım salkım bir türkü sağanağı düştü kalbimin orta yerine. Âşık Hüdai'ye ait türkünün sözleriyle başlı başına bir tefekkür halesine dâhil oldum:

“Hüdai gafletten uyan

Her geçen günün bir ziyan

Ruh bir arı, vücut kovan

Balım yaralı yaralı”

Sözlere odaklanırken kovan denilen vücutlarımızın ne kadar da uzağında yaşadığımızı, ruhlarımızın ne kadar da gerilerde olduğunu, kovanlarımıza bal yapmak yerine zehir saçtığımızı düşünmeden edemedim. Vücut şehrinin ırağına düşen ruhlarımızı hangi kasabada, hangi şehirde, hangi hengâmede bıraktığımızın bile farkında olamamanın dehşetiyle irkildim!

Modern insanın sadece kovanla olan ilgisi, bir ruhu olduğunu unutuşu hayli zamandır gönül ve hal ehlinin en fazla endişe ettikleri bir husus değil midir?

Vücutlarımıza fazlaca baktık, fazlaca besledik ki artık aşırı bakımdan “obezite” denilen tehlikenin alarmı duyulur oldu dört bir yandan.  Ruhumuz erbabı ise ilgisizlikten öylesine yakınıyor ki çevremize dikkatli nazarla bakarsak, birazcık tefekkür etsek, neleri kaybedip, neyin hasreti içinde olduğumuzu daha iyi anlarız belki!

Ruhtan kopup vücut'un dolayısıyla nefsin eline dizginleri verdiğimizin dahi farkında ve ayrımında değiliz. Türkünün söylediği gibi ruh bir arı ise şayet, kovanlarımız neden bal vermiyor sorusunu çokça kendimize sormamız lazım gelmez mi?

Akıl kalbi aramıyor! Arı kovana uğramıyor! İrade nefsin tuzağına düşmüş!

Sanatçı Nida Ateş bir türküsünde “ruh bir arı, vücut kovan” diye gerçeği haykırırken Malatyalı Âşık Esiri'den aldığı diğer türküsünde teşhisi koyup reçeteyi sunuyor:

 “Verme iradeyi nefsin eline

Salmaz seni Hakk'ın doğru yoluna

Ecel yeli değer ömrün bağına

Tacı tahtı bimekana dönersin!”

Sanatla gerçeğe ulaşmak, sanatla gerçeği yakalamak ve sanatın tesirinden kovana bal doldurmak! Bu kısacık dörtlüklerde saklı fikirleri nesirle anlatmaya çalışmak sayfaları alırdı ve belki de bu kadar etkili olmazdı. Arthur Schopenhaur, “Aşkın Metafiziği” adlı eserinde sanatın bu yönü üzerinde şunları söylüyor:

“ Evrenin duru bilgisine ulaşabilmenin en iyi yolu sanattır…

 Sanatın insanı, istemlerin üstüne yükseltme gücü, her şeyden çok müzikte vardır. Müziğin özü üzerine uzun zaman düşündükten sonra, artık, bu sanattan zevk duymanın en tatlı bir haz olduğunu söyleyebilir ve bu hazzı tatmanızı öğütleyebilirim size. İnsanın ruhunu daha dolaysız ve daha derin biçimde etkileyen bir başka sanat yoktur. Çünkü hiçbir sanat, dünyanın gerçek özünü, müzik gibi dolaysız ve derin bir biçimde dile getiremez.

Güzel ve yüce melodiler duymak, ruhu yıkamak gibidir; insanı bütün pisliklerden, bütün zavallılıklardan ve bayağılıklardan arıtır. Çünkü müzikçinin dile getirdiği şey, dünyanın en iç özü ve en derin bilgeliktir. Müzik bunları kendisinin de kavrayamadığı bir dille anlatır.”

Arthur Schopenhaur'a katılmamak mümkün mü?

İşte türkü, işte sözler, işte müziğin ruhumuza tesirinin büyüklüğü. Günümüzde her ne kadar ülkemizde ruhlarımızı kaybetmemiz nedeniyle müziğimizi de “yatcaz, kalkcaz/ Allah senin belanı versin/ bu akşam intihar ediyorum” noktasına getirsek de şükürler olsun ki hala cepten tüketecek kadar engin bir musiki birikimimiz ve zenginliğimiz var.

Kovanlarımız boş kalmasın!

Ruhlarınızı geri çağırınız lütfen!

Muhabbetle kalınız.

http://youtu.be/XQgn2WqY3T8

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

https://twitter.com/maybikesinan

Yorumlar1

  • siyahnur 11 yıl önce Şikayet Et
    sani-i hakiki dururken. Evet o cihetten tefekkür tezekkür dururken boşu buşuna batıdan aparma müzik ruhun gıdasıdır sözü tevellüd etmemiş. Bu da yeni moda oldu İslam'ı ecnebilerin nazarıyla anlatmak. Oysa ki sanii hakikinin masnuatına bakılsa kafi gelirken, harici kısmen gayrimeşru şeylerle islamı aramak ne kadar hak ve hakikattir varın siz düşünün.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat