Pusuya yatan sendika ağaları sahnede!

  • GİRİŞ17.06.2013 08:58
  • GÜNCELLEME17.06.2013 08:58

Şimdi sıra sendikalarda…

 Ancak böyle kirli, düzenbaz, adi ve pespaye oyunları ne hikmetse hep aynı kumpanyanın oyuncuları çıkardı!

Tabii ki sol sendikalardan bahsediyoruz. “Oynamayan gelin yenim dar, dermiş” kabilinden bir durum bu. Adamlar, açık açık niyetimiz ülkede kargaşa yaratmak, suyu bulandırmak, dışarıdaki efendilerimizin değirmenine su taşımak deseler gam yemeyeceğiz. Adamlar ne imardan, ne iskândan anlıyorlar! Anladıkları ve nemalandıkları sadece huzursuzluk, entrika, hile ve kargaşa! Bir hadise çıksa da lehimize çevirsek diye pusuda bekliyorlar. Yani bildiğiniz çapulcu işte!

 Ağızlarından baklayı bir türlü çıkarmıyorlar, ağaç, köprü, alt geçit, üst geçit diyorlar da başka bir şey demiyorlar! Ama demezler, diyemezler!

Bu bizim kaderimiz belki de! “Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum /Gölge vermedi çoğu kere diktiğim ağaç” diyen Yavuz Bülent Bakiler sanki bu adamları işaret eder gibidir.

Güya üç ağaçtan geldiğimiz noktaya bakınız? Şu rezalete, şu hiddete ve şu şiddete bakınız. Adamlar sandıktan çıkamadıkça, sermayeyi tükettikçe şirazeden çıkıp  “hile, desise ve entrikaya” başvurmaya, suni gündemler ve suni problemler yaratmaya başladılar.

Bunların anladık ki tek derdi var: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve gerçek demokrasi! İnanan insanlar ve Büyük Türkiye İdeali onları çıldırtıyor!

Çünkü Başbakan bugün bu ülkenin hem maddi hem de manevi lideri olmakla kalmamış, Saraybosna'dan Kudüs'e, Mısır'dan Tunus'a, Filistin'den İslamaabad'a kadar islam dünyasının da en güçlü lideri konumuna yükselmiştir. Bu son Osmanlı hükümdarından beri başımıza gelmeyen bir güzellik, tarifsiz bir gurur ve ihtişamdır.

Başbakan'ı bugün üç hafta öncesinden bile daha çok seviyoruz! Neden?

Çünkü bu olaylardan, bu tezgâhlardan dersler çıkardık; bu senaryoları, belli ülkelerin stratejik ve istihbarat birimleri tarafından yazılan entrika filminin ne çok boyutları olduğunu gördük millet olarak. Bu hadiselerin olumsuz tarafları yanında bizce ”hayırlı” tarafları da vardır.

Bu hadiseden Anadolu tekrar daha güçlü ve “BİR” olarak ayağa kalktı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin karasevdalı Alperen'idir. Vatansever dediğiniz tam olarak  böyle olur. Yere düşmüş, belini doğrultamayan vatanını düştüğü yerden omuzlayıp kaldıran, gecesine gündüzüne katan ve “Sözkonusu vatansa, gerisi teferruattır” diyen bir düşüncenin timsalidir.

Evet, illegal örgütlerin bu kez kamudaki yandaşları devreye giriyor!

Şimdi binlerce öğretmen, işçi ve memur, meydana inmeye ve ülkenin enerjisini, sinerjisini bir takım illegal çevrelerin hizmetine peşkeş çekmeye hazırlanıyor. Bu nasıl bir  (onların deyişiyle) “yurtseverlik” ise artık, o “gizli ve yabancı elin” maşalığına soyunacak kadar soysuz ve haysiyetsizdir aynı zamanda.

Yani Başbakanımızdan ölümüne nefret edecek kadar gözleri dönmüş durumdalar!

Bu sözde “ulusçular” vatansever olamazlar!

Bu fırsatçı sendikalar da gezicilerin kadrolu işbirlikçileridir.

Zira sendika dediğiniz ortada bir yanlış varsa, bir hak gaspı ortaya çıkmışsa hukuki zemin içinde bir hak arayışına girer ve girmelidir. Hâlbuki burada devlet maddi ve manevi zarara uğratılmış, fukara, dul, öksüz ve yetimin hakkı olan kamu malı hoyratça yağmalanmış, yakılmıştır. Devletin memurları saldırıya uğramış, millet üç haftaya yakın huzursuz edilmiştir.

Demokrasi olmasaydı bu yapılanlara kim tahammül ederdi, edebilirdi?

Bu kadar rezillik, sahtekârlık, düzenbazlık ve aymazlık karşısında hangi demokrasi bu kadar direnebilirdi? Bu sahte demokrasi havarileri “demokrasi” sayesinde böyle palazlandıklarını unutuyor olmalılar!

Bizim kültür ve medeniyetimize ait güzel bir söz vardır: ”Niyet hayr akıbet hayr”

Ancak bu gezici tayfanın art niyetleri belliydi ve akıbetleri de öyle oldu!

Şimdi de bu tayfanın sendika babaları meydana iniyorlarmış!

Zaten onlar olmasaydı bu mizansen eksik,  bu tarafıyla topal kalırdı! Biz bu oyunu anladık, kurguyu çözdük, senaryoyu okuduk! Bu son çırpınışlar kendilerini biteviye dibe çekiyor farkında değiller!

Sahi, geride kim veya kimler kaldı?

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com

https://twitter.com/maybikesinan

Yorumlar28

  • Nasuh BİLEN 11 yıl önce Şikayet Et
    Sayın translator'u küstürmeyin,insaf kimi ağaç beğendirmeye çalışıyor. Kimi ağaca çıkarıyor düşürüyor,ağaç altı uykusu daha da ağaç yapmadığınız kaldı.Yazık o da hep cevaplamış da ALLAH muhafaza tebdil-i akıl yapmasa bari
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    senin derdin ne translator?. ya dut ağacı altı ya,ceviz ağacı altı...birinden tepene dut düşer kafanı yarmaz ama diğerinden tepene düşecek ceviz sanırım yaralanmana sebeb olabilir...bu arada kafa senin,tabi istediğin şekilde kullanabilirsin:))))
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    eyvallah sağol translator. cevizin dibi gölge koyuluğundan değil sülfür gazı koyuluğundan,sülfür havadan ağır bir gaz olduğu için yere çöreklenir.haliyle sülfür varlığına yenik düşmüş diğer gazların yoksunluğu nedeniyle ot bitmez..biterse de dünyanın sonu değil,şikayet etmem yani:)))
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • translator 11 yıl önce Şikayet Et
    yanlış kalmadı. turgut hocanın memleketini kasdetmiştim..Sinop'ta dereye ne hacet, koskoca deniz var:) Açık arazi daha iyi rüzgar aldığı için evlerden serin olur. Bizim buralarda çiftçilikle uğraşanlar yaz döneminde tarlaya göçer..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • translator 11 yıl önce Şikayet Et
    selametle git gel inşaallah. iyi de cevizin gögesi kuvvetli olduğu için ot bitmez. Yani tam altında kestirilecek ağaç:)
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat