Oryantalist Demokrasi bu kadar olur!
- GİRİŞ16.08.2013 09:19
- GÜNCELLEME16.08.2013 09:19
Ancak bizim için acının en katmerlisi olan husus şudur: Bu trajedide zalim de mazlum da ne yazık ki müslüman! Bu, gerçekten de insanın yüreğini yakan, kanını donduran, utandıran, ümidini tüketen büyük bir acı…
Arap baharının kısa zamanda kışa döneceğini söylediğimde çevremde eleştirilmiştim. Oysa en çok baharı severim ben! Bitmesini istemediğim tek mevsimdir bahar! Ancak bu bahar oryantalist olunca, oynak olunca ve biraz da hercai olunca bu bahara güvenilmez, adamı yarı yolda koyar demiştim.
Şark'a mahsus demokrasi böyle oluyormuş işte!
Bu topraklara Allah'ın kanunları, Allah'ın adaleti ve Allah'ın demokrasisi varken, ölçü ortadayken siz kalkıp batının kendi normlarına ve toplumsal ihtiyaçlarına göre belirledikleri kıstasları egemen kılarsanız olacağı budur!
Batılı anlamda demokrasi şark insanının ruhuna göre belirlenmemiştir! Zira buralarda demokrasi Aristo'nun tabiri caiz deyimiyle kısa zamanda “demogoji'ye” dönüştürülmüştür. Aristo, toplumun duygularını çelerek kendi menfaatleri doğrultusunda iktidar olma yolunu açan demogojinin halkın değişik yollarla fikri anlamda ufat tefek yönetime katılması dışında hiç bir şey ifade etmediğine inanıyordu.
Francis Fukayama “Tarihin Sonu” adlı makalesinde soğuk savaşların bitmesiyle bütün dünyada liberal demokrasinin yaygınlaşacağını söylese de bunun kısmen gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Nitekim toplumların sosyo kültürel ve dini yaşantılarına göre demokrasi çeşitlerinin türediğini ve benimsendiğini görüyoruz.
Dünya demokrasi tarihinde Klasik Demokrasi, Koruyucu Demokrasi, Kalkınmacı Demokrasi, Liberal Demokrasi ve Sosyal Demokrasi en fazla tercih edilen demokrasi çeşitleri.
İslam ülkelerine göz attığımızda ise “Oryantalist Demokrasi” adını verebileceğimiz nev-i şahsına mahsus, oturmamış, ağzı burnu bir yanda, sık sık kimlik ve kişilik değiştiren, şiddete, zorbaya, tiranlığa ve firavunluğa uzanan bir garip yönetim veya yönetim biçimleri biteviye kılık ve yer değiştiriyor.
Yani Şarkın kaderine düşe düşe “Oryantal Demokrasi” düşmüş!
İşte Mısır böyle bir demokrasinin içinde var olmaya çalışmış, kendi içinde gah başarılı gah başarısız ve zorba bir yönetim biçimiyle bu güne kadar gelmiş. Bahar dedikleri nazlı peri çabuk yüz çevirince bir tarafıyla kışa teslim olmuş bir tarafıyla baharda direnen bir fırtınanın tam içinde var olma, ayakta durma mücadelesi veriyor.
Mısır'da mevsim kış ve bütün eli silahlı ve kanlı Firavunlar ayaktalar ve insan katlediyorlar!
Oryantal Demokrasi adına canlar veriliyor, bedeller ödeniyor. Lakin keşke sonuç alınabilse, keşke kalıcı bahar Mısır'ı teslim alsa ve keşke kazanan hak ve adalet olsa!
Ne yazık ki korkarım ki artık çok geç… Bu kış uzun geçecek! Zira bahar, açan çiçeklerini döktü, çiçekler meyveye durmadan soldu… Mısır'a kar yağıyor…
Müslümanlar keşke demokrasi dersini böyle öğrenmeselerdi, demokrasi sınavı böyle kanlı geçmeseydi! Bu kadar bedel yerine acaba islam dininin inceliklerini öğrenip İslamı içselleştirmiş olsalardı kıyarlar mıydı birbirlerine? Karıncayı incitmeyen bir dinin mensupları birbirlerini seküler demokrasi uğruna öldürür müydü? Diye düşünmeden geçemiyor insan.
Ünlü Mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi'nin şu ifadeleri islamda demokrasi hususunu ne güzel özetler aslında:
“İslâm'da müminlerin (inanmış halkın) reyine ve düşüncesine çok önem verilir. Yüce Kitabımız, müslümanları, “ki, bunların işleri, daima aralarında müşaveredir” diye över. (Eş-Şura sûresi, âyet: 37) Yüce ve şanlı Peygamberimiz de: Ümmetim bâtıl üzere toplanmaz,” “ümmetimin itilâfında (düşünce ve işbirliğinde) kuvvet, ihtilâfında (farklı rey ve içtihadında) rahmet vardır”, “Halkın sevdiğini Hakk da sever” diye buyurmuşlardır.
Bütün bu ölçüler, İslâm'ın, Cumhurî bir karakter taşıdığını ortaya koymakla beraber, bazı zaruri hallerde tarihin
iradesi ile işbaşına gelmiş kadrolar için de bağlayıcı niteliktedir. Yani ister halkın reyi ile, ister sosyal ve tarihî determinizmin itici gücü ile iktidara gelsin kadrolar, asla kendi nefsanî ve
zümrevî menfaatleri etrafında bir tahakküm kuramazlar. Bu gayrımeşrû olur. İslâm'da mülk ve hüküm Allah'ındır; idare edenler de, idare edilenler de, O'nun koyduğu emir ve ölçülere uyarlar. Kimse, kimseye tahakküm edemez.”
İşte Mısır Tiranlığını hayata geçirenler bilselerdi veya gerçekten de inanmış ve islamın ölçülerini benimsemiş olsalardı bugün kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden kendilerine hayır dedikleri için, tercihlerini demokrasiden, adaletten ve haktan yana yaptıkları için bu insanları dünyanın gözü önünde katlederler miydi?
Kendimizi kandırmayalım artık, Mısır bize önemli bir şey öğretti:
İslamı içselleştirmemiş islam ülkelerinin demokrasi yanında bir de dini, insani ve fikri kimlik sorunu ve bunalımı vardır!
Müslüman Müslümanı katlediyor!
Bundan ötesi var mı?
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar9