And kutsal bir öğreti mi?

  • GİRİŞ07.10.2013 10:54
  • GÜNCELLEME07.10.2013 10:54

Bu and dedikleri şey bazıları için sanki kutsal öğretilerden oluşuyor!

Ölümlü bir acizin yazdığı ve kendince ilkeler koyduğu bir metni bu kadar kısa süre zarfında kutsal atfedip üzerinde bunca polemik yapabiliyoruz gerçekten de anlamıyorum.

Yıllardır bu sütunlarda yazıp duruyoruz.

Moral değerler noktasında zafiyet içindeyiz diyoruz. Siyaset, spor, magazin, ekonomi peşinde koşmaktan, hayatımıza sadece onlara yer vermekten değerler manzumesini unuttuk, maneviyatı fikrimizden ve zikrimizden çıkardık! Zahiri kurtarmaktan başka idealimiz kalmadı!

Doğru dürüst, faziletli, erdemli, hakkaniyetli, merhametli, şefkatli, rikkatli, edepli, ilim ve irfan sahibi olmak için böyle bir AND'a ihtiyacımız var mıdır acaba? Ya da uzun yıllardır bu andı okuyup okuttuğumuz halde gerçek hayata olumlu yansımalarını gördük mü?

Görmedik, görmedik, görmedik!

İyi insan olmak klişe sözlerle olmaz! Kılık kıyafetle olmaz, mevki ve makamla olmaz, önemli kişi olmakla da olmaz! Kendimizi yukarıdaki değerler manzumesiyle tartıya çıkarsak kaç çekeriz acaba? Vicdan muhasebemiz yapılmış mıdır, gönlümüz bu anlamda mutmain midir? Bu and için kıyameti koparanlar hayatlarını bu metne göre mi şekillendirdiler?

Kendimizin ölçüsünü aldık mı acaba? Tarttık mı ne kadar çalışkan, doğru, dürüst olduğumuzu? Ya varlığımızı armağan edecek kadar kendimizden geçtik mi?

Lafla olmuyor işte, klişe sözlerle yürümüyor!

Şair tam bu sırada imdada yetişiyor ve diyor ki:

“Ey gönül kendini vezn etmeye kantar ara bul!

Yürü git, kantarına halis olan a'yar ara bul!”

İnsanca yaşamak, iyi bir kul olmak için, bir insan ömrünü neye vermeli?

Sırtına taşıyamayacağı gereksiz ağırlıkları almadan, kula kul olmadan, paraya pula tapmadan, eğilmeden, bükülmeden, kimsenin elini eteğini öpmeden ne yapmalı insan? Çocuklarımıza önce bunların cevabını öğretmek lazımdır.

 Tembellikte, eğrilikte, vicdansızlıkta ve kötülükte birinciliği hiç kimseye bırakmayan birtakım insanların andımız andımız diye bağırıp çağırmaları ne yaman çelişkidir!

Hele küçükleri koruyup büyükleri sayma ilkesini hiç öğrenemedik! İşte çıkıp sokakları bir arşınlayın bakalım, kaç kişi küçüğünü sevip, koruyup, büyüklerini sayıp hürmet ediyor? Yaşlılarımızı artan bir yoğunlukla huzurevlerine kapatan biziz! Küçücük çocukları ağır işlerde üç kuruşa çalıştıran da biz! Bütün bunları yaparken bu and nedense hiç aklımıza gelmiyor!

Mesele Türklükse, ırk düzleminde üstünlük arayışı ise hiç kimse kusura bakmasın burada büyük bir yanlışın içindeler. Büyük bir medeniyete ve geçmişe sahip olan Türk milletinin ırk anlamında hiçbir kavimden üstün yanı olamaz! Ancak kültür ve medeniyet bağlamında bir üstünlükten söz edilebilir.

Hiçbir ırkın varlığı başka bir ırkın varlığına armağan edilmemelidir!

Dünya milletleri nasıl huzur ve mutluluk içinde yaşarız hesapları yaparken bizlerin hala basit mevzularda tartışıp sun'i gündemler peşinde zaman kaybetmemizin ne çalışkanlıkla, ne dürüstlükle bağdaşır bir yanı vardır. Bu andı hepimiz okuduk, hepimiz bu tedristen geçtik lakin ne kavgamız, ne gürültümüz, ne çekişmemiz bitti! Tam aksine git gide birbirimize bilendik, kavga ve kinimiz büyüdü.

Artık yeni şeyler söylemek zamanıdır.

Mamafih bu şu demek değildir… Türk Milletinin maddi ve manevi varlığını silikleştirme, kimliğini zedeleme, maddi ve manevi değerlerini hiçe sayma, hâkim topluluk olduğunu görmezden gelme gibi tavır ve tutumları milletini seven her insan gibi bizler de tasvip etmeyiz, etmiyoruz.

Türk Dili bu ülkenin tek resmi dilidir. Ülkenin bekası için bu şarttır. Milli birlik ve beraberlik ülküsü, ortak değerlerde kenetlenme ve birlikte yaşama arzusu, bu ülke insanının ezici çoğunluğunun yegâne isteğidir.

Artık yıllardır süren ve gerçekten de her sabah kutsal bir öğreti gibi küçücük çocuklara dayatılan and yerine davranışlarımızla, yapıp ettiklerimizle örnek olmak zamanıdır. Çocuklara güzel ve adil bir gelecek, huzurlu bir yarın, pırıl pırıl ve aydınlık bir vatan armağan edecek adımları atmalıyız. Kuru sözlerle olmadı, olmuyor. Bunu hep birlikte yaşarken gördük!

Öyle çalışmalı ve üretmeliyiz ki varlığımız yarın ki “Büyük Türkiye'ye” armağan olsun! Ölümlü ve aciz insanlara değil!

Muhabbetle Kalınız.

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com

Yorumlar1

  • EYLÜL SONBAHAR 10 yıl önce Şikayet Et
    kuranı her gün okumuyoruz..... her gün okusaydık, okuyabilseydik o kendindeki feyzi, ışığı, anlamı bize sunardı .kuru dallardan ağaç olmaz...-.teşbihte hata olmaz-ama ağaçtan meyve de ....dal da....yaprak da olur. hapislerden, yokluklardan, dertlerden kısaca dayatılmış kalıplardan arınmak, kurtulmak için kuru dallara tutunmaktan vazgeçmeliyiz. .....
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat