Kırım bir Osmanlı bakiyesidir bize!

  • GİRİŞ24.02.2014 08:00
  • GÜNCELLEME24.02.2014 08:00

Ukrayna uzun zamandır siyaset eksenli iç kargaşanın içine sürüklenmiş bir var olma, ayakta durma ve iç dinamiklerini toparlama mücadelesi veriyor. Karadeniz'in kuzeyindeki iki ülke; Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında uzun zamandır süregelen menfaat çatışmasının bedelini ne yazık ki Ukrayna ödüyor.

Ukrayna nüfusunun azımsanmayacak bir bölümünü Rus asıllı nüfus oluşturuyor. Rusya'nın bunu fırsat bilip her zaman için kendisine rakip bildiği ve SSCB döneminde özellikle askeri ve teknolojik birikimleri bırakmak zorunda kaldığı bu ülkede yarım kalmış hesabını çek etmek üzerine kurulu hesabı bütün bu karmaşanın en büyük müsebbibi gösteriliyor.

1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Ukrayna, Karadeniz'de Rusya ile başa baş giden ticari faaliyetleri Rusya'nın çıkarlarını tehdit etme noktasına gelince “büyük balık küçük balığı yutar” kabilinden bir karışıklık ile Ukrayna iç işlerinden, suni bir kaos ortamı yaratılarak ülke tabiri caizse tam kalbinden vurularak zayıflatılmaya çalışılıyor.

İç işlerinde Ukrayna'ya bağlı Özerk Kırım Yarımadası Yönetimi bu çatışmaları ileri sürerek Ukrayna'dan ayrılmak istediğine yönelik beyanatlar veriyor. Bizim ülkemizi de asıl ilgilendiren işte bu Kırım Yarımadasıdır.

Peki, iki ülkenin bu siyasi ve ekonomik anlamdaki çıkar keşmekeşinde bizim konumumuz nedir? Türkiye'nin Kırım Yarımadasıyla ilgili Uluslarası Hukukun ilkeleri kabilince söz hakkı var mıdır?

17 Temmuz 1774'te yani tam 230 yıl önce Osmanlı ve Rusya ile imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşmasındaki  “Kırım Hanlığı'yla Kuban ve Bucak Tatarları siyâsî bakımdan müstakil olup, ancak dînî işlerinde Hilafet makamına tâbi olacaklardır” İlkesiyle Kırım Yarımadasının başına buyruk hareket edemeyeceği vurgulanmaktadır.

1991 yılında SSCB dağılıp Ukrayna bağımsızlığını ilan edince Kırım Yarımadası da Ukrayna'da kaldı. İşte bazı tarihçi ve hukukçular, bu noktada Türkiye'nin  “Küçük Kaynarca Anlaşmasını” gerekçe göstererek Kırım Yarımadasını geri isteme hakkı bulunuyorken Rahmetli Turgut Özal döneminde bu seçenek çeşitli nedenlerle gündeme taşınmamış ancak bölgedeki Kırım Tatarlarının azınlık hakları üzerinde durulmuştur, diyorlar.

Bu tasarruf dünyada dönemin genel konjonktürüyle de yakından ilintili olsa gerektir zira Rahmetli Özal'ın “Türk Dünyası” politikasını göz ardı edemeyiz.

Dolayısıyla Türkiye, geçerliliğini koruyan  “Küçük Kaynarca Anlaşmasına”  göre hala Kırım üzerinde söz hakkına sahip bir iki ülkeden birisidir.

İşte tam bu noktada geriye dönüp baktığımızda Kırım Tatarlarının acı ve hüzünlü dramlarını hatırlıyoruz. Hitler'in Yahudilere uyguladığı “Holokost” (soykırım) neyse, çağdaşı olan Sovyet Lideri Stalin'in Kırım Türklerine yaptığı zulüm de aynıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde topluluklara karşı işlenen suçlar Jenosit (soykırım) olarak tarif edilir.

Kırım Türkleri Stalin tarafından soykırım'a tabi tutulmuştur.

2. Dünya savaşında gâh Almanların gâh Rusların hâkimiyetine geçen Kırım savaş sonrasında adeta boşaltılmıştır. Yaklaşık 250 bin Müslüman Kırım Türk'ü yerinden yurdundan kopartılarak Rusya'nın farklı bölgelerine sürgüne gönderilmiş ve bu sürgün binlerce Kırım Tatarının sonu olmuştur. Binlerce Kırımlı da Komünist subaylarca kurşuna dizilmiştir.

Köylerinden, kasabalarından ve şehirlerinden zoraki çıkarılan mazlum Kırım Türkünün geride bıraktığı mal varlıkları, evleri Ukraynalı ve Rus göçmenlere verilmiş ve Kırım suni bir biçimde Slavlaştırılmıştır. Tarihi ve kültürel varlıklar tahrip edilmiş, yer ve mekân isimleri değiştirilmiştir. Başkent “Akmescit” ismi bile Ruslar tarafından “Simferopol” olarak değiştirilmiştir.

Akmescit ve Simferopol!

Ve sürgün bölgelerinde kimliklerini kaybetmeyen ve yüksek öğrenim gören yeni nesil Kırım Gençleri aydın bir zümre oluşturmuş ve “Kırım Türk Millî Hareketi” adı etrafında bağımsızlık için mücadele etmeye başlamışlardır. Kırım Türklerinin Efsanevi Lideri Mustafa Cemiloğlu uzun yıllar esir kamplarında yaşamış, açlık grevleriyle dünyaya Kırım Türklerinin dramını haykırmış ve Kırım Türklerinin vatanlarına dönüş mücadelesinde bayraktar olmuştur.

Kırım bizim tarihimizin süregelen bir sayfasıdır.

Kırım, acı dramını gözyaşlarıyla Karadeniz'e akıtıp anavatana selam yollayan bir Osmanlı bakiyesidir. Kırım kuzey yanımızdır. Kırım Gagavuzumuzdur, Nogay'ımızdır, Tatar'ımızdır, Karaçay'ımızdır! Ve Cengiz Dağcı'mızdır! “İşte, fikirde ve dilde birlik” diyen İsmail Gaspıralı'mızdır…

İşte biz bu yüzden Ukrayna meselesini sadece “Dış Politika” diyerek geçiştiremeyiz. Bu mesele en az Rusya kadar bizi de ilgilendiriyor!

Sürekli güneye bakmaktan kuzeyi unutmayalım!

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

Yorumlar2

  • SİNAN KAYA 10 yıl önce Şikayet Et
    KIRIM HALİFEYE BAĞLI DEMİŞSİNİZ. halifelik kaldırıldığından dolayı bu maddeye istinaden kırım üzerinde hak iddaa edemeyiz gibi geliyor bana...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • imran 10 yıl önce Şikayet Et
    Rusya. Büyük balık dururken küçük balığın birşey alması zor gözüküyor. Kırıma yazık oldu. Çok güzel bir yer.Ayrıca nufus dengeleri değişmiş durumda.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat