Afgan kadını kadın değil mi?

  • GİRİŞ09.03.2015 08:01
  • GÜNCELLEME11.03.2015 08:06

Asıl gerçeği bugün söylemek lazım.

Dün bütün dünyada kadınlarla ilgili meseleler ve kadın olgusu masaya yatırıldı.  İş denildi, istihdam denildi, kariyer denildi, hak denildi hukuk denildi genel anlamda.

Daha lokalde, az gelişmiş ülkelerde de genel anlamda şiddet konuşuldu.

Açıkçası bütün konuşmaları günü kurtarmak, gün niyetine bir şeyler söylemek, demi gelmişken konuşmak bağlamında algıladım nedense.  Zira genellikle dünde kalacak olan konuşmalardan ziyade, üzerinde durulası ve sürdürülesi konular ilgilimi çekse de dün, dünde kaldı.

Dün benim gündemimde Afganlı kadınlar vardı. Konuşuldukça her nereden aklıma gelip yerleşmişse sürekli aynı şiir zihnimi ırgalayıp durdu:

“Ne baharda böceği ne dallarda kuşları

Dinlemeyecek gönlüm gönlüm, gözlerim bakmayacak

Afganlı kadınlarda (çocuklarda) bulamazsam gülüşü

Huzur göğsüme gelip karanfil takmayacak.”

Evet, Afganlı kadın kadar dünyada yok sayılan bir başka ülke var mıdır acaba? Diye bütün dünyaya sorulmalıydı dün. Afgan yöneticilere de. Oysa kadın nerede olsa kadındır.

Hani “Uzaklar istenirse yakındır Mirim!” diyordu şair. 

Afgan kadınları hiçbir yerde yoklar, konu oldukları bir iki sinema filmi ve roman dışında. En son “OSAMA”  filmi çıkıyor karşıma, seyrederken ürperiyorum. Yok diyorum, olmaz bu, bu kadarı da olmaz, Müslüman bir ülkede bu kadarı da olmaz.

2003 yılında Siddik Barmaq adlı Afganlı yönetmenin çektiği ve Altın küre film ödülü başta olmak üzere pek çok ödül almış “OSAMA” adlı Film Afganistan'da Taliban rejimi altında yaşayan ve ailesine destek olmak için erkek kılığına giren Osama isimli bir kız çocuğunun hayatını konu alır. 

Afganistan’da yanında mahremi olmadan sokağa çıkmak, çalışmak, kariyer edinmek yasak… Kadının sadece adı var. Taliban korkusuyla erkek kılığına girdikten sonra çalışmaya başlayan 13 yaşındaki Osama adlı küçük kızın ibret verici hikâyesini seyrettikten sonra düşünüyorsunuz. Kadın bu ülkede nerede diye soruyorsunuz? Tartışmasız cevabı kendiliğinden “hiçbir yerde” diye veriliyor.

Seksen yaşındaki ihtiyar Mollanın küçük kızın gerçeği ortaya çıktığında “ölümle yargılanma” merasimi sırasında gösterdiği âlicenaplık (!) ise insana derin bir hayrete sürüklüyor zira küçük kızla evlenme gibi bir alçak! gönüllülük göstererek ölümden kurtarıyor.

Tabii Osama için hangisi ölüm diye soracağınız akıbet acı ve dramatik bir son ile film bitiyor.

Afgan kadınını önce bu filmde tanıyoruz ki bu kez yine Ünlü Afgan Yazar Khaled Hosseını’nın “ Bin muhteşem Güneş” adlı eseri çıkıyor karşımıza. Dünyada milyonlar satan “ Uçurtma Avcısı” adlı kitabın yazarı bu kez Afgan kadının hazin dramını romanlaştırmış.

Zengin bir konakta çalışan hizmetçi kadınının evin beyinden gayr-ı meşru olarak doğurduğu Meryem’in yürek burkan hikâyesi bütün Afganlı kadınların nezdinde işleniyor. Yaşadığı travmadan aklını yitiren ve bebeğiyle yalnız kalan hizmetçi kadının kendisini asmasıyla ortada kalan Meryem’in, babası yaşındaki biriyle evlendirilişi karşısında bu kez şaşırmıyorum.

Bu hem yaşlı hem de kaba adam bu küçük kıza senelerce işkence ettikten sonra eve kuma getirmeye başlıyor. Çok evliliğin serbest ve yaygın olduğu ülkede kadının ruhu adeta paramparça bir görüntü veriyor kitapta. Bir erkek yazarın, üstelik ABD gibi bir ülkede yaşayan ve Tıp eğitimi almış bir Afgan erkeğin kendi hemcinsleri tarafından kadına reva gördükleri her türlü şiddet ve yasağı güçlü bir dil ve üslupla dünyaya haykırıyor oluşu şaşırtıyor. 

Ailemden birisi görevi vesilesiyle iki yıllığına Afganistan’da bulunmuştu. Anlattığı bir olay çok ilginçti: Mahremi tarafından taksi şoförü görmesin diye kendisi ön koltuğa, karılarını arabanın bagajına koyan radikal Afgan erkeğinin bu eşi benzeri görülmemiş tavrı ise kanımı donduruyor.

Beni kahreden ve derinden üzen bir diğer şey de bu gayr-ı insanı ve gayr-ı ahlaki bakış tarzının islamla ilişkilendirilmesi. Kadını sadece cinsel kimliği üzerinde dinsel varsayımlarla kısıtlayıp hak ve hukuk gaspına giren, batının rahle-i tedrisinden geçmiş Taliban gibi sözde İslami örgütlerin ise dünya arenasında nedense hiç tartışılmaması da hayli garip görünüyor!

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde herkes konuşurken nedense bu Afganlı kadınların hiç olmayan hakları ve hukukları geldi aklıma. Kadın her yerde kadındır diye düşündüm.

Ve bir de dedim ki:

Yüreğimiz uzaklara ırak olamaz!

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

Twetter: @aybikesinan

Yorumlar1

  • Muhalif 9 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat