Türk Dünyası’nda Repressiya
- GİRİŞ24.05.2024 09:28
- GÜNCELLEME24.05.2024 09:28
Genç kuşaklar “Türk Dünyası” denince bugün bağımsızlığını kazanmış Türk Cumhuriyetlerini tarif ediyorlar. Sovyetler Birliği, Bolşevizm, Marksizm, Komünizm, Leninizm, Stalinizm kavramları onlar için hiçbir şey ifade etmiyor ne yazık ki!..
Oysa 35 yıl öncesine kadar ne bu Türk Cumhuriyetleri bağımsızdı ne de Türk toplulukları birbirinden haberdardı. Bugün Allah’a şükürler olsun ki ayakları yere basan bir Türk dünyası telakkimiz var artık.
Asırlarca gâh Çarlık gâh Sovyetlerin hâkimiyetinde kalan Türk toplulukları, Sovyetler Birliği’nin baskıcı rejiminin altında en büyük imtihanı yaşadı. Özellikle Stalin döneminin “Repressiya” adı verilen kanlı ve ağır baskıcı rejiminde milyonlarca insan hayatını kaybetti. Bilhassa Türk aydınlarının soyu kurutuldu.
Türk topluluklarına önderlik yapan ve yapacak bütün aydınlar farklı yöntemlerle sistematik bir şekilde tutuklandı, zindanlara atıldı, ağır cezalara çarptırıldı. “Büyük Tasfiye” adı verilen bu dönemde özellikle önder kabul edilen Türk aydınları çeşitli suçlamalarla yargılanıp kurşuna dizildi.
Türk Dünyası’nda Repressiya konusunu zaman zaman kimi yazarlar, gazeteciler ve akademisyenler bireysel çalışmalarla gündeme getirseler de Türk kamuoyunun ezici çoğunluğu hâlâ bu vahşeti, bu zorbalığı yeterince bilmiyor.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) geçtiğimiz günlerde bendenize birbirinden kıymetli üç önemli kitap gönderdi. Bu kitaplar; “Türk Dünyası’nda Repressiya”, “Doktor Sadık Ahmet” ve “Göçmen Babası Mümin Gençoğlu”...
YTB’nin hazırladığı “Türk Dünyasında Repressiya” adlı kitap gerçekten de büyük bir boşluğu doldurdu. Kitapta çok sayıda makale var. Neredeyse bütün Türk topluluklarının yaşadığı Repressiya, bölge bölge kaleme alınmış. Bu kıymetli kitabın editörlüğünü Prof. Dr. İbrahim Dilek yapmış.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy kitabın ön sözünde şunları söylüyor:
“SSCB Gizli Polis Teşkilatı’nın (NKVD) on dört paragraftan oluşan ve sorgu komiserlerine sınırsız yetkiler veren dönemin ceza Kanunu’nun mahut 58. maddesine dayanarak gerçekleştirdiği bu uygulamalarla, sıradan vatandaşların yanı sıra on binlerce Türk münevveri de 'halk düşmanı', 'pantürkist', 'panislamist' gibi asılsız ithamlarla yargılandı, infaz edildi, kamplara yollandı...”
Kitabın sunuş yazısını kaleme alan YTB Başkanı Abdullah Eren’in şu sözleri çok önemli:
“Resmî devlet ve güvenlik istatistikleri 1930-1932 ve 1937-1938 yıllarında karşı devrimci suçlardan 715.212 kişinin idam edildiğini ve 928.892 kişinin GULAG kamplarında hapsedildiğini göstermektedir… Türk toplulukları paralize edilerek kendilerini ileriye taşıyacak aydınlarından mahrum bırakılmışlardır...”
Katil Stalin’in neden böyle bir politika yürüttüğüne dair akıl ve ruh hastalıkları uzmanları hâlâ bir teşhis koyamadılar.
“Türk Dünyası'nda Repressiya” kitabında bilim dünyasının çok sayıda önemli ismi makale yazmış. Mesela Kazak Türklerinde Repressiyayı Prof. Dr. Cemile Kınacı, Kırım Tatarlarını Prof. Dr. Zuhal Yüksel, Kazan Tatarlarını Prof. Dr. Ercan Alkaya, Azerbaycan Türklerini Prof. Dr. Hayati Beşirli ve Prof. Dr. Agil Memmedov vs. kaleme almış...
Hasılı bu kitapta konuşan tarih diyor ki; on binlerce Türk aydını infaz edilmeseydi, zindanlara atılmasaydı, sürgüne tabi tutulmasaydı şayet Türk topluluklarını kim durdurabilirdi? Türk tarihinin akışı değişirdi...
Bu kitap kesinlikle daha çok insana ulaşmalı.
Toplam 733 sayfadan oluşan bu hacimli ve önemli kitap için YTB’ye ve özellikle YTB Başkanı Abdullah Eren’e çok teşekkür ediyorum.
Meryem Aybike Sinan / Türkiye Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol