İnsani duyarlılık, merhamet başka, körlük ve basiretsizlik başka bir seviyedir…

İsrail’in Gazze vahşetini tarih de unutmayacak insanlık da… Holokost hikâyesiyle bütün dünyaya kendilerini acındıran Musevilerin şimdi bu acı olayın başka bir versiyonunu Gazze’de sahnelemeleri tarihin acı bir cilvesi olsa gerek.

Uzun yıllardır Filistin ve Gazze meselesi Türkiye tarafından hararetle sahiplenildi, mazlum insanlara el uzatıldı, uluslararası düzlemde destek verildi ve milyar dolarlık ekonomik kayıplara rağmen hiçbir diplomatik destek esirgenmedi, âdeta diplomatik bir savaş verildi.  Açık söylemek gerekirse bir sıcak savaşa girilmedi.

Şehirlerimizin tümünde Filistin bayraklarıyla telin mitingleri yapıldı, milyonlar sokağa döküldü. Yardım kampanyaları düzenlendi, televizyon ekranları geniş çaplı yayınlar yaptı, bu mazlum halkın sesi dünyaya duyuruldu.

Türkiye, bakiyesi olduğu Osmanlı ve Selçuklu devletleri gibi, atalarına yaraşır bir insanlık dersi verdi bütün dünyaya. Bu asil, bu yüce gönüllü millet ne gerekiyorsa yaptı, yapıyor da.

Ancak…

Bu ülkede bir kesim var ki Filistin ve Gazze konusunda devlet ne yapsa, bu millet ne etse yeterli bulmuyor. Daha, daha, daha fazlasını istiyor. Türk ordusunun İsrail ile savaşmasını isteyenler dahi var! El insaf!

Mehmetçik asırlardır bu topraklarda vatan, millet, bayrak, devlet ve bağımsızlık için hep şehit oldu, oluyor. Ancak yetmez mi? Osmanlı İmparatorluğunun Filistin topraklarını niçin kaybettiğini, o coğrafyadan neden ve nasıl çekildiğini namuslu tarihçiler biliyor. Anadolu’nun bağrından koparılıp Kenan coğrafyasına giden on binlerce Mehmed’imiz vatanına bir daha dönmedi, dönemedi!

Türk milletinin bu coğrafya ile olan imtihanı bitmedi, bitmiyor.

Geçtiğimiz gün bir grup, kardeş ülke Azerbaycan’ın göz nuru olan İstanbul’daki SOCAR binasına saldırdı. Binanın camları kırıldı, Azerbaycan ve SOCAR aleyhine sloganlar atıldı. Peki gerekçeleri neydi?

Güya SOCAR, İsrail’e ham petrol satıyormuş!

Bir ülkenin millî kuruluşuna saldırmak uluslararası ilişkilerde tam bir diplomatik kriz sebebidir. Kardeş ülke Azerbaycan’ın uluslararası diplomatik ve ekonomik tutumunu sorgulama ve eleştirme hakkımız yoktur, olamaz da… Kaldı ki SOCAR, bu asılsız iddiaları şu açıklama ile kesinkes reddetmiştir:

“SOCAR’ın hâlihazırda ham petrolü İsrail’e sattığı yönündeki ithamlar asılsızdır, kasıtlı olarak kamuoyunu yanıltmayı amaçlamaktadır. Dünya petrol satış piyasasının kendine özgü özellikleri bulunmaktadır ve üretilen ham petrol, ticaret şirketleri veya bu şirketler aracılığıyla satılmaktadır. Tedarik şirketlerinin, ham petrolü hangi ülkelere taşıdığını veya hangi amaçlarla kullandığını kontrol ve müdahale etme imkânı yoktur.”

Bu saldırgan grubun niyeti bellidir aslında. İki ülke devlet başkanının arasını açmak, nifak sokmak ve ilişkileri soğutmak! Dolayısıyla SOCAR kardeş ülke Azerbaycan’ın bir kuruluşudur. Ha Azerbaycan’a saldırmışsın ha SOCAR’a zira aynı kapıya çıkıyor.

Azerbaycan’da Şehitler Hıyabanı’nı görenler bilirler… Orada, Karabağ-Hocalı Katliamında Ermenilerin şehit ettiği kardeşlerimizin sıra sıra isimleri ve resimleri vardır.  SOCAR’a saldıran bu gruplar, ömürleri boyunca bir kez olsun Karabağ ve Azerbaycan için yürüdüler mi? Ermeni katliamını telin ettiler mi?

Hasılı birileri, koskoca Orta Doğu ülkelerinin (liderlerinin) oturan boğa gibi suspus olduğu bir dünyada bütün yükü ve suçu Türkiye ve Azerbaycan’ın omuzlarına yıkmaya çalışıyorsa burada iyi niyet aranamaz. İki kardeş devlet arasına suizan sokmaya çalışanlar bilsinler ki:

-Azerbaycan Türkiye, Türkiye Azerbaycan’dır...

Meryem Aybike Sinan / Türkiye Gazetesi