Mezarı olmayan şair: Ziya Osman Saba

  • GİRİŞ29.01.2025 09:29
  • GÜNCELLEME29.01.2025 09:29

O sessiz, derin ve hikmetli şiirlerin şairiydi.

29 Ocak 1957 yılında aramızdan ayrılan saf şiirin bu önemli şairini neredeyse unuttuk derken çok güzel bir haber aldım. Bu haberi alırken hâlâ vefanın izinde giden, diğerkâmlık ve kadirşinaslık gibi hasletleri sahiplenen insanların olduğunu da öğrendim.

Geçtiğimiz gün kültürümüzün ve edebiyatımızın ‘Vefa Bakanı’ dediğim Mehmet Nuri Yardım ile konuştum. Mehmet Nuri Yardım ağabey, edebiyatımızın İstanbul şubesi, Vefa’nın yegâne adresidir bana göre.

Mehmet Nuri Yardım yeni bir hareket başlattık diye söze başladı ve şunları söyledi:

“Eyüp’ün Ebedî Sakinleri”, “Sultanahmet’in Ebedî Sakinleri”, “Üsküdar’ın Ebedî Sakinleri”… kabilinden bu millete, kültür ve medeniyete ne kadar hizmet etmiş gönül ve ilim ehli isim varsa onları bir toplantıda anıyor ve sonra hep birlikte mezarlık ziyaretine gidiyoruz. 26 Ocak Pazar günü de Ziya Osman Saba’yı yâd edeceğiz inşallah, lakin onun mezarı yok, bulamıyoruz!

Peki ya ailesi? diye sordum. Öyle ya, bir şairin mutlaka bir ailesi vardır. Bu insanlar bu kadar önemli, edebiyatımızın en seçkin şairlerinden birinin mezarına hiç mi gitmediler? Eşi, çocukları yok mu? Hepsi varmış! Lakin Mehmet Nuri ağabey sebebini bilmediğini söyledi…  

Bütün ders kitaplarında şiirleri bulunan bir şairin aynı zamanda o ülkenin Kültür Bakanlığı’nın himayesinde olması gerekmez mi? Ne yazık ki öylesine bir ilgisizlik silsilesi var ki şairin mezarını bile kaybettirmiş!

Ziya Osman Saba, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu bir şair. Şiirlerinde çocukluk hatıraları, ev ve aile sevgisi, yoksullara karşı duyarlılık, küçük mutlulukların sevinci, Allah’a ve kadere boyun eğiş, ölüm ve ötesi gibi konuları işledi ağırlıkla…

“Sebil ve Güvercinler” şiiri onun iç dünyasını, düşünce eğrisini, hayata ve nesnelere bakışını derinlemesine okuyucuya hissettirir. O derviş ruhlu bir şairdir. Hayata hikmet penceresinden bakar:

“Rabbim nihayet sana itaat edeceğiz.

Artık ne kin ne haset ne de yaşamak hırsı,

Belki bir sabah vakti belki bir gece yarısı,

Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz...”

Ziya Osman Saba, aynı zamanda bir hüzün ve duygu şairidir. Hikâye sanatıyla ilgilenmiştir. Bunlardan “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” adlı hikâyesinde hayal ettiği bir dünyayı anlatır gibidir:

“Hayalî Ziya Bey, bir gün ismiyle müsemma bir fotoğrafçıya gider ve bir vesikalık resim çektirmek istediğini söyler. Tabii kalbinde yığınla gam, acı ve düşünce ile kameraya öyle bir bakar ki resim çekilmesine imkân yoktur. Fotoğrafçı başını sağa sola çevirip düzgün bir poz bulmaya çalışsa da bunu bir türlü yakalayamaz ve en sonunda Ziya Bey’e der ki:

-Beyim kusura bakmayın, sizin resminizi çekemeyeceğim, burası mesut insanlar fotoğrafhanesi!”

Ziya Osman Saba, hayata daima hikmetli nazarlarla bakmış bir şairdir. Ölümü hiçbir zaman aklından çıkarmamış ve şiirlerinde sıkça ölümü hatırlamış ve hatırlatmıştır. Öyle ki şu şiiri bu yönüyle çok ilginç bir dizedir:

“Çok şükür öleceğiz ey ölüler, dua edin biz yaşayanlar için!”

Okuyanı ters köşe yapan dizelerin şairidir Ziya Osman Saba. Ölümü ve mutluluğu bir arada anlatmıştır. Hayalindeki mutlulukların resmini çizmiş, yaşayamadığı sevinçleri yaşanmış saymıştır.

“Hareket edeceğiz, kalbim dünyayı unut” mısraları da Ziya Osman Saba şiirlerinin imaj ve kimliğini özetler gibidir.

Hasılı, ölümü bu kadar güzel anlatan, ölümü tüy gibi hissettiren bu derviş ruhlu şairi, vefat ettiği bir 29 Ocak günü anarken sanırım sormamız gereken bir de soru var:

Ziya Osman Saba’nın mezarı nerede?

Meryem Aybike Sinan / Haber7

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat