Hem kamuoyunda hem de diplomaside KKTC meselesi tartışılıyor.

Kazakistan başta olmak üzere Özbekistan, Türkmenistan gibi Türk Cumhuriyetlerinin BM kararlarına dayanarak KKTC’yi tanımaması yönündeki son diplomatik hamlesi Türk kamuoyunda önce şaşkınlık, kırgınlık ve ardından öfkeyle karşılandı.
 

Pek çok mahfil bu kararları AB ile ilişkilendirse de gerçekte AB’nin tutumunun da BM kararlarıyla uyumlu olduğunu, Türk Cumhuriyetlerinin imza attığı belgenin BM’ye ait olduğunu belirtelim. Yani edindiğimiz bilgiler, Kazakistan ve Özbekistan’ın AB deklarasyonuna değil, BM kararlarını referans alan bir ortak bildiriye imza attığını gösteriyor.
 

Önceki gün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu’nun Türk büyükelçilerle bir araya geldiği toplantı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ekseninde önemli bir diplomatik etkinlik olarak dikkat çekti.
 

KKTC, 1983’te bağımsızlığını ilan ettiğinden beri yalnızca Türkiye tarafından tanınan bir devlet olarak uluslararası alanda sınırlı bir konuma sahip. Kürşad Zorlu’nun büyükelçilerle gerçekleştirdiği toplantı, KKTC’nin uluslararası görünürlüğünü artırma ve “eşit egemenlik” statüsünü güçlendirme çabalarının bir parçası olarak görülebilir. Toplantının, Türk büyükelçilerin katılımıyla gerçekleşmesi, Türkiye’nin KKTC’yi dış politikada daha etkin bir şekilde gündeme taşıma niyetini ortaya koyuyor.
 

Bu toplantı, yalnızca KKTC’nin uluslararası statüsü ve Türk dış politikası açısından değil, aynı zamanda bölgesel dinamikler, iç siyaset ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) gibi çok katmanlı unsurlar bağlamında değerlendirilmesi gereken bir gelişme.
 

Türkiye’nin KKTC konusunda iki devletli çözüm ısrarı ve çabası, uluslararası toplumda gerilimlere yol açsa da bu konuda geri adım atmayacağı açık. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği, federal bir çözümü desteklerken, Türkiye ve KKTC liderliği iki devletli bir modeli savunuyor.
 

KKTC’nin statüsü, yalnızca siyasi bir mesele değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki stratejik ve enerji odaklı rekabetin de bir parçası. Türkiye’nin, KKTC üzerinden Doğu Akdeniz’deki hak iddialarını güçlendirme çabası, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail gibi aktörlerin itirazıyla karşılaştığı gibi; GKRY’nin Yunanistan ve İsrail’le planladığı elektrik kablosu projesine de Türkiye’nin ciddi itirazları var.
 

Öte yandan Pakistan ve Azerbaycan gibi ülkelerin KKTC’ye destek beyanları, Türkiye’nin Batı dışı ittifaklar arayışını güçlendiriyor. Azerbaycan’ın Ermenistan ile var olan sorunlarını çözme noktasında KKTC’yi tanıma refleksi içinde olduğunu değerlendiriyorum. Ancak burada İsrail sorunsalının altını çizmekte de yarar görüyorum.
 

Hasılı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu’nun Türk büyükelçilerle gerçekleştirdiği KKTC gündemli toplantısı, yalnızca bir diplomatik etkinlik değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç ve dış politikasında çok boyutlu bir stratejiyi yansıtan bir hamledir.
 

Toplantı, siyasi olarak AK Parti’nin milliyetçi tabanını birleştirme çabasını, diplomatik olarak KKTC’nin uluslararası statüsünü güçlendirme hedefini, stratejik olarak Doğu Akdeniz’deki rekabette pozisyon alma niyetini ve toplumsal olarak Türkiye-KKTC bağlarını pekiştirme amacını bir araya getiriyor.
 

Son olarak muhalefetin Türk Cumhuriyetleri ile Türk toplumu arasına örmeye çalıştığı nifak tohumlarının TDT’na ciddi zarar verdiğini belirtelim. Hiç kimse unutmasın ki bu ülkelerin tümü birer bağımsız ülke! Her birinin kendi öncelikleri ve sorunları var. Bu bağlamdan meseleye yaklaşıldığı takdirde sorunları çözmek daha kolay olacaktır.
 

Vesselam…

Türkiye gazetesi