Yüreğimizin kandili: Deniz Feneri
- GİRİŞ18.05.2009 13:31
- GÜNCELLEME18.05.2009 13:31
Sanırım o yıllarda üniversite öğrencisiydim.
Televizyonların eğlence ve dedikodu programlarının iç bunaltan, bıktıran yayın çizgilerinin dışında program arayanların tanıştığı ve kısa zamanda müdavimi kesildikleri bir program olarak tanıdık “Deniz Feneri” programını. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” sözünü kendine rehber edinmiş ulu yürekli insanların bir araya gelip gönüllerini ortaya koydukları şefkat, sevgi ve merhamet pınarı gibi, yoksul insanların yanan yüreklerine yağan, soğuk ve karanlık dünyalarını yürekleriyle ısıtan, bir oluşum bir gönül ve mana birlikteliği vardı karşımızda.
Kanal 7 çoktandır unuttuğumuz bazı şeylere dikkat çekip, unuttuklarımızı işaret ediyordu.
Toplum bazı şeyleri unutmuştu, sosyal doku ciddi yara almıştı..
Şimdi yeni baştan hatırlamak ve yeni baştan mahzun gönülleri tamir etme vaktiydi. Temelinde sevgi, şefkat ve merhamet olan bir yüce dinin mensupları olarak kendimize dönüyorduk son soluk. Kapitalist sistemin insanı yalnızlaştıran, çaresizleştiren felsefesine, bizim medeniyetin iyilik kavramlarıyla cevap veren bir çalışmanın adıydı
Deniz Feneri
Deniz Feneri, Allah’tan başka herkesin unuttuğu fakir fukaranın gâh ekmeği, ocağı, ışığı, umudu, kaybettiği güveni ve hamisi olmuştu artık. Anadolu bu kez böyle bir seferle insanları merhamete ve şefkate çağırıyordu. Bu halisane, bu yüce gayreti hepimiz takdir ettik, zaman zaman destek verdik, yanında olduk.
Anadolu’da birçok aile tanıyorum ki hem çocukları Deniz Feneri’nin verdiği burslarla okuyordu, hem de kendilerinin kiraları ve diğer ihtiyaçları karşılanıyordu. Bunu bizzat müşahede etmiş birisi olarak son aylarda yapılan dedikodu ve fitnenin kaynağını daha iyi kavrayabiliyorum. Meyve veren ağaç taşlanır! Bunun başka bir izahı yoktur. Bu tür iftira ve karalama çalışmalarıyla Anadolu insanı ak ve karayı görmüştür. Renklerin farkına varmıştır. Çünkü bizim insanımız merhamete, sevgiye ve şefkate aç bırakıldı yıllar yılı. Çaresizliğine derman olan olmadı. Sefaletiyle baş başa bırakıldı ve unutuldu acılarının ortasında.
Fildişi kulelerinde yoksulluk edebiyatı yapanlar bunu romanlarının, filmlerinin ve gazetelerinin üçünçü sayfalarının dışına taşıyamadılar. Hayatında hiç döner yememiş, sıcak bir elin gücünü sırtında görmemiş, şefkate susamış insanların arasına inemediler. Bir elin sıcaklığına muhtaç yetimin başını okşamanın nasıl bir erdem olduğunu asla bilemediler.
Yaşlı ve yoksul bir ninenin ve denenin ellerini öpmenin ve hayır dualarını almanın nasıl yüce bir duygu olduğunu hiç tanımadılar.
Bilip düşünemedikleri gibi, ülkem insanının yetiminin, dulunun, ninesinin, dedesinin, çaresiz gelininin ve kızının hakları olan bir takım ayrıcalıkları da kendi lehlerine çevirmenin dümenlerini çevirdiler.
Sırtları anadoluya dönük bu insanlar, asla buralı olmadılar
Daha doğrusu halkın ve fukaranın düşmanı oldular.
Onlar ıssız bir adaydılar kimselerin gidip gelmediği ve dahi yollarını bilmediği! Onlar birer Robinson idi yaşadıkları yere yabancı olan, herkesi Cuma belleyip kendi dillerini öğretmeye kalkan
Onlar ıssız bir adaydılar kimselerin bilmediği! Uğramak istemediği
Şimdi bu adanın sakinleri yol yordam öğretmeye çalışıyorlar insafa! gelip. Bu adanın sakinleri o ıssız adada bütün değerlerini unuttuklarının hala farkında değiller. Oysa takke düşüp, kel görüleli çok oluyor!
Biz Ergenekon adı verilen o ıssız adadan çıkamayan Robinson’ları Allah’a havale etmişiz.
Bu millet artık tanıdı
Herkesi
Mesela,
Baklava yiyemeyip çalmaya yeltenen ufacık çocuklara yıllar süren mahkûmiyet, ülkeyi soyanlara serbestiyet tanıyan vicdanları da tanıdı bu millet.
Şimdi kimse kalkıp, mazlumun ekmeğiyle oynamasın
Müfteri oluşları yetmezmiş gibi merhametsizlik de yapmasınlar artık
Onlardan hiç kimse bir şey beklemiyor artık, kendilerini anlamalarını da
Deniz Feneri bu milletin yürek kandilini yeni baştan yakmıştır
Yani onların Deniz Feneri gibi milli ve manevi hasletlerimizi en iyi temsil eden bir kuruluşun bu çabasını takdir edip anlamaları da mümkün değildir. Beklemiyoruz
Deniz Feneri “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” desturunu bu millete yeniden hatırlatmıştır. Gözyaşı dökülen, yüreği daralmış, sofrası kurulmayan her haneye umut götürmüş, sevgi taşımış, el vermiş, gönül katmıştır
Bizim milli desenlerimizin öteki adıdır Deniz Feneri
Şimdi bu davaya hizmet etmiş, yüreğini şefkat, sevgi ve merhametle sebil etmiş bu insanlara atılan iftira ve çamurlar geri tepmiş ve kendi suratlarına dağılmıştır. Yüzleri çamurdan seçilmez olmuştur. Her biri müfteri adına namzet bu kimseler, kendilerinin yapamadıklarını, hayallerinin dahi ulaşamadığı bu tür hizmetleri baltalamak, sonlandırmak için oldukça ucuz taktiklere başvurmuşlardır. Oysa bu ucuz taktiklerden bu insanlar yaralanmazlar, çünkü bizim insanımız değergamdır, vefalıdır, âriftir. Herkesi bilir ve tanır yürüyüşünden, yapıp ettiklerinden
Rahmetli anneciğim, program başladı mı ellerini açıp açıp dua ederdi bu programı sunanlara ve yapılan iyiliklere
Gözleri dolar ve heyecanla sanki bu sevapları kendisi yapıyormuş gibi saadet duyardı.
Deniz Feneri sönmüş olan, fitili tükenmiş olan yüreğimizin kandillerini yeni baştan ateşlemiş bir harekettir, hiç sönmeyesi.
Deniz Feneri çamur at izi kalsın kampanyasının içinden ak be ak çıkmış ve müfterilerin alnına kara çalmıştır.
Deniz Feneri, toplumda bitmiş, yitirdiğimiz bütün güzel hasletleri Kaf Dağının ötelerinden tutup yüreklerimizin karalarını aydınlatan, hatırlatan, bir elin verdiğini öteki ele duyurmayan, kumaşı bizden olan bir sosyal dayanışma abidesidir.
Deniz Feneri topluma unuttuğu genleri yeni baştan enjekte etmiştir.
Uyanmıştır Anadolu
Yürekler uyanmış, dirilmiştir gönlümüzün mana tarafı
Deniz Feneri şehir şehir, kasaba, kasaba, köy köy bir mana ve gönül seferberliğidir. Bu siyasi bir oluşum değil aksine tam olarak bir gönül birlikteliğidir.
Şimdi hep birlikte sevgi, şefkat ve merhamet ülkesine yeni baştan şahlanma vaktidir
Öyle değil mi?
Meryem Aybike SİNAN / Haber 7
aybikesinan@gmail.com
Yorumlar13