Muhafazakâr medya kompleksli mi?
- GİRİŞ01.12.2009 09:30
- GÜNCELLEME01.12.2009 09:30
Açık söyleyeyim ki, bendeniz kendimi hiçbir zaman bu medyanın bir parçası olarak görmüyorum, görmeyeceğim de. Şahsen bendeniz kendimi edebiyatçı olarak edebiyat hanesi içinde konumlandırıyorum. Edebiyatın o kişilikli, naif, kalıcı, sağa sola bükülmeyen, güne değil, uzun yıllara yazılan o asil defterine sahici bir şeyler karalama gayreti içindeyim.
Evet, evet ben edebiyatçıyım, gazeteci değil!
Bu şartlarda gazeteci olmak istemiyorum. Bendeniz gazeteyi sadece bir vasıta olarak görüyorum, siz sevgili okurlarıma ulaşılacak bir vasıta
Peki, biz bu meslekle neden soğuğuz neden aramız iyi değil? Çünkü bendenizin umut ettiği, ayakları yere sağlam basan bir gazetemiz yok, ne yazık ki! Son yıllarda çivisi yerinden oynayan bu mesleğin ne etiği kaldı, ne de saygınlığı. Şöyle zamanı geriye sarıyorum da içim burkuluyor.
Eskinin Tercüman gazetesi, Türkiye Gazetesi düşüyor ufkuma. Her biri kendi çapında okkalı, ne söylese doğru kabul edilip önünde şapka çıkarılan, söyledikleri yön veren, ilham kaynağı olan o yazarlar sahi nereye gittiler? Şimdilerde nerelerdeler?
Onlar güzel atlara binip çok uzaklara gittiler, bir daha gelmeyesi...
Onları ne zaman hatırlasam yüreğim burkuluyor, çok uzaklarda kalan buruk sevinçler yüreğime dokunuyor. Sonra günümüzü düşünüyorum. Köşeleri tutmuş olan köşecilere bakıyorum.
Köşeci diyorum, çünkü tek bir kitabı olmayan bu adamlara ve kadınlara bence yazar denmemeli. Birden içimi bir karamsarlık sarıyor ne yazık ki. Hangi tarafından baksam, hangi tarafına eğilsem elle tutulacak bir tarafı kalmamış bizim sağ medyanın.
Malum medya umurumda bile değil!
Bu ülke böylesine kaypak, kişilik bozukluğu hat safhaya varmış, hırsızı, arsızı, yalancısı dolancısı sürüyle gezen bir kesimi de artık kucaklıyorsa bu acuze medyaya borçluyuz ne yazık ki!
Onlar bu ülkeye sadece felaket getirdiler.
Çünkü biz böyle değildik bir zamanlar.
Ulu yürekli yazarlarımız vardı er meydanlarında.
Ama üzerine çok şey yüklediğim, umut beslediğim bizim medya böyle mi olacaktı? Böyle rezil mi edecekti kendini. Hangi köşecisine! baksam diğer mahalle ile dalgada! Kendini önce onlara pazarlamanın şevk ve heyecanı içinde. Çünkü onlardan icazet alabilirse kendi medyası onu adamdan sayıp ciddiye alacaktır.
Öyle ya, bak bak Ayşe Arman’ın bile dikkatini celbetmiş, aman ne böyük! yazar methine mazhar olacaktır. Aksi takdirde ne yazarsan yaz kardeşim, kimselerin umurunda olmazsın bu sözde muhafazakâr medyada
Nitekim son günlerde gördüklerim dudaklarımı uçuklatacak cisten şeylerdi!
O çok muhterem yayın yönetmenleri sanırım başka bir gezegenden yayın yapıyorlar ki kendi camialarında ne olup bitiyor haberdar değillermiş! Ne zaman karşıki mahalle kendilerinden bir şeyler yakaladı balıklama dalıyorlar o zaman. Yahu bu ana kadar siz nerede idiniz diyen yok tabii ki
Bizim medya artık iyi yazar yetiştiremiyor.
Çünkü edebiyatçılarla araları fena halde bozuk, edebiyat dergileriyle herhangi bir alışverişleri kalmamış durumda. Oysa eskiden öyle miydi? Edebiyat dergileri yetiştirirdi gazetelerin köşe yazarlarını. Ne yazık ki artık kartvizit yazarlar dönemi başladı bizim medyada.
Tanıdığı olan, eline kalemi alan herkes üç gün gibi kısa sürede “yazar” unvanına sahip oluyor. Bizim şişirilmiş yazar! İse egosu iyice şişmiş bir vaziyette ortalığı toza dumana katarak millete vaaz vermeye başlıyor tabii haklı olarak.
Bunun sonucu olarak da fikir üretilmiyor, gazetelerde geyik muhabbeti ile siyaset dedikoduları, basit polemikler, bel altı tartışmaları köşe yazısı adı altında yurdum insanına cebren ve hile ile okutulup, okutturuluyor..
Netice mi?
Üçüncü sayfa haberleri hortluyor, millet bunca teknolojik alet ve edevata karşın akademik anlamda gelişmiyor, gelişmediği gibi geriye ket vuruyor.
Bizim muhafazakâr medya bitmiştir benim nazarımda.
Kaç yazarımız var gerçek anlamda, dün akşam hesap ettim de altından kalkamadım. Yazar sayısı hayli kabarık, lakin gerçek yazar öyle az ki adlarını söylemeye korkuyorum.
Muhafazakâr medya ne kadar satarsa satsın, ne kadar parası olursa olsun asla gündem olamaz, gündem yaratamaz. Çünkü kendine güveni yok. Kendisine güveni olmayan bir medyayı kimseler de ciddiye almaz kusura kalmayınız. Hükümeti bile bıktırdınız diyesi geliyor insanın. Öve öve bitiremediniz kaç yıldır. Hiç mi hata yapmadı bu hükümet? Hiç mi eleştirilmez icraatta bulunan bir hükümet!
Mübarek yazarlarımız sanki yağdanlık!
Hep aynı şeyleri söylüyor, aynı şeylerin üzerinden tartışıyorlar. Her kafadan aynı düşünceler filizleniyor her nedense. Bu millete duyulmadık bir türkü söyleyin ne olur? Sizin yaptığınız analizlerin alasını bilmem ne köyündeki Sarı Çizmeli Mehmet Ağa da yapıyor emin olunuz.
Bana bilmediğim, farkına varmadığım, ufkumu açacak yeni bir şeyler söyleyin. Hükümet üyelerini kalaylamayın, yol gösterin, ışık olun, yeni fikirler üretin. Aylardır Ahmet Arsan, Ayşe Arman, Ahmet Hakan diye diye göbekleriniz çatladı.
Daraldık vallahi daraldık
Biz bıktık, siz bıkmadınız mı?
Gazeteleriniz okunmuyor, siz okunmuyorsunuz.
Sokaktaki adam sizi tanımıyor ama Bekir Coşkun’u biliyor. Çünkü o inanarak yazıyor. Siz inanarak yazmıyorsunuz, gerçekten. Buram buram bir kompleks her yanınızdan sizi esir almış durumda. İşin en vahimi de bunun farkında olmayacak kadar kendinizi kaybetmişsiniz. Bu kompleksle sağlıklı gazeteler de ortaya koyamaz oldunuz. Kendiniz olamadınız.
Muhafazakâr medya ne yazık ki kan kaybediyor. Artık neyi muhafaza ettiğini de anlamış değiliz ama bu medya daha çok su kaldırır.
Bu kompleksle daha çok köşecisi olur ama okuru olmaz bu medyanın.
Vesselam
Meryem Aybike Sinan / Haber 7
aybikesinan@gmail.com
Yorumlar17