Jön Türklerin ''Pinti Hamit'ten!'' sonraki durağı?
- GİRİŞ14.06.2010 06:52
- GÜNCELLEME14.06.2010 06:52
Jön Türkler kime hizmet eder?
Türklük ve İslamlıktan başka herkese…
Mavi Marmara, Gazze, Filistin, İsrail derken, baktık ki kendi içimizde dahi bin parçaya bölünmüşüz. Birilerinden her nedense ses çıkmıyor. Sesini çıkaranlar ise sanki dışarıdaki bir takım odakların sesi gibi kekremsi, acı, çatlak ve yıkıcı olan gıcık bir ses çıkarıyorlar.
“Jön Türkler” kavramı ilk kez Mustafa Fazıl Paşanın yayınladığı bir makalede kullanılmıştır. Fransızca "Jeune-Tures", olarak ifade edilen ve daha sonraları Namık Kemal ve Ali suavi tarafından “Yeni Osmanlılar” karşılığı ile dillendirilen bu akım, Osmanlının son dönemine siyasi, askeri, edebi ve fikri anlamda damgasını vurup, Osmanlının yıkılmasındaki süreci hızlandıran ve belki de zemin hazırlayan bir felaket hareketi olarak tarihteki yerini almıştır.
Birtakım tarihçilere göre, “Jön Türkler Hareketi Osmanlının zor zamanlarını tamir ettikten sonra kendine mahsus bir siyaset tutan ve bir idare usulü kuran Sultan Abdülhamit-i Sani'ye karşı İstanbul'un yüksek mekteplerinde ve sonra Paris'te bir zümre tarafından girişiImiş muhalefet idi."
Osmanlı üzerindeki her türlü emel ve arzular bu dönemde “Jön Türkler” kullanılarak hayata geçirilmiş olup; milliyetçilik, insan hakları, eşitlik, hürriyet, adalet, vatan sevgisi, meşrutiyet, meclis sistemi, anayasal sistem, inkılâplar adı altında kulağa hoş gelen ancak günün şartları dâhilinde ülkenin çöküşünü hızlandıran boş bir hareketin mimarları olmuşlardır.
O dönemde Avrupa’da ve Mısırda Ermeni, Sırp, Bulgar, Rum ve Yahudilerle bir araya gelip stratejiler belirleyen, çeşitli kitap ve dergiler neşrederek, -finansmanlar tabii olarak batılı devletler- kendi ülkelerine görülmedik bir körlükle ihanet eden bu akım, daha sonraları “İttihat ve Terakki” adı altında toplanacak ve Sultan Abdülhamit devrinin sonunu hazırlayacaklardır.
Bu hareket içerisinde bir isim vardır ki adını zikretmeden geçmek yanlış olur diye düşünmekteyim. Prens Sabahattin, II. Abdülhamit Hanın kızkadeşinin oğludur ve Jön Türkler hareketinin başını çekmektedir. Bu durum bile II. Abdülhamit Hanın ne kadar talihsiz bir padişah olduğunun tescilidir bir yerde.
Jön Türkler hareketinin içinde olan kimselerin hayatına baktığımızda bu kimselerin güya yüksek eğitim için gittikleri batıda daha farklı kişilikler olarak döndükleridir. Yani gölge vermemiştir diktiğimiz ağaçlar.
“Pinti Hamit” adını verdikleri Sultan Abdülhamit Han’dan eğitimleri için görülmedik maddi destekler sağlayan bu kimseler, batılı ülkelerde inanılmayacak bir gafletin içinde debelenip durmuşlardır.
Mesela “Meşveret” adını verdikleri yayın organında yayınladıkları bazı makalelerde Türk Yunan harbinde Yunanlıları, Girit isyanında da birçok müslümanı kesen, katleden Rum asilerini destekleyecek kadar şuursuzluk gösterebilmişlerdir.
İşte Gazze, işte bizim malum medya!
İşte Kuzey ırak işte bizim bazı siyasilerimiz!
İşte vakur dış siyaset politikamız, işte düşmanca yorumlar ve eleştiriler!
Bütün enerji ve gıdasını Batılı bir takım çevrelerden alan Jön Türkler Hareketi bugün bitmiş midir?
Kesinlikle hayır diyorum.
Aynı körlükle, aynı ihanetle ve aynı aymazlıkla şekil değiştirerek devam ediyor. Yine ellerinde finansı başka ellerden, üslubu başta dillerden olan yayınlarıyla kendilerini aşina ediyorlar.
Bizden olan, milletin bekası için olan, İslam dini aralığından olan hiçbir şeye tahammülleri yok. Güçlerini kaybettikçe de sesleri daha çirkin ve hırıltılı çıkıyor!
Cennet mekân N. Yıldırım Gençosmanoğlu’nun “Fatihle Çağdaş Bir Hesaplaşma” adında benim çok sevdiğim bir şiiri vardır. Bu şiirde ironi ile karışık bir durum değerlendirmesi yapar şair. Aslında günümüz Jön Türklerine de ilginç göndermedir bir yerde:
“Korkudan sustular güzelim çanlar,
Sultanım! İrtica değil mi bunlar! ? ?
Balkanlarda gürledin, çaktın Mora'da
Ne işiniz vardı beyim orada?
Yaptığınız bunca yanlış yüzünden
Bütün Avrupanın düştük gözünden.
Bulgarın elini sıkamaz olduk,
Yunan'ın yüzüne bakamaz olduk...
Neyse ki çağımız füze çağıdır,
Ayasofyanın da müze çağıdır!”
“One Minute!” ikazından sonra bizim son derece batıcı, batı tandanslı malum medya’nın sözde yazarları nerdeyse bütün olumsuz gelişmelerin sorumlusu olarak bu cümleyi gösterecekler. Sorun acaba bu cümle miydi yoksa bu cümleyi hak eden taraf mıydı? Ancak bunu görmek için basiret lazım, irfan lazım, hak lazım, hukuk lazım.
Neredeyse Mavi Marmara irticacılıkla birlikte sarıp sarmalanacak ve aynı denize bırakılacak! Bu ülkenin tarihten gelen bir karakteri ve şerefi vardır her şeyden önce. Yeri gelir Yahudi’ye el uzatır, yeri gelir Hıristiyan’a, yeri gelir Budist’e.
Zira Yunusun, Mevlana’nın, Hacı Bektaş’ın dilleriyle, gönülleriyle şekillenmiş bir gönülün sahibidir bu ülkenin inanmış insanı.
Jön Türkler, bu coğrafyanın insanının kaderini kendisi çizmek ister. Ülkenin tepesinde hep kendisi olmalıdır. Bütün köşe başlarını Osmanlıda olduğu gibi kendisi sevk ve idare etmelidir! O küçümsediği Anadoludan birilerinin bunu başarmış olmasından fena halde rahatsızdır!
Çok merak ediyorum çağdaş Jön Türklerin bu kez amacı ne?
Yıktıkları Osmanlı Devletinin enkazını henüz toparlıyoruz. Kendimize yeni yeni geliyoruz. Tam da kendi ruh coğrafyamızda kendi desenlerimizi, kendi nakışlarımızı coğrafyamızın kanaviçesine işleyeceğiz derken, kendi içimizdeki bu hareketlilik neyin nesi acaba? Birdenbire beynimde bir şimşek çakıyor ve irkiliyorum!
Jön Türkler hep aramızda imiş meğer!
Osmanlıyı yıktıktan sonra, daha doğrusu batılı devletlere peşkeş çektikten sonra utançlarından bir daha konuşamazlar sanıyorduk ama son göstergeler yeni bir Jön Türkler hareketinin neşv ü nema bulmakta olduğunu gösteriyor. “Kalpazan güruhu Jönler” bir kez daha sahneye çıkmaz üzereler! Umarım bu kez başaramazlar.
Öyle ümit ediyorum.
Zira “Başarı hakka uygun düşmektir!”
Muhabbetle Efendim.
Meryem Aybike Sinan - Haber 7
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar12