Arabesk şarkılardan öğrendik aşkı, sevgiyi!
- GİRİŞ02.08.2010 06:38
- GÜNCELLEME02.08.2010 06:38
Arabesk şarkı dinler misiniz?
Arabesk şarkıları hemen hemen hepimiz bir dönem mutlaka dinledik ve hala dinliyoruz diyen sesleri daha fazla duyar gibiyim. Eskiden minibüs şoförleri daha romantik, daha dertli, daha âşık ve duygusal olmalıydı ki gideceğimiz yere acıklı şarkılar dinleyerek gider ve indiğimizde adeta dert küpü misali varırdık menzile.
Açık söylemeliyim ki bizim evde bu şarkılar dinlenmez ve dinlenmediği gibi bir parça hakir görülürdü sanki. Bu nedenle uzun yıllar bu müziğe haksız bir anlam yüklediğimi, kendimi mahrum bıraktığımı bugün bütün içtenliğimle itiraf etmek durumundayım.
Hüseyin Altun adında bir sanatçı vardı hani, şimdilerde ne yapıyor bilmiyorum. Hayatımda ilk arabesk şarkıyı ondan dinlemiştim. O yanık sesiyle “Dargınım sahte yüzlere” diyen şarkıyı dinlediğimde yüreğimin en kuytu yerinde kendime gizlice “ aslında çok güzel şarkı” diye fısıldadığımı hatırlıyorum.
Bu mevzuya durup dururken niye girdim?
Dünyaca tanınan piyanist ve bestecimiz Fazıl Say, bu şarkıları ve dinleyenleri geçtiğimiz günlerde rencide edici sözler sarf ettiğinde aslında şaşırmadım, çünkü bir zamanlar kendim de öyle düşünüyordum.
Sonraları bu müziğin sosyolojik, ekonomik, psikolojik birçok yönü olduğunu fark ettim. Bu müziği değerlendirirken sadece müzikal anlamda yorum yapmak herkese haksızlık olur kanaatindeyim.
Fazıl Say’ın bu müziğin dediklerini, bu müziği dinleyen kesimlerin ne hissettiğini, hangi ruh haletiyle bu müziğe yöneldiklerini bildiğini sanmıyorum.
Kendisi bu ülkeye yabancıdır, bu tepkisi ondandır!
Çünkü Fazıl Say, işsizliğin, yoksulluğun yıkıcı ve incitici yüzünü görmemiş ve tanımamıştır! Hele hele bizim insanımızın şimdilerde kaybolmaya yüz tutmuş o samimi içtenliğiyle hiç tanışmamıştır. Bu müzikte bana göre içtenlik ve duygu yoğunluğu sanattan daha baskındır ki şahsen benim müzikte aradığım da budur.
Bu yazıyı kaleme alırken uzun zamandır dinlemediğim bir iki arabesk şarkıyı yeni baştan dinliyorum. Hakan Taşıyan’ın “ Gözün sevem” adlı şarkısına birkaç kez tekrar tekrar kulak kesiliyorum. Vallahi uzun zamandır beni böyle saran bir şarkı olmadığını söyleyebilirim Sayın Fazıl Say!
“Haydi, durma git diyorsun/Söyle bana nereye gidem?
Sevdiğimi biliyorsun/ yapma böyle gözün sevem!
Kimsem yok ki biliyorsun/ yapma böyle gözün sevem”
Bu şarkıdaki içtenliğin anahtarı “gözün sevem” hitabıdır. Sevdiğinden başka gidilecek, sevilecek, sarılacak yer bulamayan yoğun bir duygu selinin şarkıya dönüşmüş halidir bu şarkı.
İşte bu içtenliği bilmiyorsunuz, ondandır bu tepkiniz.
Bu ülkenin insanını, tasını başka coğrafyaların çeşmelerinden dolduranlar anlayamaz. Onların ne dinlediği müziği beğenirler, ne yediklerini, ne yaşam biçimlerini beğenirler!
Çünkü bu toprakların insanının hiç bir şeyi kendilerine benzemez. Aşkları benzemez, vefası benzemez, yüreği benzemez, duyguları benzemez kendilerine. Birkaç yabancı ülkede bir avuç zengin aristokrata verdikleri konserlerle kendilerini dünyanın tanıdığına hükmederler! Oysa mensup oldukları millete bile kendilerini bildirememişlerdir ki!
Bu coğrafyanın insanı bir gökkuşağına benzer.
Öylesine renkli öylesine ahenkli. Deniz kıyısında dalga sesleri musikinin ritmine derinlik katarken, dağlarda delice esen rüzgâr katışır şarkının hüznüne. Göl kıyılarında kurbağa çığlıkları düşer sazın teline. Her coğrafyanın ayrı bir tadı ve ritmi vardır dillenen.
Bu diyarlar ne hüzünleri besteler, ne acılara ses verir kimseler bilmez. Sevdiğine kavuşamayan umutsuz aşığın, herkeslerden sakladığı, anlatamadığı derdini kim anlatır, kim söyler?
İşte gâh Müslim Baba, gâh Orhan Baba, gâh Ferdi Baba söyler. Çaresizliğin insan yüreğini ezim ezim yakıp geçtiği bir duygu halini, yoksulluğu, işsizliği, ayrılığı, arzu ve isteklerin neşv ü nema bulmaması gibi birçok hususun insanları arabesk müzik dinlemeye ittiğini söyleyebiliriz.
Burada özellikle altını çizmek gerekir ki arabesk müzik asla hakir görülecek bir tür değildir. Keşke günümüz gençliği içeriği olmayan pop, rack gibi saçma sapan tuhaf müzikleri dinleyeceklerine böyle duygu yoğunluğunun üst seviyede olduğu ve insani damarların öne çıktığı arabesk müziğini dinleseler diye iç geçiriyorum.
İşin en garibi de sanıldığı gibi toplum artık arabesk dinlemiyor aslında!
Şoförler bile!
Uzun zamandır benim bindiğim hiçbir minibüste arabesk şarkılara rastlamadım. Bizim yeni yetme şoförler pop dinliyorlar ekseri. Toplumun duygularının ciddi bir deprem geçirdiğini ve artçı sarsıntılarının devam ettiğini söylemek mümkün bu bağlamda.
İçsel dünyamız, duygu coğrafyamız hızla çoraklaşıyor. Eskisi gibi derin aşklarımız, âşıklarımız yok. Sevgiler, sevdalar kısa ömürlü. Arkadaşlıklar yüzeysel. Dostluk ise yok! Vefa İstanbul’da bir semt adı olmak dışında bir anlam taşımıyor hayatımızda. Daha ne olsun. Geriye ne kalıyor? Haydi, söyleyin bana dostlarım…
Keşke arabesk dinlense ve bu duygu yüklü şarkılar, insan ruhunu duyguyla, aşkla, sevgiyle, sadakatle bezese yeni baştan.
Fazıl Say’ın, bu arabesk şarkıları gerçek anlamda dinleyip dinlemediğini bilmiyoruz. Musikinin sadece notalardan ve teknik unsurlardan ibaret olmadığını bir gönül ve duygu tarafı olduğunu da bilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kendi müziğinin ne değer ettiğini biz bilmiyoruz çünkü bize hitap etmiyor. Oysa Orhan Babanın şu şarkısının sözlerine bir bakınız. Çoğumuzun gönlünden düşer gibi içtendir, bizdendir, tanındıktır:
“Aşkınla ne garip hallere düştüm
Herşeyim tamam da bir sendin noksan
Yağmur yaş demeden yollara düştüm
İçim ürperiyor ya evde yoksan...
Elbisem gündelik pabucum delik
Haberin olsa da sobayı yaksan
Yağmur iliğime geçti üstelik
İçim ürperiyor ya evde yoksan...”
Bu şarkıyı hangimiz dinleyip de kendimizden bir parça, bir his, bir hatıra bulmadık. Hangimiz gözleri dolu dolu uzaklara dalmadık, hangimizin yüreği sızlamadı? Arabesk şarkıların bizim en içsel yanlarımızı anlattığını fark edip o duygu yoğunluğunu yakaladığım günden beridir Fazıl Say gibi düşünmüyorum artık.
Zaten bu şarkılar bizden olmasaydı söyleyenlerine “ Müslim Baba, Orhan Baba, Ferdi Baba” der miydik Fazıl Say?
Sözün kısası bütün müzik dalları gökkuşağının renkleridir!
Değil mi?
Muhabbetle Efendim!
Meryem Aybike Sinan - Haber 7
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar8