Yoksula yardım kolisi yerine bankamatik!
- GİRİŞ16.08.2010 06:23
- GÜNCELLEME16.08.2010 06:23
Gösterişi seviyoruz!
Geçen gün bir televizyon kanalında bir ramazan programını seyrederken şaşkınlık ve hüzün sağanağına tutuldum ansızın. Popüler bir doktor oldukça yoksul bir eve gidiyor. Elinde bir koli, arkasında kameralar. İftar saatleri içinde evin kapısını çalıyorlar ve içeri giriyorlar.
Evin hali anlatılacak gibi değil!
Yere kurulmuş sofrada tam beş çocuk ve bakımsızlıktan yaşından çok daha yaşlı gösteren hüzünlü bir kadıncağız var. Sofrayı gösteriyor kameralar, patatesten yapılan bir yemek ve ekmek var. Çocukların yaşı üç ile on dört yaşları arasında değişiyor ve büyük olanlar oruçlu.
Bizim doktor kolisini açıyor ve kadına tek tek verip sıralıyor:
- Bunları hemen buzluğa koy, bozulmasınlar, bunlar yeşillikler, bu poşette çeviz var, bunlar fındık ve çocuklara çok yararlı. Bu zeytinyağı biliyorsunuz çok faydalı, cildi güzelleştiriyor vs.
Bizim doktor poşetleri uzattıkça hüzünlü kadın, biraz daha ufalıyor sanki. Yorgun ve kederli ruhu bir parça daha ye’se gömülüyor. Koliyi boşaltan doktorumuz yanındaki muhabir bayanla yer sofrasına oturuyorlar. Tek bir kaşık bile almıyorlar sofrada her nedense! Kameraman ise o yemeğin piştiği izbe mutfağı görüntülüyor! Evin reisi beyefendi yok… Utancından kaçmıştır herhalde!
Doktorumuz, kadının bam teline dokunmayı da ihmal etmiyor kameralar önünde. Bu yaşantınızı insanlar izleyecek ve mutlaka yardım edeceklerdir diyor. İşte burada kadıncağızın gözlerini görmelisiniz. Gözyaşları ta derinlerden gözbebeklerine iniyor iftar sofrasında. Ve doktorumuz çok işimiz! var diye evden ayrılıyor. İçimden, gitmişken şöyle esaslı bir iftar yapsaydınız ya, niye kaçıyorsunuz ki diye iç geçiriyorum.
Tam burada benim aklım duruyor, kalbim çarpmıyor, eksiliyorum! Çıldırmamak elde değil. Bu ne biçim yardım anlayışı, bu ne biçim fukara ziyareti, bu ne biçim yardımlaşma, bütün bunlar ne anlama geliyor? Bu insanların yoksulluğu milyonların gözlerine sokuluyor ama ya onurları! Kırılan haysiyetleri?
Böyle olmaz diyorum, bunun başka bir yolu olmalı.
Ben bütün bunları düşünürken imdadıma Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetişiyor. Moral Fm’deki programıma konuk olan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Sayın Ersin Yazıcı Beyefendi üst düzeyde bir yardım fikrinin haberini veriyor bana.
Bir elin verdiğini öteki elin bilmemesi düsturunu özellikle hatırlatıp altını çizen Genel Sekreter Ersin Yazıcı diyor ki:
“ Yoksul ve ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yardım yaparken onların onur ve haysiyetlerini yıkıcı, incitici bir tarzda değil, yüce dinimizin emrettiği şekilde yardımlarımızı yapmalıyız diye düşündüğümüz için; bir de bu yardım kolilerinde ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları farklılık arzettiği gibi tam olarak ihtiyaçları da tutturamıyorduk. Dolayısıyla bu yardım kolileri fikrinin çok yararlı olmadığını düşündük ve daha anlamlı olabilecek bir arayışa girdik. Vakıfbank ile anlaşarak yoksul ve ihtiyaç sahipleri için şehir içinde anlaşma yapacağımız market ve bakkallarda ihtiyaçlarını temin edebilecekleri bir “bankamatik kartı ile yardım” çalışmasını hayata geçirmeyi planlıyoruz.”
Ersin Yazıcı bunları müjdelerken nasıl seviniyorum, nasıl mutlu oluyorum anlatamam.
Bu düşüncenin daha geliştirilip bütün Türkiye’de yaygınlaştırılmasını ve bütün seneye yayılmasını umut ediyorum. İnsanlar zira sadece ramazanda değil, bütün bir yıl onca sıkıntıya maruz kalıyorlar. Hele sürekli patatesle beslenen çocuklarımız, onlar yok mu en çok onlar içimi acıtıyor. Kahroluyorum!
Bu iftar çadırları yerine bence daha kalıcı ve asıl ihtiyaç sahiplerini bulan bu tür yardımların daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Bütün bunları konuşurken Ersin Yazıcı, çok çok önemli bir konuya daha değiniyor ki asıl ihmal ettiğimiz alanın da bu olduğu aklıma geliyor.
İleri yaşta olup da yalnız yaşayan veya eşiyle yaşadığı halde doğal ihtiyaçlarını karşılayamayan ihtiyaç sahibi yaşlılarımıza eve iftariyelik gönderdiklerini, sağlık sorunları olanlara da evde temizlik yapacak hizmetli ve sağlıklarıyla ilgilenecek doktor, hemşire gönderdiklerini ve her türlü ihtiyaçlarının giderildiğini söylüyor. Bu çalışmalar, bu ince düşünülmüş yardım fikri ruhuma bir yıldız düşürüyor. Öyle ya gençler, çadırda, evde bir şekilde iftarlarını açabilirler ama yemek yapmaya mecali olmayan, kimselerin kapılarını çalmadığı, o mazlum unutmuşlar ne yaparlar acaba diye hiç düşündünüz mü?
Ersin Yazıcı, Kocaeli gibi bir kentte (haberdar oldukları) bu durumdaki yaşlıların bin civarında olduğunu söylüyor ki hayrete düşüyorum. Hızla yaşlanan ve yalnızlaşan bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerliyor olduğumuzu görmek ürpertiyor beni. Açıkçası korkuyorum!
“Seksen yaşına gelmiş nenem mutfağa girip nasıl yemek yapsın!
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin genç ve başarılı bürokratı böyle içli bir cümle kuruyor! İşte bu diyorum içimden, bireyi önceleyen bir yönetim anlayışı böyle olmalı. Böyle bürokratlar öne çıkarılmalı!
Ve Ersin Beye rica ediyorum. Yaşlılarımıza sadece ramazanda değil, bütün sene bu anlamda hizmet verilmeli diyorum ve olabilir yanıtını alıyorum.
Bu ramazan yardımları, zekâtlar, fitreler gizlice yapılmalı. İnsanların önünde, gösteriş yapa yapa yapılan yardımların manevi lezzeti de kalmıyor. İki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz zaten ilkeyi koymuş:
“ Bir elin verdiğini öteki el bilmeyecek!”
Bu noktada Pir Sultan Abdal’ın güzel ve anlamlı dörtlüğü aklıma düşüyor ve beni sürüklüyor irfani bir denize:
“Bekle dost kapısın sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda sahrasında Mecnun değilsen
Ne Leyla’yı çağır, ne çölü incit!”
Aslında herkes düzenli zekâtını verseydi toplumda yoksul da kalmazdı ya diyor içim. Belediyeler şükürler olsun ki bizlerin bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışıyor. Eskilerin “Şehrü’l Emin” unvanını verdikleri Belediye Başkanlarımızın büyük çoğunluğu bu unvanı hak etmese de layıkıyla hak eden İbrahim Karaosmanoğlu, Kadir Topbaş gibi isimleri buradan kutluyoruz.
Yardımlaşmayı sadece belediyelere yıkmayalım. Biz yoksul değiliz aslında. Verelim, elimizdekileri paylaşalım, bir kuruşun hesabını yapan pintilere dönüşmeyelim lütfen.
Gerçekten de yoksul değiliz.
Üstad Mustafa Kutlu’nun dediği gibi:
“Yoksulluk içimizde”
Muhabbetle efendim!
Meryem Aybike Sinan - Haber 7
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar40