Eylül’de Yahya Kemal’i hatırlamak!

  • GİRİŞ02.09.2011 08:11
  • GÜNCELLEME02.09.2011 08:11

Bir eylül sabahında mevsimin yorgun eli ruhumun sararmış düşlerini avuçlarken sen geliyorsun aklıma. Zamanın yanağında ne mevsimler akmış sen gideli. Eylülün hüzün salıncağında yüreği titreyen Kanlıca’nın ihtiyarları sensiz kalmış. Hatırlanmaz olmuş eski ve eskiye dair her şey. Artık Kanlıca yalnız besteliyor güz şarkılarını. Kandilli, Göksü, Kanlıca, İstinye, her akşam sensizliğin ve yalnızlığın hüznüyle derin bir uykuya dalıyor uyanmayası. Her şey yorgun ve ölgün. Bir eylül daha giyiniyor ayrılık feracesini ve yürüyor sisli ve isli bir kışın uçurumuna.

 Eylül seni hatırlatıyor. Eylül hazanın ilk adıdır, sen Eylül’ün son adı.

        Yüreğimin güvertesine bir martı konuyor ansızın, sevilgen, kırılgan hiç uçmayası. Zaman eylülü sararken, takvimler eylül derken, mevsimi kılıç gibi biçen zamanı sorguluyorum. Eylül zamanları İstanbul hüzün doluyor, ben hüzün doluyorum!

 Salkım saçak bulutlar karartıyor Kanlıca’nın sahillerini.  Bir eylül akşamında bütün hüzünlü şarkıların içinde sen varsın, hatıraların var ve geçen mahzun yılların var. Eylül geldi yine sen düştün aklıma.

“Süleymanyi’de Bayram Sabahı” diyorum Usta, bu bayram yine!

 Süleymaniye’de bu bayram sabahı yine seni anıyoruz. Sana getiriyor bizi, isli ve puslu hatıralar. Senden sonra şirazesini kaybeden ruhumuzun ve gönlümüzün aydınlığı ve süruru olan camilerimiz her bayram sabahı bizi başkentler başkentine doğru uçuran kutlu kanatlarımızdır. Sen taktın yoksul yüreğimize bu serveti, şanı, nişanı. Süleymaniye seninle büyüdü, seninle taçlandı ruh ülkesinde. Yüce Allah’ın bütün mabetlerini Süleymaniye’nin nezdinde abideleştiren kaleminin burcuna konan yüreğimizdir, her bayram sabahı Süleymaniye’yi seninle anan seninle yaşayan.

 “Cedlerin mağfiret iklimine” yürümek dileyen nice gönüllerin kuytularında senin şiirlerindir şakıyan. Malazgirt’ten Niğbolu’ya, Varna ovasına kadar her mekânı ruhunun estetik desenlerini nakışlayan büyük mimarlara and olsun ki sonsuza kadar Süleymaniye’de bayram sabahları Cedlerin ruhlarıyla birlikte tekbir ve salâvat seslerimiz arşa kadar yükselecek ve susmayacak Ustam.

Gelen bütün gemiler aynı limana demirleyecek, aynı ummana yürüyecek. Sen gittin gideli, sen susalı, Süleymaniye’de bayramlar kutlu seherleri muştuluyor. Seni hatırlatıyor Süleymaniye, seni anıyor hüzünlü eylüller…

Üstadım,

Şimdi sessiz gemiler geçiyor her akşam ruhumun fırtınalı denizlerinde. Martılar imtina ediyor, uçmuyor denizlerin üzerinden. Sallanan bütün mendiller ıslak ve kederli.

Her gemi menzile giderken, yol alırken her gemi…

En büyük gemi seni götüren gemiydi Ustam…

Akşamlardan bir akşam, ince bir sızıya duş oldu gönlümüz.

“Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden/ Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden.” Diyen dizelerin yağıyor üstüme üstüme bu akşam.

 “Rintlerin akşamından” nice akşamlar düştü ömür hanemize. Hangi akşamı anlatayım bilmiyorum. Ne akşamlar gördük hatırlanmayası, gurupta tezahür eden ihtişamın efsunuyla kendimizden geçtiğimiz ne akşamlar gördük unutmayası. Ne vurgunlar yedi mahremi esrarımız. En derin uykular örtüsünü dünyanın üzerine yaydığı zaman bir sükûnet yayılır gönlümüzün dağına, senin kelamından inciler dökülür üstümüze. İşte tam zamanıdır artık gerçeğe uyanmanın.

 Sıradağlarla çevrili hayatta kendi dağımızı aşma gayretimiz şaha kalkar ansızın. Gayret atımız tırıstadır zannıyla yanıldık Usta. Gayret atlar rahvan atlara dönüştü.  Bu devir başka bir devirdir hiçbir devre benzemeyen… Tefsiri mümkün olmayan hislerin bilmecesinde rindane düşler ayartır cümlemizi.  Âraftayız, ne gitmeye ne kalmaya mecalimiz var.  Rindane duyguların rıhtımında dervişane zanlarla bir hayal salıncağında sallanıyoruz işte. Ne rindane bir neşe, ne dervişane bir huzur bulduk bu cihanda.

Bu yalancı dünyada” Rintlerin akşamına” doğan en büyük rint sen oldun Ustam!

“Bir Başka Tepeden” seslendim sana Ustam. Üsküdar sahilleri seni yâd ediyor, İstinye rıhtımları senin için şarkı söylüyor. Yeditepe İstanbul, her şey seni hatırlatıyor. İstanbul bütün erguvani renklerini senin şiirlerinin büyüsüne kaptırırcasına sevdalı sana. İstanbul seni severdi; sen İstanbul’u severdin. Efsunlu güzelliğini yedi taraçaya konduran bu şehrin her tepesinden ayrı bir tat ayrı bir güzellik yakalıyor gönlümüzü. Marmara’nın mavi sularında esrarlı bir şarkı yakamozlara karışıyor: “Sana dün bir tepeden baktım aziz istanbul/ Görmediğim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer”, diyor deniz, martılar ve sandalcı.

Sandalcının elemi tanıdık, bilindik desenler taşıyor. Sandalcı “ Bir Başka Tepeden” esen serin bir meltemin huzuruyla yıkıyor saklı ve derdin melalini… Yedi tepe İstanbul, her dem seni hatırlatıyor, her dem seni anlatıyor.

Eylül seni biliyor, ben hatırlıyorum…

Muhabbetle Ustam!

Meryem Aybike Sinan/ Haber7
meryemaybike@gmail.com

Yorumlar1

  • İbrahim Dursun 13 yıl önce Şikayet Et
    YAHYA KEMAL DEN BİR DEMET!-1. MOHAÇ TÜRKÜSÜ..Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı;Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü; Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü…..AKINCILAR -Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik//Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik//Haykırdı ak tolgalı beylerbeyi "ilerle"..Bir yaz günü geçtik tunadan kafilelerle//Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan//Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan//Bir gün yine doludizgin atlarımızla//Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla...VesSelam
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat