Öğretmen sorunsalı ve sendikalar

  • GİRİŞ19.09.2011 09:17
  • GÜNCELLEME19.09.2011 09:17

Yeni öğretim yılı bugün başlıyor.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında eğitim gören yirmi milyona yakın öğrenci ve bir milyona yakın da bakanlık personeliyle bu ülkenin en büyük hareketi de bugün başlamış oluyor. 

Milli Eğitim Bakanlığında son günlerde tartışılan Kanun Hükmünde Kararname mevzuu aslında çok ciddi yenilikleri beraberinde getirmekle beraber öğretmene çok da yansımayan değişiklikler içeriyor.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer,  son açıklamasında öğretmenle ilgili çalışmalara önümüzdeki günlerde başlanacağının sinyalini verdi vermesine ancak benim dikkatimi çeken eğitim sendikalarının işlevlerini artık yerine getiremiyor oluşlarıdır. Zira bu işlevsizliğin temelinde sözkonusu eğitim sendikalarının “siyasallaşması” ve siyasi görüşleri doğrultusunda öğretmenin menfaatine olan hususların bu siyasi tercihlerinin enkazı altında kaldığı gerçeğidir.

Bugün kaç tane eğitim sendikası varsa hangi siyasi eğilime bağlı oldukları bilinmekte ve öğretmenler de bu sendikaları bu doğrultuda tercih etmektedir. Bu durum bilinmelidir ki en çok öğretmenleri vurmakta onların özlük ve kişisel hakları birçok nedenle görmezden gelinmekte veya üzerinde durulmamaktadır.

Türkiye’de Eğitim Sendikaları öğretmen sorunsalını tam olarak okuyamamakta üzerinde durulan sorunlar da genellikle “tayin, makam, sınavlar, vs” olmaktadır. Hâlbuki öğretmenlik mesleği ve sorunları içinden çıkılmaz bir çetrefilli bilmeceye dönüşmüş veya dönüştürülmüştür.

Öğretmen denince sadece tatilleri konuşulan, ek dersleri tartışılan ve başarısız öğrencilerin müsebbibi gösterilen bir meslek akla gelir olmuştur.  Herkes ama herkes bilmelidir ki öğretmenlik özel bir meslektir. Şartları olan, çalışma disiplini başka mesleklere benzemeyen, dili başka mesleklerin dilinden çok başka olan, her an ayakta ve her an sunum yapan bir meslektir.

Öğretmenlik, her gün en az altı saat ayakta duran ve karşısındaki öğrencilerine durmadan bilgi vermek olan bir meslektir.

Öğretmenlik her saat en az yaşları yedi ila on sekiz arasındaki çocuk ve gençlere sabırla, şefkatle, anlayışla, merhametle yaklaşma, onları eğitme, onlara her an yeni bir şeyler katma, insanları idare etme sanatıdır.

Öğretmenlik, fakülte mezunu olduğu halde lise mezunu memurlardan daha az takdir edilen, hakları daha çok görmezden gelinen bir meslek olmuştur uzun yıllardan beri. Nitekim öğretmenlerin okullarda ne kendilerine ait bir masası, ne bilgisayarı, ne de bir odaları mevcuttur. Sadece kendilerine kitaplarını koyabilecekleri bir dizüstü bilgisayar genişliğinde bir dolap gözü ve bir de öğretmen odalarında bulabilirlerse birer sandalye verilmiştir.

Öğretmen her zaman şık ve bakımlı olmalıdır. Her gün karşılarına çıkıp bilgi sunumu yaptığı öğrencisine daha şık olabilmek için giyinmelidir giyinmesine de hangi parayla diye soran olmamıştır bu kadar!

Öğretmen hep suçludur!

Bütün başarısız öğrencilerin müsebbibidir!

Öğretmen sadece para için çalışır(mış!).

Çok merak ediyorum, bu seküler çağda babasının hayrına kamuda veya özel sektörde çalışan bir Allahın kulu var mı? O da bir insan, onun da bir ailesi var, onun da yaşaması lazım öyle değil mi?

Her şeyden önce şunu söylemek lazım ki bu toplumda en kültürlü kesim yine öğretmenlerdir. En azından ellerinde hala kitap var, hala bilgi ile haşır haşır neşirler! Diğer meslek gruplarını kimseler böyle aşağılayıp diline dolayamıyor çünkü her mesleğin odaları ve birlikleri var.

Öğretmenlerin de sendikaları var haklısınız!!!

Onlar birbirleriyle uğraşmaktan öğretmenin haklarını ve kayıplarını görecek durumda değiller. Onlar öğretmeni kendi bünyelerine kattıktan sonra ne arar ne de sorarlar! Öğretmen bu yüzden sahipsiz, bu yüzden mağdur, bu yüzden çileli ve mahzundur.

Altı yüz elli bin öğretmenin olduğu bu ülkede “öğretmen sorunsalı” diye bir konumuzun olmaması, bütün meselelerin çoktan çözülmüş olması lazım gelirdi. Ancak bir kartopu gibi büyüyerek bütün MEB bünyesine zarar veren “öğretmen sorunsalının” bu dönemde çözüleceğinin sinyallerini alır gibiyim ve ümitliyim.

Nitekim MEB bakanını bulmuştur!

Uzun zamandır bakanını arayan MEB bu dönemde gerçekten de bakanını bulmuş ve ayağa kalkmaya hazırlanmaktadır. Gerçekten de yeni Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER, statükoyu bozmuş, taşlar yerinden oynamış, yepyeni ve modern bir süreç başlamıştır. Mevcut durum artık yerine daha yapıcı, daha dinamik, daha modern ve işlevsel bir anlayışa bırakmak üzeredir.

Bu dinamizm öğretmenin durumu ve sorunları üzerine de tesir edecek bir süreçtir hiç kuşkusuz. Yeni Bakan, meselelere bakmak! İçin değil çözmek ve MEB’i beklenen ve özlenen konuma getirmek için geldiğinin, büyük hedeflerini de bir bir hayata geçireceğinin ipuçlarını vermiştir.

Burada gönül ister ki bütün eğitim sendikaları sen- ben tartışmasını bir yana bırakıp bu ülke için, yarınlarımız için, çocuklarımız için ve öğretmenlerimiz için en iyi, en doğru ve en güzelini bulma ve uygulama noktasında Milli Eğitim Bakanına yardımcı olsunlar, yanında olsunlar.

En azından destek olmasalar da köstek olmasınlar!

Öyle değil mi?

Muhabbetle Kalınız!

Meryem Aybike Sinan/Haber7
meryemaybike@gmail.com

Yorumlar8

  • efe 13 yıl önce Şikayet Et
    efsubkar55. bakıyorum bu iş sadece sizleri ilgilendiriyor.hakketen bizi niye bu kadar ilgilendiriyor anlamadım gitti.
    Cevapla
  • efsunkar55 13 yıl önce Şikayet Et
    efe rumuzlu kişiye. sen ne iş yaparsın bilmiyorum ama şu belli ki eğitimden bayağı uzaktasın. bi kere öğretmenin foksiyonunu ve MEB'in hedeflerini kavramamış biri olarak sus da alim sansınlar. "Öğretmene ne gerek var" anlamındaki sözlerini memleketin en akıllısı! olduğun için sordun herhalde. Biz de bu vesile ile öğrendik ki yaklaşık yediyüzbin gereksiz insanı çalıştırıyor ve bunu farketmiyor muşuz!! Lütfen buraya yorum yazanlar az aklı başında birşeyler yazsınlar da toplum da istifade etsin görüşlerinden. Bilmediğimiz konularda da ahkam kesmeyelim.
    Cevapla
  • efe 13 yıl önce Şikayet Et
    konulara yorum yazan öğretmenlerin. edebi konuşması bence kitaplaştırılmalı.böyle şiirsel bir konuşmayı diğer nesillerede aktarmak lazım
    Cevapla
  • efe 13 yıl önce Şikayet Et
    aybike hanım. millet dersaneye,ek kitaplar,internetten ders,kendi çevresindekilerle okulda öğretmenin vermesi gereken dersi alıyor.yoksa öğretmenden dersi alıpta,diğer yerlerden daha fazla bilgi sahibi olmak için değil.yani asgariyi almak için milletin anası ağlıyor.bunu görmüyormusunuz ALLAH aşkına.kimse öğretmenden yüzde doksan ,doksan beş bir şey öğrenmiyor.öğretmenin bir şeyi yok demeyin lütfen.herkes istese taksitle herşeyi,hatta uçak bile alır.öğretmenin kendisi aslında kitap,cd,internet araştırıp,noteboku ile ders anlatması gerekiyor.yani bir çok şey yazabilirim ama gerçeği görmek isteyen zaten görür,ıspata gerek yok.bir milyon tane öğretmen alınsa gene millet için değişen bir şey olmayacak.zaten öğretmen adayları bunu vadetmiyor.onlar hakaretle emrederek bizi atayın diyorlar.herkes gibi bu tehditlerden sizde korkup öğretmen tombala adaylarına mendil sallıyorsunuz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • comment 13 yıl önce Şikayet Et
    öğretmene verilen değer. kutsal sayılan bir mesleğin tartışma ortamına sürüklenmesi eğitime zarar verir. başka meslek grubundan olsamda öğretmenlerimizi baş tacı yapmadıktan sonra ilerlememizin mümkün olmadığını düşünüyorum
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat