Kültürümüzde Çöpçatan olmak!

  • GİRİŞ02.01.2012 09:17
  • GÜNCELLEME02.01.2012 09:17

Çocukken bizim mahallede çöpçatan Elif Teyze vardı. Bu Elif Teyze sık sık bahçemizde dut, kayısı, kiraz, incir ve üzüm yemek için soluklanmaya gelir ve saatlerce Annemi lafa tutardı. Sanırım ben de oturup çaktırmadan bu bilmediğim meseleleri öğrenmek için gizli gizli kulak kabartırdım.

Bahçedeki minik havuzun başında annem ve Elif Teyze derin bir sohbete dalardı. Ben güya elimdeki kitabı okurdum ama kelimesi kelimesine kayıt tutardım âdeta.

Bu vesileyle mahallede kim evlenme yaşına gelmiş, kim kimi seviyormuş, kim evde kalmak üzereymiş, kimin kısmeti bolmuş hepsini öğrenir daha sonra hakkında bu tür rivayetleri duyduğum abla ve ağabeylere gâh üzüntüyle, gâh hayretle bakar çeşitli hikâyeler kurar ve onlar hikâyelerimin birer kahramanı olurlardı.

Gerçi ben gerçek hayat kadar acımasız davranmaz  en sonunda hepsini evlendirirdim.

Sonra bazı kızların evlenme yaşını geçince “evde kalmış” veya “ karta kaçmış kız” olarak tanımlandığını gördükçe başta kendim olmak üzere bütün kızlara acı duymaya başladım.

Annemin ikramlarını yiyip bu kadar yorum analiz yaptıktan sonra kalkıp giderdi Elif Teyze. Bir daha ki sefere bahsini yaptığı kızlardan ve erkeklerden birinin veya birkaçının nişanlandığını haber verirdi.  Yani başkasının evliliğini ve saadetini bu kadar ciddiye alır mesai harcardı mahallenin Elifi!

Birdenbire çocukluğumun Malatya’sına niye gittim?

Açıkçası son günlerde Elif Teyze’nin veya teyzelerin toplum için ne kadar önemli mekanizmalar olduğunu düşünüyorum da ondan geldi aklıma bunca şey. Geçtiğimiz birkaç ay içinde çeşitli vesilelerle çok sayıda genç kız ve erkekle tanıştım ve ilginçtir ki hemen hepsinin yaş ortalaması otuz beşin üzerinde idi.

En ilginç olanı da hepsi de eli yüzü düzgün, kariyerlerini tamamlamış ve oturaklı insanlardı. Ve hepsinin ortak yanı da bekâr olmalarıydı.  Açıkçası bundan birkaç yıl evvel bekâr kimseler denince en fazla otuz yaşındaki insanlar aklıma gelirdi.

Şimdi yaş otuz beşi aşmış ve kırka dayanmış durumda!

Kırk yaş! Bu yaşta normalde insanlar evliliklerinin on onbeş yılında olur, bir iki çocukları olur, evlerini almış, arabalarını almış olur idi beş on sene önce! Bu kızlar ve erkekler bunların dışındalar ve hala bekârlar!

Bu bekârlar ordusunda hiç hoşlanmadığım bir söz var ki eminim ki onları bu hale getiren de o sözcük olmalı. Tanıştıkları kız veya erkek için:

-Hiç elektrik almadım, diyorlar. Beğeni noktasında sadece dışa vurgu yapıyorlar.

Çoğu sevmeyi bilmiyor ve sevginin içini öyle boşaltmışlar ki kendilerini yormaya bile gerek duymuyorlar. Aşk ve sevgi kavramları öylesine yersiz ve zamanı geçmiş duygular onlar için. Böylesine kendilerini soyutlayanlar da var.

Bu tipler için yapılacak çok şey yok zira tren kaçalı çok olmuş!

Ancak bazıları da evlenemedikleri için acı çekiyorlar.

Üstelik evlenmek istedikleri halde bekârlar… Yani karşılarına uygun bir eş çıksa ve ya da birileri kendileriyle maddi ve manevi anlamda uyuşacak birilerini tanıştırsalar muhtemelen evlenip bir yuva kuracaklar. Ancak özellikle kızlar bu anlamda çok yalnızlar ve çaresizler.

Bu kızların geleneksel kaygılardan dolayı kendilerini ifade etmeleri erkeklere göre daha zor. Nedense hoşlandığı birisine sevdiğini söyleme hakkı sadece erkeğe verilmiş toplum tarafından. Kız söyleyince ayıplanıyor, teamüller gereği yadsınıyor ve o kıza iyi gözle bakılmıyor.

Yanlış!

Hem de kocaman bir yanlış. Her insan cinsiyeti her ne olursa olsun eşit haklara sahiptir, sevgide de, saygıda da, tercihte de, yaşantıda… Lakin toplumların sosyo- kültürel yapısını erkek dizayn ettiğinden olsa gerektir hemen hemen her şeyi kendi lehine çevirmeyi bilmiş. Ve çoğu zaman da bu haksızlıkları yaparken din mevhumunu da kendine kalkan yapıvermiş! 

Oysa özellikle İslam dini sözkonusu bu hakların tümünü kadına da vermiştir. Kadın bu haklarını bilse dahi kınanmaktan ve aşağılanmaktan korktuğu için çoğu kez kabuğuna çekilmekte ve olan duygularını içine atıp sessiz bir bekleyişe geçmektedir.

Yani beyaz atlı prensin kendisini fark edip de gelmesini beklemektedir.

Evet, toplumda gerçekten de yaşını başını almış kızların ve erkeklerin bekâr gezmeleri kabul edilebilir sınır olan otuz yaşını çoktan aşmış durumda ve bu konuda hepimize çeşitli görevler düşüyor.

Yani çöpü dengeli ve usulüne göre çatma işinin bir yerinden bizler de tutmalıyız.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok.

Hemen yanı başımızdaki kardeşlerimize bakıp onlar için düşünmek, empati yapmak ve onların da mutlu olmalarına vesile olmak aslında ne kadar hayırlı bir iştir.

Bu yarım elmaların diğer yarısını bulmak çok zor değil aslında. Ya kapı komşunuzda, ya akrabalarınızda, ya da aynı işi paylaştığınız iş yerinizdedir. Geçen gün bir yayınevinde editör olan bir kardeşimiz bana bir mail atmış ve yardım isteyip aynen şöyle diyor:

“Meryem Abla, otuz iki yaşıma geldim ve hala bekârım. Çevremde evleneceğim bir kız yok ve tanımıyorum, tanışamıyorum. Lütfen, bana yardım edip, kendi çevrenizde evlenebileceğim bir kızla beni tanıştırır mısınız?”

Bu kardeşimiz belki bendenizi kendisine yakın bulup böyle bir yardım istedi.

Burada çöpçatan Elif Teyzelerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Bütün mesele de zaten bu değil mi? Mahallelerimizin, komşularımızın bizden uzağa düşmeleri değil midir bizleri yalnızlaştıran, fakirleştiren ve bizi bir başımıza bırakan.

Bütün bunları düşünürken aklıma uzun yıllar önce dinlediğim, sözleri Ülkü Aker bestesi Orhan Gencebay’a ait olan bir Semiramis Pekkan şarkısı kulağıma çalınıyor gibi:

“Öyle bakma yüzüme aklım sende kalacak
Bir bıraksam kalbimi sana âşık olacak
Kim çizdi kaderimizi, kim çeldi kalbimizi
Allah bilir belki de çöpçatan çattı bizi!"

Modern hayatın dişlileri arasına sıkışmış bu genç insanlara gerçekten de yardım elini uzatmak zorundayız. Toplumsal bütün meselelerde hepimiz mesulüz. Çok yakında etrafımızı hayatında hiç evlenmemiş ihtiyar kız ve erkekler saracak haberiniz olsun.

Ve bunun vebali hepimizin boynunadır.

 Öyle değil mi?

Muhabbetle kalınız.

Yorumlar3

  • benazir kandemir muhcu 12 yıl önce Şikayet Et
    karışmamak en güzeli. son bir yıl içinde 3 çift tanıştırdım biri evlendi biri nişanlanıp ayrıldı diğrei de kızı yüz üstü bıraktı...o yüzden en iyisi herkes kendi bulsun eskiden öncelikler arasında iyi bir evlikik sıcak bir yuva ve çocuk vardı,şimdi öncelikler değişti erkekte güzel ahlak değil para aranır oldu,kadınının evine çocuğuna bakanı değil çalışanı makbul oldu bu düzen böyle gittikçe bu acı gerçekler değişmez... ayrıca bir kız seviyorsa kendi söylemeli zira Hatice annemiz Allah Resülü gönül sultanımıza evlenme teklif edip de mutlu bir yuvanın kurulmasına vesile olmuştur...
    Cevapla
  • Ahmet Ar 12 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH RAZI OLSUN!. Kaç bekâr hanımı sevindirdiniz kim bilir... Bekâr erkekler de sevinir elbette; ama buyurduğunuz gibi derdini anlatamayıp çöpçatan Eliflere daha çok ihtiyaç duyan bekâr hanımlar. Allah razı olsun Meryem Hanım.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Mai Ve Siyah 12 yıl önce Şikayet Et
    Evlenmeme sebebi boşanmalar.... Ben 29 yaşında bekarım (e). Geçenlerde yine haber7.com da 'evlenenlerin yarıdan çoğu boşanıyor' haberi vardı. İnsanın evlenesi mi geliyor bu haerleri okuyunca. Evlenince hayatım mahvolacakmış gibi geliyor...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat