Razı ol! Şan da senin, nam da…

  • GİRİŞ09.01.2012 08:41
  • GÜNCELLEME09.01.2012 08:41

Hikem-i Ataiyyesinde böyle diyor Ataullah İskenderi. Çünkü hayatla barışık olmak için, doğru olmak için, iyi insan olmak için öncelikli şart Yüce Allah’ın kendisine bağışladığı hayata razı olmak!

Ancak modern insan “razı olmak”  düşüncesini bile tehlikeli buluyor.

Kadercilik ile suçlanıyor ve bunun karşılığı ise miskinlik ve tembellik olarak algılanıyor. Oysa razı olmak tembellik değildir. Kendisi için hayırlı olanın peşinde gitmek, gereken çabadan sonra sabretmeyi bilmektir razı olmak.

Çağımız insanı her dem kendisi için daha iyiyi ve daha güzeli aramak için bütün şartları zorluyor, kendini yoruyor, koşturuyor, ciddi bir güç ve enerji harcıyor. Adeta kaderini zorlarcasına hayatla güreşenler var. Nefesi kesilenler, yolda kalanlar gayr-ı meşru yollara dahi başvuruyor.

Peki değer mi?

Makul sayılacak bir yere kadar evet, bu dünya için de elbette koşturup çalışacaksın, hayallerini gerçekleştirecek, şartlarını iyileştireceksin. Fakat buraya kadar normal gözüken bu çaba daha sonra yerini hırsa ve inada bırakıyor ve asıl tehlike de sanırım o zaman başlıyor.

İnsan bu hırsının esiri olarak o kadar çok yorulup hırpalanıyor ve bileniyor ki bir süre sonra acımasız, amacına ulaşmak için önüne geleni ezip geçen, her türlü haksızlığı, kötülüğü ve yanlışı yapan, başarıya ulaşmak için her yolu mübah gören bir zihniyetle yaşamaya başlıyor.

İşte hepimizin bir yerinden bulaştığı bu ruh hali ülkenin bugün ki halinin biricik müsebbibidir. Hiç kimse kendini temize çıkarmasın. Zira bu ancak hakkın divanında ifşa olacaktır!

Kimse kimseyi suçlamasın, çünkü o suçladığınız fiilin bir başka hali sizde de bizde de vardır muhtemelen.

Toplumun her yanı dökülüyor!

Modernizm ve kapitalizm dedikleri bu olsa gerek. Seküler dünyaya öylesine bodoslama daldık ki, öylesine aceleye getirdik ki bir şeyleri paraya ilah gibi tapınanlarımız maddenin şehvetine öylesine kendilerini kaptırdılar ki en kıymetli şeyleri bir kenarda unuttuk ve unutturduk.

Üniversiteye giriş sınavı, sporda şike, reyting şikeleri, hileler hileler…

Kimse hakkına razı değil.

Kimse elindeki ile yetinmiyor, daha fazlasını ve daha iyisini istiyor. Bu istenilen şeyler de nedense birilerinin sırtına basılarak veya ayağına çelme takılarak alınıyor, birilerinin alın teri çalınıyor, birlerinin hakları gasp ediliyor, birilerinin hakkına giriliyor. Helal ve haram birbirine karışmış.

Bizim dinimiz, bizim kültürümüz bize bunları mı öğretmişti?

Biz altı yüz yıl imparatorluk kurup dünyaya nizam ve intizam götürmüş, adaleti pay etmiş bir milletin torunları, hak adalet, sevgi, şefkat, merhamet temelli bir hak dinin mensupları hayatta öğrene öğrene şike ve hileyi mi öğrendik? Sahtekârlık, kandırmaca, yalan, düzenbazlık bu toplumda bir zamanlar başıbozukların işiydi ve tek tük görülen şeylerdi.

Şimdi koca koca adamların, anlı şanlı insanların böyle işlerle ne işi olur diyoruz! Şaşırıyoruz haklı olarak. Bütün inandığımız, güvendiğimiz huzur duyduğumuz her ne varsa üzerine sağanak sağanak hile yağıyor! Bütün bunlar sadece Aysbergin görünen üst yüzeyi! Ya altındakiler, ya görünmeyenler?

Daha neler çıkacak ortaya, ne hayret duygularımız alabora olacak, ne hayret gemilerimiz batacak ve ne dağlarımız yıkılacak?

“Başarı Hakk’a uygun düşmektir!”

Aslında bütün mesele yukarıdaki sözlerin manasına yabancı oluşumuzdur. Bu dünyada başarı, geçici başarılar, kazanımlar, kazançlar, sizi hayallerinize taşıyabilir ancak ya hakikat?

Gerçekten de hakikate uygun olarak mı başardınız?

Yoksa sizden daha başarılılar olduğu halde siz başka terazilerlerde mi değerlendirildiniz, başka faktörler mi sizi o başarı noktasına taşıdı? İşte hepimiz ama hepimiz oturup bu sorulara içtenlikle cevap verebiliyorsak ve vicdanımız hak veriyorsa siz başarılısınız evet.

Ancak çoğunluk artık “vicdan; o da ne ki” diyenlerden olduğu için bunu ölçmek zor! Doğru tartan kaç vicdan terazisi kaldı acaba?

Şu var ki bir zamanlar bu topraklarda adalet, şefkat, merhamet, medeniyet pınarları olan o büyük insanlara sorsanız toplamda kırk yıl sürecek bu suni başarı hikâyelerine gülüp geçerlerdi muhtemelen. İyi insan, iyi kul olmak asıl başarıdır derlerdi sanırım.

Bu dünyanın ölçüleriyle başarılı olmuş insanlara iç geçirip gıpta ile bakanlara deriz ki yarın ulu divanda belki de o, sizin başarılı kulluğunuza, insanlığınıza gıpta edecektir. Hayat kırk yıl ile sınırlı değildir, değildir, değildir!

Eğitimcilerin, pedagogların, anne babaların, yazar çizerlerin yeni yetişen çocuklarımıza bu farkı iyi anlatmaları gerekiyor zira yeni yetişen gençliğin başarılı olma hırsı asla makul bir düzeyde değil. Bu ürkütücü durum, testçi kriterleri öne çıkaranlar tarafından doğal karşılanabilir ama bunun faturasını bu toplum, geleceğimiz ve insanlığımız ödeyecek!

Razı olmak ve razı olunmak!

Sanırım sözün özü bu.

Muhabbetle Kalınız.

Meryem Aybike Sinan - Haber7
meryemaybike@gmail.com

Yorumlar10

  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    sayın feyezan.... çiziktirdiklerinize bakılırsa kendinizi birkaç ihtisas üzere nirvanada görüyorsunuz,çok da meşhur bir şahsiyet olduğunuzu düşüşünüyorsunuz öyle ki deşifre olmanız durumunda sevenlerinizin sevgi selinden kurtulamayacağınız korkusundasınız!Bir şeyleri bir yerlere çekmek gibi bir niyetim yok,ha var da benim haberim olmadan size malum oluyorsa acizliğime verin! bendeniz sade bir vatandaşım,öyle sizin gibi insanı hayran bırakabilecek hasletlerim yok..aklımıza,zihnimize üşüşeni irticalen geleni öylesine paylaşmaktayız..şu yorum işini bir fanclup gibi algılayıp fiyakalı görüntü vermeye çalışanlardan değiliz,hamdolsun! ha unutmadan,sizin gibi sihirli kelimeleri bulup buluşturmada mahir biri için biraz amiyane olacak ama boynumuzun kesmeye gelebileceğini ama çekmeye gelmeyeceğini hatırlatmak isterim,taş yerinde ve miktarınca ağırdır,istediğini söyleyen istemediğini işitebilir..nazik kollarınıza bırakıyorum.selam ile
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Nasuh BİLEN 12 yıl önce Şikayet Et
    Düşünmek ve düşündürebilmek. Düşünürüz fakat düşündüren yazılar bizleri gelişen ufuklara götürüyor.
    Cevapla
  • Ezel 12 yıl önce Şikayet Et
    traslator ve Faran kişisine!. Muhtemelen aynı kişisiniz. bendeniz uzun zamandır sizlerin farkındayım ve sürekli olarak güya beğenmiyorsunuz ama sürekli okuyup güya eleştiriyor yetinmeyip yorumculara sui zanda bulunuyorsunuz! Kardeşim sizi zorla okutan mı var!Edebiyat sevmiyorsanız okumayınız gidin bir sürü komik yazı var piyasada. Kendini yazar zanneden yığınla insan sağda solda yazıyor. gidin kardeşim ne baş ağrıtıyorsunuz. meryem Hanıma bir düşmanlığınız ya da kıskançlığınız olduğu çok belli oluyor. siz eleştirimiyor garazla ve kinle yorum yazıyorsunuz. Feyezan kimlikli yorumcunun yorumunu bile kıskanacak kadar sarhoşsunuz. kendinize gelin efendim, sabrımızı taşırmayınız. Biz de kalemi elimize almayalım şimdi.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    :). istedi mi? istedi ise hangi (muhkem)beyyine buna delil?
    Cevapla
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    sırma saçlıya kel demedik ki....!. Allah cc isterse elbette imkansız yoktur hatta zor bile yoktur..ve biz deriz ki ''Büyüksün İlahi büyüksün büyük,Büyüklük yanında kalır çok küçük''..işin bu vechesi ile sorun na mevcut..sorunsalın bel kemiği şu; Allah cc istedi mi?
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat