Nuri Pakdil, 'ülke yazarla bozulur, yazarla düzelir.'
- GİRİŞ24.09.2012 09:31
- GÜNCELLEME24.09.2012 09:31
Sahiden ülke yazarla mı bozuluyordu böyle?
Edebiyat tarihini iyi bilenler bu sözün ne anlama geldiğini çok iyi anlamışlardır. Bu ülkede her meselenin, her fikrin temelinde bir mütefekkir de olmuştur.Edebi akımlardan tutunuz siyasal ayrışmaya, dini kutuplaşma ve cemaatlaşmaya kadar her toplaşmanın bir de kalem ehli olmuştur.
Nuri Pakdil Üstadın “Ülke yazarla bozulur, yazarla düzelir” ifadesi büyük oranda doğru olsa da günümüz için çok da geçerli olduğunu açıkçası düşünmüyorum. Nitekim dünün şartları ve ortamı yazara daha çok paye veriyordu. Yazarların toplum üzerindeki etkileri sarsıcı boyuttaydı.
“Yazıyor, yazıyor, Necip Fazıl yazıyor” ifadesi ile bütün sağ kesimin bir noktada buluşması daha kolaydı. Yazarın toplumda ciddi anlamda bir perestiji ve dikkate alınma hususiyeti vardı. Bir Necip Fazıl'ın, Osman Yüksel Serdengeçti'nin, Nazım Hikmet'in özellikle üniversite gençliği üzerindeki ağırlığını düşündüğümüzde günümüzün en ağır abi diyebileceğimiz yazarlarının gittikleri yerlerde kimi zamanlar üç beş dinleyiciyi bile zor bulduklarını düşününce günümüz yazarlarının hafife alınmayacak derecede bir itibar kaybına uğradığını görüyoruz.
Peki neden?
Günümüz yazarlarının büyük ünleri yanında neden büyük büyük itibarları yok? Bunun nedenleri elbettte burada sayamayacağımız kadar çok ancak sanırım en önemlisi günümüz yazarlarının çouğunun yazıp çizdiklerine çoğunlukla kendilerinin bile inanmadıkları ve sözkonusu düşüncelerinin arkasında durmaktan zaman zaman aciz kaldıkları ciddi ama korkunç bir vakıa.
Buna “ikiyüzlülük” de demek mümkün aslında.
Hatırlıyorum da geçtiğimiz aylarda bir “Uludere” meselesi vardı. Aylarca konuşuldu bunun üzerinde kimi yazarlar askerimize verdi veriştirdi. Hükümeti yerden yere vuranlar oldu, hatta bir kürtçe ağıt yakmadıkları kaldı. Hiç unutmuyorum bir kadın yazar bu konuyu kaşıdığı bir yazısında “Uludere ile ilgili bu 8. yazım” diyordu. Ancak mesele şehit edilen askerlerimiz, polislerimiz olunca bu kadın yazardan bir sekiz yazı daha bekledim ancak gıkı bile çıkmadı!
Çünkü şehit askerler üzerine yazdığında reyting alamayacaktı muhtemelen!
Bir de her dönem edebiyat dönemleri gibi dönem değiştiren bir zat-ı muhterem beyefendiler tayfası vardır ki onlar da konjoktür nereye işaret ediyorsa o düzlemde yazılar yazıyor, böylelikle kendilerini okutturmaya, ya da yerlerini sağlama almaya çalışıyorlar.
Bu omurgasız ve kimliksiz ve dahi kişiliksiz yazarlık tipi maalesef her düşünce ve platformda karşımıza çıktıkça bazan kime, neye, nereye güveneceğimizi şaşırır olduk.
Günümüzün yazarlık mesleği bu halde iken düşünce meyve verir mi?
Oysa Edebiyat Fakültesinde edebi metinleri tahlil ederken yazarların yaşadığı dönemlere fikir ve düşünceleriyle damgalarını vurduklarını, siyasi yelpazeyi yönlendirdiklerini, eğriyi doğruyu kıvrak bir dil ve üslup ile okuyucularına vermekten çekinmediklerini görmüştük. Zaten Tanzimattan bu yana yazdıkları yüzünden sürgüne gönderilen, mahpus yatan, zindanlarda ömür çürüten nice isim vardır. Devrin padişahlarını kıyasıya eleştirip sürgüne giden sayısız ismi ararsanız edebiyat tarihinde bulursunuz!
Necip Fazıl Kısakürek merhum başbakanlardan Adnan Menderes'i bile yüzüne baka baka eleştirmekten kaçınmayacak kadar açık sözlü biriydi. Osman Yüksel Serdengeçti hakeza öyle. Hüseyin Nihal Atsız İsmet İnönü zamanında Türkçülük fikirleriyle yıllarca tabutluklarda yatmıştır.
Yani geçmişte yazarların memleket üzerine, ideolojik duruşları üzerine ciddi bir posizyon alıp, her türlü bedeli ödemek pahasına peşinden gittiklerini görürsünüz.
Ne yazık ki günümüz yazarları fikir ve düşünce üretmiyor.
Fikir ve düşünceleriyle toplumu yönlendirmeyi bırakınız kendileri yönlendiriliyorlar!
Siyasete ve sosyal mekanizmaya yazılarıyla yön veremiyor, katkıda bulunamıyorlar. Çoğu yazar maalesef sadece malumatfuruşluk yapıyor. Bir muhabirin de yapacağı söyleşi ve haberleriyle yazarlık yaptığını sanıyor. Toplumsal çalkantılarla ilgili hiç bir fikri yok. Esasında pek umurunda da değil. Şurdan burdan derleyip topladığı malzemelerle köşe dolduruyor. Gerçi artık bir çok gazetede kartvizit yöntemiyle yazarlık yapanlar azımsanmayacak kadar fazladır.
Roman ve hikaye alanında eser verenlerin çok şöhretli olanları ise büyük paralara sarmış durumdalar ve edebi kaygı, estetik, üslup meselesini bir kenara bırakıp toplumsal sorunlara aldırmıyorlar bile. Özellikle son yıllarda çokça satan bazı kitapları ciddi anlamda incelerseniz aynı yazarların yıllar önce yazdıklarının çok gerisine düştüklerini ve yazarlıklarını paraya tahvil ettiklerini görürsünüz.
Oysa yazarlar önceleri hem “müellif” hem de “mütefekkir” idiler aynı zamanda. Düşünceleriyle ufuk açıcı, yönlendirici, taraftar toplayan, eğitici bir çok yönleriyle birer efsane idi çoğu. Çok paraları yoktu ama çok büyük saygınlıkları vardı. Zira hala gençlik onların eserleriyle fikirlerini doyuruyor, onların şiirleriyle ruhlarını nakışlıyorlar!
Ve Siyasiler hala onların şiirlerini, onların ünlü sözlerini laf arasına sıkıştırıyor.
Günümüz yazarları mı?
Onlar iyi dedikodu yapıyorlar!
Sizce?
Muhabbetle Kalınız.
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar4