Çürümüş ve kokmuş tecavüzcü baba!
- GİRİŞ08.10.2012 09:32
- GÜNCELLEME08.10.2012 09:32
Sanırım yıllar önce okuduğum Oktay Akbal'ın deneme kitabının adıydı “önce ekmekler bozuldu”. Yaşamın mayası olarak ekmeği görüyordu usta yazar. Ekmeğin gramajıyla başlayan bozulmanın toplumdaki ilk çürümelere de zemin hazırlayacağını savunuyordu.
Nitekim de öyle oldu.
Ekmeğinden, peynirine kadar, sucuğundan pastırmasına, yumurtasına, kıymasına, domatesine, karpuzuna kadar hile karıştırılmadık, bozulmadık, çürümedik hiçbir şeyimiz kalmadı.
Tepeden tırnağa her şeye fesat karıştırdık!
Maddi olan her türlü bozulma ve çürümeyi birtakım önlem ve düzenlemelerle ciddi bir gayretle düzeltmek mümkün ancak moral değerlerimizdeki aşınma ve çürümelerimiz var ki onları nasıl düzeltir, nasıl hal yoluna koyarız ve nasıl bir önlem alırız kestirmek zor.
Ülkemiz dâhil bütün İslam ülkelerinde ürkütücü boyutta bir insan kirlenmesi var. En ummadığınız insanlardan, gözünüzde büyüttüğünüz yere göğe sığdıramadığınız kimselerden dolayı yaşadığımız hayal kırıklıklarının yüreğimize yapış yapış bir hüzün ve acı ektiği, hüsn ü zanlarımızın su i zana dönüşüverdiği bir iklimde her birimiz öylesine şaşkın ve üzgünüz.
Gençlerin haline bakıp ne olacak diye kafa yorarken yaşlı başlı, kelli felli adamların, koca koca kadınların türlü vukuatlarını, çocukça tavır ve üsluplarını gördükçe ümit kalelerimiz yıkılıyor bir bir.
Kadınlar kadına, erkekler erkeğe benzemez oldular!
Kadında nezaket, zarafet, erkekte fazilet ve marifet tükendi. Kabalıkta, çirkinlikte, kandırmada, yalanda, kin ve öfkede birbirleri ile yarış içindeler neredeyse. Kadınların kabalıkta erkeklere kök söktürdükleri bir gerçek ne yazık ki!
Materyalist dünyanın kadına armağan ettiği yegâne nitelik maalesef erkeksileşmek olmuştur. Erkekler de tam aksine feminen bir duruşa doğru hızla yol alıyorlar. Her iki kumaşta da desenler aykırı duruyor artık! Ve bu desenler her iki cinse de yakışmıyor ve iğreti duruyor.
Zaten bu aykırılaşma beraberinde aşksızlığı getirdi.
Her iki cins de “aşk” denen nazlı periyi el birliğiyle öldürdüler!
İki cins arasında aşk olsaydı ayrılık olur muydu? Cinayet olur muydu hiç? Birbirini kandırma, birbirini aldatma, birbirini satma yaşanır mıydı? Merhamet ve şefkat aşkın sığınağıdır. Bir insan nasıl bir duyguyla bir zamanlar güya âşık olduğu insanı öldürebilir, vurabilir, ihanet edebilir, acı çektirebilir?
Aşk ve sevgi makamına hiç yolu düşmemiş insanlardan muhabbet beklenmez. Böyle insanın ne sevgisi, ne merhameti, ne şefkati, ne fazileti, ne nezaketi vardır! Böyle insanın katı kalbi sadece dünyevi bir saltanat, dünyevi bir zevk ve sefahat için atar. Hiç kimseye merhamet etmez, edemez! Her haliyle küçük'tür o!
Toplum bir cinnet havasında! Yediden yetmişe herkes, hepimiz yaşantı ve icraatlarımızla Lut kavmine rahmet okutuyoruz. Sodom ve Gomore ise yanımızda masum kalıyor artık!
Daha iki gün önce kendi öz kızlarına tecavüz eden ve sonrasında birisini öldürüp yakarak tarlaya gömen bir babanın vahşetini okumadık mı? Şimdi hem çürümüş, hem kokmuş, hem de insanlıktan çıkmış bu hayvan kılıklı zebaniyi ne yapmalı?
Böyle ve benzeri haberler artarak devam ediyor.
Çürümüş ve kokmuş bir peyniri, yumurtayı, domatesi geri dönüştüremezsiniz!
Ancak böylesine bozulmuş, çürümüş, genlerine yabancılaşmış insani ve moral değerlerinden uzaklaşmış bir toplumu ve bireylerini yeni baştan dönüştürebilirsiniz. Ancak önce bunları görmek, teşhisi doğru koymak gerekir.
Açıkçası ne dağdaki terör, ne yanı başımızdaki savaşlar, ne doğal afetler ve ne de ekonomik krizler beni korkutuyor. Beni toplumsal kirlenme ve çürüme ürkütüyor! Beni insanların vahşileşmesi, kabalaşması, sürüleşmesi, aynileşmesi ve moral değerlerinden uzaklaşması korkutuyor!
Yüce Rabbimizin helak ettiği toplumlara baktığımızda da zaten asıl ürkütücü ve tehlikeli olanın da toplumsal çürüme olduğunu görürüz. Herkesin, hepimizin dünyadaki bütün sorunları önce bir kenara itip kalbimizi elden geçirip yoklamamız gerekiyor. Zira en başta kendi kalbimizi yoklamamız gerçekleri görmemizi sağlar.
Sözlerimizi sütundaşımız Yusuf Özkan Özburun'un şu veciz dörtlüğüyle bitirelim:
“ Çıplak söylenmişse söz
Sadra inşirah gerek
Mevsimi sarmışsa güz
Vakte inşirah gerek
Küllenmişse kalpte köz
Ruha inşirah gerek!
Muhabbetle Kalınız.
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar8