Kadın da şiddete uğruyor erkek de!
- GİRİŞ26.11.2012 09:24
- GÜNCELLEME26.11.2012 09:24
Esasında şiddet kelimesinin kendisi tartışılmalıdır zira bu ülkede sadece kadınlar şiddete maruz kalmıyor. Bu fiilin sürekli olarak “ kadın” üzerinde konuşulmasını yanlış buluyorum.
“Şiddet” ve “hiddet” birbirinin tetikleyicisi olarak bir arada kullanılmalı ve bu iki fiil üzerinde tartışma yapılıp neden ve sonuca gidilmeli.
Bu ülkede bu fiillere sadece kadınlar maruz kalmıyor. Çocuklar, gençler, polisler, askerler, öğretmenler, memurlar, işçiler, kalifiye elemanlar, medya mensupları, yaşlı kimseler, şoförler vs… Yani bu ülkede hemen herkes bir şekilde “şiddet ve “hiddet” fiillerine hayatları boyunca bir kez dahi olsa uğruyorlar.
Şiddet sadece fiziksel saldırı olarak algılanmamalıdır. Araştırılsa maddi yani fiziksel şiddet, manevi şiddetin yanında öylesine küçük bir yüzdede kalır ki! Ancak bizim ülkede manevi şiddet “şiddet” kapsamında ne yazık ki değerlendirilmiyor.
Manevi şiddet göz önüne alınmıyor bile. Oysa bu ülkede kadınlar kadar erkekler de manevi şiddete maruz kalıyorlar, işyerleri mobbing uygulayan gaddar amirlerle kaynıyor. Özellikle üst düzey yöneticilerin emirleri altındaki kimselere baskı, sindirme, yok sayma, aşağılama, çeşitli bahanelerle çalışma şevkini kırma ve işten ayrılmaya zemin hazırlama gibi şiddet türlerinin bizim ülkede adı bile bilinmiyor neredeyse. Bilinse dahi suç sayılmıyor! Yani amirinden bu nedenlerle rahatsız olan mağdurun bunu şikâyet edecek bir muhatabı olmadığı gibi buna yasal bir hakkı da yok…
Çünkü bunlar şiddet kapsamına girmiyor hala!
Yani illa ki kafa gözü patlatacak, dayak yiyeceksiniz veya öleceksiniz ki adı şiddet olsun!
Akşamları sırf işyerinde maruz kaldığı mobbing nedeniyle evine mutsuz ve gergin giden insan sayısı azımsanmayacak kadar fazla ve bu kimseler işinden olmamak, iş yerinde daha da huzursuz edilmemek için şikâyet eyleminde bulunmayıp susmaktadırlar. Bu da bir süre sonra bu kimseleri strese, bunalıma sürüklemekte, dolayısıyla moral motivasyon ve iş kaybı, işte verimsizlik, durağanlık, hoşnutsuzluk, güvensizlik, niteliksizlik olarak bütün topluma geri dönmektedir.
Yani şiddet sadece kadına değil bu ülkede.
Oğlunun evinde gelin baskısına dayanmak zorunda kalan yaşlı nine de şiddet mağdurudur aslında. Huzurevinde son dayanağı olan görevlilerin her türlü alay ve hiddetini göğüslemek zorunda kalan dede de şiddet mağduru değil midir?
Şiddet ve hiddet insana yakışmaz. İnsan olanın, merhameti, şefkati ve adaleti olan insanoğlunun yapacağı fiiller değildir. Aslında bütün bu sorunların şifası, reçetesi İslam dininde değil midir? İnsanın sosyal, evlilik ve iş hayatında nasıl davranacağına dair her türlü kural ve kaide belirlenmiştir. İnsanın mutluluk ve huzuru için her türlü yasak da mevcuttur.
Yüce Allah'ın 99 Esma-i İlahisi hayatımızın her noktasında lazım olan her şeyi, kâinat defterine açık seçik yazmıştır lakin reçeteyi okumak, duymak ve hissetmek lazımdır. Allah sevgisinin ve korkusunun bilindiği, bulunduğu kök saldığı bir yürekte şiddet ve hiddete meyil vuku bulur mu? Kim öldürür, kim kandırır, kim aldatır, kim üzer, kim ağlatır, kim çalar, kim çırpar, kim zulmeder, kim incitir, kim hak ve hukuku çiğner?
Allah sevgisinin ve inancının olduğu hangi yürek, mazlumun gözyaşlarına bigâne kalır, dayanabilir? O muhteşem sonsuzluk için, üç günlük dünyaya kim meyleder, kim geleceğini satar yalan dünyaya?
Şiddetin türü ne olursa olsun, şiddeti uygulayan insana hangi cezaları verirseniz veriniz, bunu yine tekrarlar. Zira bunun manevi bir eksikliğin sıkıntısı olduğunu artık bilmemiz, görmemiz lazım. En olmadık koltuklarda oturanların bile çok ciddi ruhi problemleri, arazları olabildiği bir gerçek! Bütün bunları görüp kabul etmemiz lazım.
Şiddet konulu toplantılarda vazgeçilmez bir slogan var: “Kadınlarda şiddeti engellemek için eğitim şart”. Bu klişeler maalesef gerçekleri yansıtmıyor öyle olsaydı nice kolej mezunları arkadaşlarını kıtır kıtır doğramazdı, üniversite mezunları hiç öldürmezdi, hepsi birer melek olurdu!
Hayır Efendim, şiddet ve hiddet bir inançsızlığın, ciddi bir manevi boşluğun ve birtakım ruhi hastalıkların bir ürünüdür! “Merhamet ediniz ki merhamet edilesiniz!” sözünü bilen, duyan, hisseden, inanan ve hayatına tatbik eden birisine, başka söze ne hacet!
Muhabbetle kalınız!
Meryem Aybike Sinan- Haber7
twitter.com/maybikesinan
Yorumlar6