Barcelona… Barcelona…
- GİRİŞ16.01.2013 12:53
- GÜNCELLEME16.01.2013 12:53
2012 yılının 2-5 Ekim tarihleri arasında Barcelona Kitap Fuarına gitmek kısmet oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığından Genel Müdür Prof. Dr. Onur Bilge Kula, Genel Müdür Yardımcısı Ümit Yaşar Gözüm ve Uzman arkadaşımız Ramazan Sıkı ile birlikte 4 gün fuarın altını üstüne getirdik. TEDA programını İspanyol Yayınevlerine stand stand dolaşarak anlattık. İspanya Yayıncılar Birliği ile 2015 yılında Türkiye'nin Onur Konuğu olacağı Madrid Kitap Fuarının ilk sözlü anlaşmalarını ve toplantılarını yaptık.
Hazır İspanya'ya yani Barcelona'ya kadar gitmişken bizim takımın fikstürüne bir göz atmamak olmazdı. Aman Allah'ım 7 Ekim Pazar günü saat 19.50'de El Classico var… Barcelona - Real Madrid maçı var… Ben isterim bir göz… Allah verdi iki göz…
2 Ekim'de Barcelona'ya geldik ve hemen ülkemizin standını yerleştirmek üzere Kitap Fuarı yollarına düştük. Fuarda işimiz akşam saatlerinde bittikten sonra ekip olarak La Rambla yollarına revan olduk. La Rambla Barcelona'nın en işlek caddesi. Aşırı turistik bir yapısı var. La Rambla'da maç bileti satan bir yer bulduk ama biletler Nou Camp'in en arka tribünlerinde 5-6. kat diye tabir edilen yerlerinde ve fiyatlar 400 Euro! Maç gününe daha 5 gün var nasıl olsa bilet bulurum dedim ve esas işime yani Kitap Fuarına konstantre oldum.
Fuarımızı kazasız belasız başarıyla bitirdikten sonra 6 Ekim cumartesi günü Nou Camp civarlarına gittim. Stadyum tesislerinde yemek ve kahve faslından sonra sevgili kardeşim Cem Küçük'ün siparişi olan 6 numara Xavi formasını aldım. Stadyumun etrafında bilet bakınırken yaşı 70 civarlarında olan Carlos amcayla tanıştım. Kafasında fötr şapkası ve dökülmüş dişleri ile beni aynalı güneş gözlüklü Juan amca'ya götürdü. Bilet 250 Euro dedi Juan amca. Karaborsa Kralı Juan… Param yok dedim. Git bankaya kredi kartınla çek dedi! Birbirimizin telefonlarını aldıktan sonra ayrıldım oradan ve Barcelona'nın tarih kokan dar sokaklarına attım kendimi.
Ertesi gün yani maç günü güzel bir kahvaltıdan sonra ver elini Barcelona sahilleri… Akşam oluncaya kadar deniz kenarında çay, kahve ve güneşin tadını çıkardıktan sonra otelime geri döndüm. Maç saati yaklaşmış benim bir biletim bile yoktu. Bir bilete 250-400 Euro para verecek kadar da zengin değildim…
Stada çok yakın olan otelimden ayrıldım ve maçın oynanacağı Nou Camp bölgesine gittim. Saat 19.10'da stadyumdaydım. Etraf karaborsacı kaynıyordu. Cebimde sadece 100 euro vardı. Bu para ile maçı seyredeceğim aksi halde, hiç olmazsa stadın ortamını yaşarım diye kendimi kandırdım. Maç saati yaklaştıkça umutlarım tükeniyordu. Etrafımda karaborsacılar ellerini öpene 200-250 euro'dan bilet satıyorlardı. Bu arada karşılaşmanın biletlerinin en ucuzu gişelerde 143 euro'dan satılmış bu bilgiyi daha sonradan öğreniyordum.
Umutlarım iyice tükenmeye başlamıştı. Maç başlamış 10 dakika geçmişti. Ben dışarıda ortam yaşamaya çalışıyordum… O anda yanımda iyi giyimli, uzun boylu bir İspanyol belirdi! Bana bilet isteyip istemediğimi sordu? Ben bu karaborsacıda 200 euro isteyecek sandım ve hayır dedim. Sonra şansımı denemeye karar verdim. Ne kadar diye sorunca karşımdaki arkadaş 50 euro dedi! Emin misin? diye sorunca cebinden iki kombine kart çıkardı ve Annem hasta maça gelemedi, kartı kiralamak istiyorum dedi. İnanılmaz bir olayla karşı karşıya kalıyordum. İsminin Walter Delgado olduğunu sonradan öğrendiğim İspanyol arkadaşla birlikte El-Classico'yu izleme şansı yakaladım. Ronaldo ve Messi'nin karşılıklı golleri, Mesut Özil ve Alexis'in mükemmel oyunları, Katalanların açtıkları Sarı - Kırmızı bayraklar maçın unutulmazları arasındaydı benim için… Maç oynanırken Sedat Yapar, Serhan Yapar ve Barış Süter hep aklımdaydı… Zeynep'siz ilk Barcelona maçıydı!
Bir de tekrar teşekkürler Walter…
Maçtan sonra İspanyol televizyonlarında ne gördüm biliyor musunuz? İspanyol Rasim Ozan Kütahyalı, İspanyol Ahmet Çakar, İspanyol Erman Toroğlu, İspanyol Rıdvan Dilmen ve İspanyol Şansal Büyüka…
Kıyasıya tartıtşıyorlardı…
Penaltıydı, Penaltı değildi diye...
Münir Üstün-Haber 7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol