"Nerede benim rakım?” ya da nereden nereye?

  • GİRİŞ08.08.2012 10:05
  • GÜNCELLEME08.08.2012 10:05

İçki içmenin, dans etmenin, dekolte ve hatta bikini giymenin laiklik göstergesi sayıldığı tuhaf bir ülkeyiz.

Hala yapılıyor mu bilmem, geçmişte dindar olduğundan şüphelenilen subaylar içkili toplantılara eşleriyle davet edilir, başka subayların eşleriyle dans edip etmediklerine, eşlerinin de başka subaylarla dans etmesine göz yumup yummadıklarına bakılırdı.

Ve “disiplinsizlik” yapan subaylar tez elden ordudan atılırdı.

Meş’um 28 Şubat günlerinde, şimdi öte dünyada hesap vermekle meşgul bir kuvvet komutanı, dindar başbakanın içkisiz toplantısında, hatırlarsanız, ısrarla içki istemiş, ne yapıp edip getirtmiş ve sonra da basına önündeki rakı bardağıyla poz vermişti.

Toplantıdan sonra, genel kurmay başkanı da  ona “Aferin, bak ben de şarap istedim, ne güzel yaptık, değil mi?” demişti.

Birkaç gün önce medyaya düşen bir fotoğrafta ise bambaşka bir tablo görülüyordu. Yüksek Askeri Şura toplantısında komutanların önünde bırakın içkiyi, su bile yoktu.

İşte bu resim üzerine çok şey söylendi.

“Nereden nereye?” diyen kimileri hayıflandı, kimileri de sevindi.

Bazıları bunun generaller üzerinde kurulmuş dini bir baskı olduğunu, bazıları ise generaller oruç tutmayacağına göre su koyulmamasının gereksiz bir dayatma olduğunu söyledi.

Oysa, o tablo sadece çoktandır unuttuğumuz hayatın “olağan” akışının resminden başka bir şey değildi.

Namazın gösterişini yapabilirsiniz, ama orucun gösterişi olmaz.

Kim oruç tutar kim tutmaz, bilemeyiz.

O masada su olmaması, o komutanların oruç tuttuğunu değil, sadece o toplantıda su içmediklerini gösterir.

Çoğunluğu Ramazan orucunu ifa eden bir toplumun temsilcilerinin ve üst düzey memurlarının Ramazan günü yaptıkları toplantıda fotoğraf çektirirken önlerine su koyulmaması kadar olağan bir şey olabilir mi?

İşte bunu bilebiliriz!

Bunun adı, olsa olsa, asgari saygıdır.

“Oruç tutup tutmamak benim mahrem kulluk alanımdır, ama ben oruca ve tutanlara saygı gösteriyorum” demektir.

Sosyal hafızası istavrit hafızasına dönmüş bir toplumuz ne yazık ki.

Çok değil birkaç on yıl önce, bırakın uluorta oruç yemeyi, gayrimüslimlerin bile ortalık yerde yemek-içmekten kaçındığı ve bunu korkudan değil sevgi ve saygıdan yaptığı bir coğrafyaydı burası.

Namazını piknik yerinde kılan adamın gösterişle suçlandığı, Ramazan günü sigarasının dumanını sokakta üfleyenlerin, elindeki dondurmayı iştahla yiyenlerin ise laiklik özgürlüğüne sığındığı bir toplum haline geldik.

Bu zihinsel bozulmayı sosyologlara havale edip, rakı-su konusuna dönelim.

Subayına veya çalışanına içki içmeye zorlamak, aksi takdirde onu işinden etmek, tek kelimeyle zorbalıktır. Topluma elindeki içki kadehiyle poz vermek, dahası içkiyi laikliğin teminatı olarak görmek safdillik ve şaşkınlıktır.

Susuz YAŞ toplantısı ise olsa olsa, kendisi dindar olmasa bile başındakileri dindar ve dine saygılı görmek isteyen bir toplumun genetik kodlarına uygun olağan bir davranıştır.

12 Eylül faşizminin doruklarında bir Ramazan gününde Anadolu şehirlerinden birinde konuşma yapan Evren Paşa kürsüdeki sudan içtiğinde milletin gözündeki şaşkınlığı görünce ne demişti netekim?

“Yanlış anlamayın, ben seferiyim, ondan içiyorum!”

Eğer generaller toplantı çıkışında “Hamdolsun, bugün de orucumuzu tuttuk. İftardan sonra da bütün orgeneral arkadaşlar toplanıp teravihe gidiyoruz” deselerdi, belki o zaman bir “sorun”dan bahsedebilirdik.

O zaman, kulun Rabbi ile arasındaki nazik bir sır olan ibadete reklam ve riya karıştığından söz edebilirdik.

Ama öyle birşey denmedi. 

Dolayısıyla, telaşa mahal yok.

Sadece genetiğiyle çokça oynanan bir toplumda olağanüstü zannedilen olağan bir durumla karşı karşıyayız...

Bu arada, Cuma namazına veya teravihe giden general fikri de, samimiyetle olduğu sürece, hiç fena değil!

Not: Bayram gelmeden yazmama orucumu bozmuş oldum. İyi mi oldu kötü mü bilmiyorum...

ciftkaya@yahoo.com

Yorumlar2

  • Sabit Kal 12 yıl önce Şikayet Et
    görevi başında içmek sivil, memur, talebe, anne-baba herkese yasakken askerlerlerin daha. çok kısa bir zaman önce içiyor/içebiliyor olması, memleketin sahibi, dayısı, ağası, büyüğü biziz, bizi hiç bir kanun, kural, anane bağlamaz demek manasınadır. adeta bir mafya babasının tutumunu andıran bu tavır, düşünce ve his, milletin hadimi olmak, bir vatanı emanetinde bulundurmak ve onu her an ve saniyede koruma zorunluğunun olduğunu düşünmekten ziyade, silah bizde öylese kanunda, kabadayıda, ağada biziz demekle eş manalıdır ve galiba osmanlıdan kalan eşkiya ruhunu yansıtmaktadır. çünkü memleketin gerçek sahip ve yöneticileri anadolu'dan kovulup, bütün mallarına el konulunca, mafyanın bir yere el koyup ardından takındığı tavır ve ruh hali takınılmış, halkın idareye olan itaati, mafyaya itaate yönlendirilerek, aşağılık ve eziklik kompleksine sahip eşkiya bir anda baş olunca, artık rahatça içki içip, karı-kız istediği gibi sarmaş-dolaş olabileceği intibaına kapılmıştır. ancak ne zamana kadar?
    Cevapla
  • turgut1 12 yıl önce Şikayet Et
    trafikte içkiliye ceza yazılır. alkolmetriye üfleyin 0,5 promildem yukarısı özel otonda isen ceza yazılması için birebir kural hükümdür..bazı durumda direksiyona polis geçer ve merkeze götürülür..içkili kişi ile direksiyon başgöz edilmez..peki neden silahlı kuvvetlerinde illaki şarap yada alkol geleneği...yani kazanılmamış zaferler içince kazanılmış gözüktüğünden mi..ülkemizde herkes uyusa bile uyanık kalması gereken güzide kurum uyanıksa eğer bari sarhoş edilsin mantığı mı..yada içince alınan kararlar okunan metinler akılda daha kalıcı mı oluyor..yani iğnenin deliğinden hindistan mı gözüküyor..belkide lambadan cin çıkıyordur..netekim devleti temsil ettiğin mesai saati içerisinde içmek bilmem ne yapmak yasaktır ve yerinde yasaktır..bir nüfus memuru neden görevi başında içmesin,yada bir doktor neden ameliyatını içerek yapmasın,yada narkotik neden içerek operasyon yapmasın..öyleyse neden asker içsin???
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat