'İslami bisiklet'e nasıl binilir?
- GİRİŞ13.09.2012 09:33
- GÜNCELLEME13.09.2012 09:33
Bisiklet çocukluk heyecanlarımın baştacıydı.
Birkaç ayak hareketiyle yüzünde ve bedeninde rüzgarı hissedecek kadar hızlanabilmek, yürüyerek kaç dakikada gidilecek yerlere bir dakikada gidivermek, basit de olsa bir makineye hükmedebilmek çocukça ama büyük heyecanlar verirdi.
Benim hiç iki tekerlekli bisikletim olmadı.
Çocukluktan yeniyetmeliğe geçişteki o basamağa geçemedim yani.
O yüzden orta ve büyük boy bisikleti olan arkadaşlarıma gıpta ederdim.
Harçlıklarımı biriktirir, ilkokulumuzun karşısındaki alanda kiralık bisikletlere koşar, birkaç dakikalığına da olsa o hazzı yaşamaya çalışırdım.
Büyük abimin eve yemeğe gelirken ödünç aldığı bisikletleri çalar, biraz gezer, bazen de bozarak geri yerine koyardım.
Her defasında anlardı abim bisikleti aldığımı.
Yıllar geçti, arabam oldu, ama çocukluğumda bisiklete binerken aldığım lezzetin yanına yaklaşamadım bile.
Yıllar sonra, Marmara Üniversitesinde okurken, hem rektörlükte idari görevi hem de kampüsün ücra yeride ders görevi bulunan Belgin Hocamızı üniversite içinde bisiklete binerken görürdük.
Bazılarımız istihzayla gülümserdi.
“Çocuklar” derdi Belgin Hoca, “Oxford’da koca koca profesörler pelerinleri rüzgarda uçuşarak bisiklete biner. O yüzden hocalarınızın bisiklete binmesini küçümsemeyin.”
İstanbul gibi büyük şehirlerde bisikleti ulaşım için kullandığınızda alt sınıf sembolü oluyordu.
En çok kapıcılar kullanıyordu bisikleti ulaşım için.
Ama eşofrmanınızı çekip sahilde kırmızı şeritli özel bölümlerde sürdüğünüzde bisiklet spor aracı ve yüksek sınıf sembolü haline geliyordu.
Utanılacak değil sefası sürülecek ve havası atılacak bir nesneye dönüşüyordu.
İvan İllich, Enerji ve Eşitlik isimli kitabında otomobil için trafikte beklerken, temizlerken, vergi öderken, dergilere bakarken vs. harcanan zamanı hesaplamış ve güya “özgürlük sembolü” olan otomobille saatte ancak 8 saat hız yapılabildiğini ortaya koymuştu.
Sonra da çok daha temiz, ucuz ve pratik bir ulaşım aracı olarak bisiklet kullanmayı teklif etmişti.
Birkaç gün önce bir toplantıda Müslümanların kendi teknolojilerini inşa etmeleri ya da teknolojiyi dönüştürmeleri bağlamında “İslami bisiklet” tartışması yapılmış.
90’lı yıllarda bilginin islamileştirilmesi, İslami teknoloji gibi konular çok tartışılmıştı.
Bugün dindarlar modern teknolojiye sorgusuz sualsiz kucak açarken naif de olsa, cılız da kalsa güzel bir konu aslında bu.
Bana sorarsanız, bisikletin kendisi oldukça İslamidir.
Siz bir nesneyi, mesela teknolojik bir ürünü, İslami yapan şeyin o şeyi Müslümanların bulması ve yapması olarak kabul ederseniz elbette bisiklet İslami sayılamaz.
Peki ne yapacağız?
Müslümanlar gayriislami bir nesneyi nasıl kullanacaklar ve hayatlarının parçası haline getirecekler.
Herhangi teknolojik bir ürünü kullananlar basitçe besmele çekerek ve iyi bir niyetle kullanarak o şeyi müslümanlaştırabilirler mi?
Hala öyle mi bilmem, yıllar önce Suudi Arabistan’daki eğitim bakanlığının İngilizce’den kelime kelime çevrilen fen bilgisi kitabının başına kocaman bir besmele ve “Herşeyi Cenab-ı Hak yaratmıştır” ibaresi koyarak kitabın içindeki zararlı ve gayriislami bilgileri etkisizleştirmeye çalıştığını duymuştum.
Mesele, bu kadar naif ve basit değil elbette.
Teknolojik ürünlerin birer hayat tarzı taşıyıcısı olduğunu biliyoruz.
Mesela, otomobil sahibi olmak sadece ulaşımı hızlı gerçekleştirmek değildir.
Otomobil aynı zamanda bir sınıf veya statü sembolüdür.
Dört çekerli devasa jipler haset ve kıskançlık duygularını tahrik edebiliyor.
Otomobil, alışveriş kalıplarınızın da değişmesi demektir: artık bakkala ya da küçük marketlere değil, büyük alışveriş merkezlerine gidip alışveriş yapmaktır.
Sosyal çevrenizle, mahallenizle ve komşularınızla ilişkiniz otomobille asgariye inebiliyor.
Sonra, otomobil, hareketsizliğin sonucunda şişmanlamayı ve sağlıksız bir hayatı sonuç verebiliyor.
Otomobil, hava kirliliğine neden olarak diğer varlık kardeşlerine de zarar veriyor.
Türkiye gibi ülkelerde fahiş vergiler nedeniyle otomobil çoğunlukla çokça israf anlamına gelebiliyor.
Bugün Batı’da bile mümkün olduğunca az otomobil kullanma trendi giderek yükseliyor.
Ama bizim gibi toplumlar tüketim histerisine kapılmışken bunları pek düşünmüyor.
Bisiklet ise ancak lüks bir otomobille işe gidip gelip, yağlı ve abur-cubur gıdaları yiyip şişmanlayınca, haftasonları binilerek sağlığı geri kazandırabilecek bir şey olarak görülüyor.
Oysa, bisiklet İslamidir, çünkü insanidir, fıtridir.
Bisiklet İslamidir.
Çünkü ne insanın kendi nefsine, ne diğer varlıklara hemen hiç zarar vermez.
Lüks markalara heves edilmediği sürece israfa ve gösterişe neden olmadığı için nefis ve hevayı havalandırmaz.
Bedene hareket ve cevvaliyet kazandırır.
Sosyal ilişkilere zarar vermez, tersine kuvvetlendirebilir...
Yine otomobillerimize besmeleyle ve o bineği bize musahhar ettiği için Rabbimizi tesbih ederek binelim.
Ama mümkün olduğunca az kullanalım otomobili.
Hem kendimiz hem diğer insanlar ve varlıklar için.
Daha çok bisikletin daha insani, daha fıtri ve dolayısıyla daha İslami bir hayat tarzına kapı açabileceğini unutmayalım.
“İyi hoş da, Müslümanlar neden bir bisiklet bile üretemiyor?” diye mi soruyorsunuz?
O ayrı bir konu.
ciftkaya@yahoo.com
Yorumlar6