Libya operasyonuna Türkiye de katılıyor
- GİRİŞ20.03.2011 10:20
- GÜNCELLEME20.03.2011 10:20
Karışıklık içindeki Libya’da halka yaygın şiddet kullanan Muammer Gaddafi’ye karşı NATO askeri gücünün harekete geçmesine en açık direniş Almanya ile birlikte Türkiye’den gelmişti.
Bu konudaki ilk açıklamayı da Almanya temasları sırasında, 28 Şubat’ta Başbakan Tayyip Erdoğan yapmıştı. “NATO’nun Libya’da ne işi var” diye soran Erdoğan, Türkiye’nin Libya’ya NATO müdahalesine karşı çıkacağını söylemişti.
NATO’da bütün kararların oybirliği ile alındığı göz önünde bulundurulduğunda, bu önemli bir çıkıştı. Üstelik bu çıkış ABD Başkanı Barack Obama’nın Libya’daki durum üzerine Erdoğan’ı aramasından iki gün sonra yapıldığı için bir anlam da taşıyordu. Erdoğan, Obama görüşmesinden birkaç saat önce Ankara’da bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile de gergin bir görüşme yapmıştı.
Erdoğan’ın Batı yönetimlerine “Petrol kuyularından ibaret göremezsiniz” dediği Libya’da Gaddafi rejiminin döktüğü insan kanı da artmaya başladıkça, görünüm değişti. Sarkozy, Libya’ya müdahale girişimine önderlik etmeye başladı.
Türkiye de bu arada hem Gaddafi rejimi hem de Bingazi’yi ele geçiren muhalif güçlerin geçici konseyi ile temasta, ateşkesin dış müdahaleye gerek kalmadan sağlanmasına çalışıyordu. Dışişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) da devredeydi.
Ankara’da yapılan değerlendirmeler Gaddafi’ye bir şans daha verilebileceği yönünde olunca, Başbakan Erdoğan 14 Mart’ta İstanbul’da bir çıkış daha yaptı: “Libya ya da bir başka ülkeye yapılacak NATO müdahalesini son derece faydasız görüyoruz. Faydasız olmanın ötesinde tehlikeli sonuçlar doğurabileceği kaygısını taşıyoruz.”
Aynı gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Libya’ya “NATO’nun direkt müdahalesi söz konusu olamaz” dedi. Akla gelenler, müdahale konusu NATO’ya gelirse, Türkiye’nin veto edebileceği yönündeydi.
Bu arada Arap Birliği de Libya’daki durumun sürmesi halinde en azından hava sahasının kapatılmasını öngören (çünkü Gaddafi halkını uçaklarla vuruyordu) askeri müdahale talebinde bulundu. Afrika Birliği onu izledi. ABD, Avrupa, Arap ve bazı Afrika ülkeleri arasında o aşamada başlayan yoğun diplomasi trafiğine, Ankara arzu ettiği kadar katılamadı.
Gelişmeler hızlandı ve 17 Mart günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Fransa, İngiltere ve Lübnan’ın isteğini onaylayarak, Gaddafi’ye ateşkes çağrısı yaptı ve aksi halde engellenmesini istedi.
Bu, Ankara’daki rüzgârı da değiştirdi. Başbakan Erdoğan, 18 Mart’ta “BM kararının derhal uygulamaya konulmasını, ateşkesin sağlanmasını” istedi. Bunun anlamı, BM zemininde Libya’ya askeri harekât ihtimalini Türkiye’nin kabul etmesi demekti.
Yorumlar3