Milenyum Çağı ya da Aklın Işığından Kehanet Karanlığına Evrilmek
- GİRİŞ23.11.2023 08:50
- GÜNCELLEME25.11.2023 10:18
Dünün kanlı bıçaklı iki toplumu.
Hem de öyle böyle bir kavga değil aralarında yaşanan.
Tanrı Katilliğine dayanan ve uzun yıllar boyu süren bir kan davası bu.
Yakın geçmişte barıştılar barışmasına ama dünya tarihinde hiçbir barışın bedeli, insanlık adına böylesine ağır olmadı.
Üstelik barışır barışmaz kolları sıvayıp eski düşmanlıklarının hıncını çıkarmak adına birlikte plan yaptılar. Kendi tarihi ayarsızlıklarına bakmadan ele ele verip dünyaya ayar çekmeye kalkıştılar. Devlet kurup devlet yıktılar. Sınır değiştirip kafalarına göre yeni sınırlar çizdiler. Zücaciyeci dükkanına girmiş fil gibi insanların mahremlerine destursuz daldılar. Dünya kazan biz kepçe dercesine coğrafyaları işgal edip insanların malına mülküne el koydular, çalıp çırptılar. Milletlerin geleceklerini kemirip sömürdüler. Kendi emellerine karşı duranları türlü yöntemlerle düşmanlaştırmakla kalmayıp canice öldürdüler.
Şimdilerde dahî dünya bu barışın bedelini ödemekle meşgul.
Filistin’de 75 yıldır yaşanan işgal, vahşet, abluka ve sürgünler ile bugün bütün dünyanın gözü önünde işlenen soykırım nasıl ki bu bedelin en ağırlarından biriyse buna ses çıkaramayan Arap toplumlarının suskunluğu da o kahrolası barışın bedellerinden diğeridir kuşkusuz. Bir avuç toprağa iki buçuk milyon insanın tıkıştırıldığı, dünün açık hava hapishanesi, şimdinin ise yeryüzü masumlarının son toplu mezarlığı olan Gazze, bu ağır bedeli doğmamış çocukları, bebekleri, kadınları ve masum halkıyla hala ödemeye devam ediyor. 7 Ekim’den bu yana dünün can düşmanlarından birisi göz kırpıyor, diğeri hemen harekete geçiyor. Onlardan biri dünyanın elini kolunu bağlıyor, diğeri karadan, havadan ve denizden kahpece saldırıyor. Biri hava yolunu Londra asfaltına çevirircesine sınırsız mühimmat gönderiyor, diğeri hiçbir kural tanımadan onları çocukların, sivillerin, mabetlerin, okulların ve hastanelerin üzerine gelişigüzel boca ediyor. Birisi para musluklarını sonuna kadar açmış, diğeri onunla caka satıyor ve dünyaya adamlık taslıyor.
Hristiyan Evanjeliklerle Siyonist Yahudilerden bahsediyorum;
İnsanlar tarafından beş temel evrensel değer olarak kabul edilen; barış, eşitlik, bilim/bilimsel düşünce, sanat duyarlılığı ve sevgi gibi erdemleri yerle yeksan etmeye kurulu bir makine gibi hareket eden dünün can düşmanları, bugünün can ciğer kuzu sarmalarından…
İslam’ın temel insani değerler olarak gördüğü; hayatın/canın korunması, aklın korunması, dinin korunması, malın korunması ve namusun/neslin korunması ilkelerini alçakça ihlal eden uygarlık postuna bürünmüş terörist kılıklılardan…
Tevrat’a göre Musa önderliğindeki İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışlarından yedi hafta sonra Sina dağında Tanrı tarafından Musa Peygambere verilen on emirde ifadesini bulan; öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, komşuna karşı yalan yere şahitlik yapmayacaksın, komşu ve yakınının mal/mülklerine tamah etmeyeceksin gibi evrensel ahlaki ilkeleri hiçe sayarak özlerini inkara yeltenen soyu kesiklerden….
Bütün insanlığı, dünyayı akl-ı selimin, bilimin, sağ duyunun ve insani erdemlerin yönettiğine inandırıp bilinçaltında kendi kehanetlerinin izini süren sanal ruh ikizlerinden ve kâhin meşreplilerden…
Tarihin başlangıcından bugüne kadar üretilmiş en saf insani değerleri ayaklar altına alan, savaş hukukunun gereği olan orantılılık ilkesinden tutun da askeri-sivil hedef ayrımına, biyolojik silah kullanımından hastane, okul, ibadethane, sivil yerleşim alanlarının her şartta korunmasına dair bütün kuralları pervasızca çiğneyen, velhasıl insanlığın akıl, bilim ve ahlaka kadar bugüne kadar muhafaza ettiği cümle insani erdemleri bütün dünyanın gözü önünde ayrım gözetmeden topa tutan son soykırımcılardan bahsediyorum.
Onları bu kadar akıl dışılığa iten ve evrensel insani ilkelerden uzaklaştıran nedir? Bu iki zümre 21. Yüzyılın göbeğinde neden bu kadar pervasızlaştı? Neden kol kola girip dünyayı düşman kamplara böldüler ve şimdilerde bazı coğrafyaları canice yakıp yıkıp yok ediyorlar?
Eskinin kan düşmanı son asrın can kardeşlerinden Hristiyan Evanjelikler’in kökeni Martin Luther’e dayanır.
Zaman 16. Yüzyılı işaret ederken Luther, Protestanlık mezhebini kurarak Hristiyan ana bünyeden ayrıldı. Onlar, faizi reddeden Katoliklere karşı faizi serbest bırakan, ahiretten çok bu dünyaya yatırım yapan, çalışmayı, ticareti ve üretimi kutsayan bir anlayışa sahipti. İşte ABD'yi kuran Evanjelikler, bu yaklaşıma sahip Protestanların radikal bir kanadı. Kitab-ı Mukaddes'e dönmeyi amaç edinen Evanjelikler, Kutsal Kitap olarak sadece İncil’e değil aynı zamanda Eski Ahit denilen Tevrat ve Zebur'a da inanır. Kıyamete ve Mesih akidesine özel önem atfeden Evanjelikler, özgür iradenin Tanrı’nın çizdiği kaderin dışına çıkamayacağını düşünmekle birlikte bu kaderi hızlandırmak için elden gelenin yapılması taraftarıdır.
19.yy'nın sonlarına kadar Evanjelizm pek bilinen bir mezhep olmadı.
Bu tarihlerden sonra Siyonist Hristiyan akıl devreye girdi ve yeni dünyaya şekil vermek adına önce Hristiyanlarla Yahudiler arasında binlerce yıldan beri Tanrı Katilliği suçlaması altında süregelen düşmanlığa son verdi, hemen sonrasında ise coğrafyaları kendi ortak kehanetleri doğrultusunda yeniden şekillendirmeye koyuldu. Martin Luther; Papa ve Müslümanlar/Türklerle birlikte Yahudileri de en büyük düşman/deccal ilan etmişti. Yeni dünya düzeni adı altında devreye giren akıl ise bu denklemden Yahudileri çıkarıp kendi aralarındaki mezhepsel sorunları da ötelemeyi başardıktan sonra tek düşman olarak Müslümanları görmeye başladı. Bunu bugün, İslamofobi kılıfı altında İslam coğrafyalarını hem yeniden şekillendirerek hem yakıp yıkarak hem de istikrarsızlaştırarak yapmaya devam ediyor.
Evanjelik Hristiyanlara göre insanlık yedi dönemden oluşur.
Altısı geride kaldı, insanlığın son bin yılı sayılan “Milenyum Dönemi” gelip çattı. Şimdi beklenen İsa Mesih gelecek ve bu dönemi fiilen başlatacak. Evanjelikler için Milenyum; İsa Mesih’in gelmesini, ona inananların etrafına kenetlenmesini ve bu iyiler için yeni bir dünya düzeninin başlamasını ifade ediyor. Evanjelistler bütün yeryüzü-gökyüzü planlarını buna göre yapıyor, denklemlerini ona göre kuruyor ve adımlarını bu plana uygun atıyor. Sözgelimi onlara göre Milenyum için gerekli hususlardan biri bütün Yahudilerin Filistin’de toplanmasıydı. ABD’nin İsrail işgallerine göz yummasının ve Filistin topraklarına Yahudi işgalcilerin yerleştirilmesine ses çıkarmamasının sebebi bu. Aynı şekilde onlar, Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman Mabedinin inşa edilmesinden sonra gelecek İsa Mesih’in başkenti Kudüs olan İsrail’de yaşayacağına inanırlar. Geçen dönem ABD başkanı Trump’ın bütün dünyayı karşısına alarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesinin altında yatan ana sebep de bu.
Nihayet Evanjelistlere göre kıyamet alametleri belirmiş ve Kutsal Kitaplarda işaret edilen ilahi kehanetlerin gerçekleşme vakti gelmiştir.
Onlara göre kıyametin kapısı, Armageddon'la yani iyiler ve kötüler arasında patlak verecek büyük bir savaşla açılacak ve nihayetinde Hristiyanlar çok arzu ettikleri cennetlerine kavuşacaktır. Ancak bundan önce İsrailoğullarının yeryüzüne hâkim olmaları neticesinde yaşanacak bin yıllık altın çağ sürecinin tamamlanması gerekiyor. Bugün ABD yönetiminin terörist İsrail’e verdiği sınırsız desteğin altında yatan gerekçe budur. Bu akıl dışı anlayışa göre yakın gelecekte yeryüzü hakimiyeti tamamen İsrailoğullarının eline geçecek, Hristiyanlar ise milenyum neticesinde kopacak kıyametten sonra özlemini çektikleri cennet hayatına kavuşacaktır. Bugün görünen o ki Evanjelistler, Yahudileri bir kıyamet koşulu olarak destekliyor ve İsa Mesih’in gelip kıyamet sürecini bir an önce başlatması için var güçleriyle çalışıyorlar. Hem de dünyanın gözü önünde bütün insani, vicdani ve evrensel değerleri yerle bir etmeyi göze alarak…
Bu kehanetlerin neticesi en fazla bizi ilgilendiriyor aslında.
Yeryüzünü yakıp kendi yumurtasını pişirmeye çalışanların anlayışına göre bu süreç şöyle işleyecek; Yakın zamanda İsa Mesih Kudüs’e gelecek ve milenyum dönemini fiilen başlatacak. Sonra Yahudileri Hristiyanlığa davet edecek. Kabul edenler kurtulacak, reddedenler yok edilecek. O sırada Deccal ortaya çıkacak. Deccal’in en büyük alameti ise barış istemek, barış taraftarı olmaktır. Bu denklemde İsa Mesih iyilerin, deccal ise kötülerin temsilcisi. İkisi arasında Armegeddon savaşı patlak verecek. Mesih İsa bu savaşı kazanacak ve bin yıl sürecek altın çağ dönemi fiilen başlayacak. Milenyumun ardından da kıyamet gerçekleşecek. Burada Hristiyan Evanjeliklerle Siyonist Yahudiler arasında derin bir görüş ayrılığı var. Zira Siyonist Yahudiler bu dönemde kurtarıcı olarak Hz. İsa değil Kral Davut soyundan Moşiyah’ın “Mesih” olarak geleceğine inanırlar. Bu Evanjelik yaklaşım Siyonist Yahudileri çok rahatsız etse de onlar şimdilik buna ses çıkarmamayı yeğliyor. Bu hesaplaşmayı sonraya bırakıyorlar bir bakıma. Ne de olsa hayati bir tehlike olarak gördükleri İslam ve Müslümanlara karşı Hristiyan Evanjeliklerle nihai hedefleri doğrultusunda tam bir iş birliği süreci yakalamış ve sarsılmaz bir güç birliği yapmış durumdalar.
Dünyanın akıl, bilim ve evrensel ahlakın yolundan saparak hızla bir kehanet sürecine evrildiği zamanları idrak ediyoruz.
Bu süreçte Gazze, adeta bir turnusol kâğıdı işlevi görüyor. Bir avuç yerde bütün dünyanın gözü önünde savunmasız insanlara yönelik soykırım, bünyesinde kıyamete kadar sürecek bir felaketler çağına evrildiğimiz izlenimi veren işaretler barındırıyor. Zira insanlık, epey süredir akıl postuna bürünmüş güçlü bir kahinler zümresiyle karşı karşıya. Bunlar Hristiyan Evanjeliklerle Siyonist Yahudileri maharetle barıştırıp aynı amaç etrafında örgütleyen güç odaklarından başkası değil.
Bu kehanet ateşinin üzerimize sıçramasını istemiyorsak ülke olarak bu odakların kehanetlerine kayıtsız kalmamalı, akıl yolundan sapmadan dünya siyaseti adına alternatif yaklaşımlar üretmeye ve haksızlıklar karşısında dik durmaya devam etmeliyiz.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel GÜNDOĞDU
murselgundogdu@gmail.com
Yorumlar1