Türkiye, Dünyanın Barış ve Diplomasi Üssü Olma Yolunda
- GİRİŞ21.12.2023 08:48
- GÜNCELLEME23.12.2023 10:27
Önceki gün Karmelita Manastırı'nda düzenlenen Türkiye-Macaristan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi'nin Altıncı Toplantısı'nın ardından dost ve kardeş ülke Macaristan Başbakanı Viktor Mihaly Orban ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortak basın toplantısını dinlerken kendi adıma duygulandım, ülkem adına ise gururlandım.
Duygulanma sebebim; epey süreden beri Türkiye’nin binlerce yıllık devlet aklını harekete geçirerek ve hedef yükselterek bölgesel güç olma misyonundan sıyrılıp küresel güç olma yönünde attığı güçlü adımlara dair kaleme aldığım yazıların adrese teslim oluşuydu. Ülkem adına gururlanma sebebim ise bu basın toplantısında Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın sarf ettiği muhteşem sözlerdi. Orban bu toplantıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gelecek yüzyıl için çok büyük projeler ortaya koyduğunu belirterek önümüzdeki yüzyılın Türkiye’nin olacağını, buna inandıklarını ve onun için anlaşmalar yaptıklarını söyledi. Devamında ise iki devlet arasındaki ilişkileri “Geliştirilmiş Stratejik Ortaklık” düzeyine yükselttiklerini, bunun daha ötesi olmadığını ve diplomaside bunun dostluk ve kardeşlik açısından en güçlüsü olduğunu sözlerine ekledi. Ukrayna ve Rusya savaşına da değinen Orban, bu savaşta tek sonuç alabilme başarısı gösteren ülkenin Türkiye olduğunu dile getirdi.
Dağ, tırmanana değil uzaktan bakana daha net görünüyor.
Siyonist Yahudilerle gün geçtikçe çoğalan ABD’deki Evanjelik Hristiyanları aynı amaç etrafında birleştirip son yüzyılı bu paradigma etrafında yeniden şekillendirmeye koyulan marazlı aklın bu süreçte ülkemize biçtiği “başını kuma gömme” ve “içe kapanma” rolüne inat Türkiye hem dünya siyasetine dair yaptığı derin okumalarla hem de attığı güçlü adımlarla bu yüzyılda ben de varım ve buna hazırım mesajını veriyor. Bu durumun Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın ağzından dile gelmesi ise Türkiye’nin attığı adımların içerden ziyade dışardan daha kolay gözlemlenmesinden başkası değil. Zira dağ, tırmanana değil uzaktan bakana daha net görünür.
Macaristan’la ilişkilerimizde uzun süredir dostluğun ötesinde tam bir kardeşlik havası hâkim. 2024’ün Türkiye-Macaristan Kültür Yılı olarak kutlanacak olması bu havayı daha da kuvvetlendirecektir.
Türkiye, yeni dünyanın barış ve diplomasi üssü olma yolunda kararlı ve emin adımlarla ilerliyor.
İkinci dünya savaşından sonra dünya milletlerinin huzur ve refahı için ihdas edilen kurum ve kuruluşların hiçbiri, ortaya çıkan küresel sorunları hakkaniyetle çözemediği gibi bunları sürekli öteleyerek, tarafgirlik güderek, üst üste yığarak ve mevcut krizleri daha da derinleştirerek geleceğe dair insanlığın umutlarını yerle yeksan etti.
Küresel sorunların çözümüne dair dünyada oluşan bu derin boşluğu en önce fark eden ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Kuruluşun yüzüncü yıl dönümü günlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye, altyapı sorunlarının çoğunu tamamlamanın öz güveniyle bir yandan küresel sorunlara dair insani iletişim kanallarını ardına kadar açarak diğer taraftan dünya ülkeleri nezdinde çok güçlü bir kamu diplomasisi yürüterek iflasa sürüklenip işlevlerini tamamen kaybeden küresel kuruluşların oluşturduğu boşluğu doldurmaya ve insanlığa alternatif yaklaşımlar sunmaya devam ediyor.
İnsanlığın geleceğine dair yürüttüğü sağ duyulu çabaların neticesinde Türkiye, bir taraftan bütün dünyaya barış ve küresel adalet adına umutların henüz tükenmediğini haykırarak diğer yandan da buna dair çözüm önerileri sunarak yeni dünyanın barış ve diplomasi üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu durum ülkemize hem dünya devletleri hem de onların vatandaşları nezdinde büyük bir prestij kazandırmanın yanında Türkiye’yi dünya mazlumlarının umudu haline getiriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” mottosuyla BM kürsülerinden haykırdığı ve ardından “Daha adil bir dünya mümkün” sözleriyle bunun çözüm yolunu gösterdiği söylem, önyargılardan arınmış bütün insanların üzerinde ittifak ettiği, yeni dünyanın umut parolası haline gelmiştir.
Türkiye’nin yakın geçmişte Karabağ meselesinin halledilmesinden tutun da Ukrayna- Rusya savaşında bütün baskılara rağmen barıştan yana aldığı tavır ve bunun için sergilediği samimi çabalar, taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştır. Bugün Gazze’ye yönelik işlenen soykırım sürecinde bütün dünya devletleri saflarını belirlemiş, adım atması gerekenler sessizliğe bürünmüş, bu tür durumlarda adaleti tesis etme amacıyla ihdas edilen kurum ve kuruluşlar üç maymunu oynamaya koyulmuş ama Türkiye, sürecin başından beri her platformda sesini yükseltmeye devam etmiştir.
Bugün Gazze konusunda Türkiye’nin sergilediği insani ve vicdani yaklaşım, diyet borcu olan devletler nezdinde yeterli yankı bulmasa da bu soykırıma karşı duran dünya halklarının yüreğindeki insani damarı beslemeye devam ediyor. İsrail’deki rehine yakınlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek ondan yardım istemeleri bile bu durumu izaha yeterlidir sanırım.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu
murselgundogdu@gmail.com
Yorumlar11