Tasarruf, bir hayat felsefesi olmalı

  • GİRİŞ09.05.2024 09:11
  • GÜNCELLEME12.05.2024 20:21

İsrafı haram gören bir kültür ve medeniyetin mensuplarıyız. Gelin görün ki israfta dünya sıralamasında en önde gelen ülkelerden birisiyiz.

Yapılan araştırmalar ülkemizde her yıl 18-20 milyon ton gıda ürününün israf edildiğini ve çöplerdeki atık miktarının yarıdan fazlasının gıda ürünü olduğunu söylüyor bize. Tarla ve bahçelerimizde bin bir zahmetle üretilen sebze ve meyvelerin yüzde ellisi henüz tezgahlara girmeden ziyan oluyor. Daha da vahimi ülkemizde her gün 5 milyona yakın ekmek çöpe atılıyor. 

Bu nasıl bir tezat, nasıl bir bilinç kaybıdır? Mayası Müslümanlıkla yoğrulan yurdumuz adına ne utanç verici bir durumdur? Eskilerin deyimiyle, böyle bir gecenin hayr umulur mu sabahından?

İsraf konusunda dünyadaki genel manzara da hiç hoş gözükmüyor. Orada da tam bir tezatlar klasiği yaşanıyor aslında. 

Bir dünya düşünün ki bağrında yaşayan 700 milyona yakın insan, yiyecek hiçbir şey bulamadığı için açlıktan ölme tehdidiyle karşı karşıya. Yine aynı yerde 700 milyon civarında insan ise aşırı yiyecek tüketimi nedeniyle hastalandığı için obezite ile mücadele halinde. Bir tarafta karnı doysa bile gözü doymadığı için ihtiyaçtan fazlasını alıp sonra çöpe atanlar, diğer yanda ihtiyacına dahi ulaşamayıp açlıktan ölenler. Bu ne yaman bir çelişki…

Tasarruf konusu bir süredir değişik projelerle ülkemizin gündeminde olsa da bu israf tsunamisini bir türlü kırıp atamıyoruz.

Hayatın hemen her alanında israfın tavan yaptığı ülkemizde başta Emine Erdoğan Hanımefendi’nin sıfır atık projesi olmak üzere tasarrufla ilgili bireysel ve sosyal duyarlılığı artırmak adına ülke genelinde yürütülen ve dünyaya örnek teşkil eden çok değerli çalışmalar var. İrili ufaklı bütün bu çalışmaları takdir etmek ve tabana yaymak lazım. Her şeyden önce bu bilinci söylemden eyleme, evlerden sokaklara, yerelden genele, hasılı bütün ülke sathına yaymak gerek. 

Zihniyet devrimi yapmadan israfı önlemek mümkün değildir.

Bu işin yolu nesilleri, çocukluk çağından itibaren kültür ve medeniyetimizin hassasiyetleri doğrultusunda eğitmektir. Ülkemizin sosyolojisi hiçbir ön hazırlık yapmadan “oyuncaklarını kendi çabasıyla yapan çocukluk döneminden, doğar doğmaz odası yapay oyuncaklarla dolup taşan bir çocukluk çağına” evrilince tasarruf denen gizemli perinin sır perdesi de parçalanmış oldu. Bizler, dökülen ekmek ufantılarını parmağımızla toplayarak sofradan ayrılan bir nesildik. Büyüklerimizden böyle gördük, her fırsatta böyle tembihlendik. Şimdilerde bu ülkenin dört bir köşesinde serpme kahvaltı ve açık büfe adı altında kurulan cafcaflı sofralarda, yenilenden daha fazlasının israf edildiği bir seviyeye yükseldik heyhat!

Bu toplumda israfı önlemek istiyorsak hayatın her alanında ihtiyaç kadarını almayı ve ihtiyaç kadarıyla yetinmeyi hayat felsefesi haline getirmeliyiz. 

Bu günlerde siyasette ana gündemlerden birisi de tasarruf tedbirleri konusu.
Bu ülkede ne zaman ekonomide işler istendiği gibi gitmez ya da enflasyon artıp geçim sıkıntısı baş gösterirse işte o zaman ilk akla gelen şey kamuda tasarruf tedbirleri meselesi oluyor.

Yanılmıyorsam yeni dönemde bu işi ilk dillendiren kişi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmuştu. Ateş en çok düştüğü yeri yakıyor tabi. Mehmet Şimşek valiler toplantısında bir konuşma yapmış ve bu konuşmada kamuda tasarrufu çarpıcı sözlerle ülke gündemine taşımıştı. Bakan’ın, valilere özellikle taşıt kullanımı ve tanıtım giderleri gibi konularda uyarıda bulunduktan sonraki sözleri, bütün kamu kurumlarının girişine asılacak nitelikte ve mahiyetteydi;

-Bunlar, babamızın parası değil, milletin parası. Gösterişten uzak, mütevazı bir kamu anlayışına her alanda mecburuz.

Ne kadar içler acısı bir durumla karşı karşıyayız aslında.

Tasarruf tedbirlerine uymak için illa bütçe açığının ortaya çıkması, enflasyonun yükselmesi ya da ekonomik dengenin bozulması mı gerekiyor? Her şeyden önce tasarruf denilen şey, şartlara göre ortaya çıkmaz. O bir hayat felsefesidir. Yaşam biçimidir. Kültür ve medeniyetimizin en önemli değerlerinden birisidir sonra. Bizim kültürümüzde işler iyi gidince har vurup harman savurmak diye bir yaklaşımın yeri yoktur. İsraf haramdır. Her şart, zemin ve mekânda tasarruf tedbirlerine riayet etme zarureti vardır.

Kamuda alınacak tasarruf tedbirlerinin hangi alanları kapsayacağına dair yapılan haberlere bu yüzden şaşırıp kalıyorum.

Tasarrufu sadece belli alanlarla sınırlı bir erdemmiş gibi algılamaya bir son vermemiz, iğneden ipliğe hiçbir alan farkı gözetmeden tasarrufu hayat felsefesi haline getirmemiz gerekiyor. Tasarruf bir alan seçimi değil, yaşam biçimidir zira.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu / Haber7

murselgundogdu@gmail.com

 

Yorumlar36

  • Mustafa 6 ay önce Şikayet Et
    Çok güzel bir konuyu işlemişsin kalemine yüreğine sağlık gönül isterdi ki bu yazıyı bu vatanın 85 milyon evladı okusun düşünsün tefekkür etsin ve hayatına uygulasın ondan sonra sonucu konuşalım
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Dadaş 6 ay önce Şikayet Et
    Buyazı biraz geç oldu.. Tasarrufu millet yapıyor, devlet yiyordu!Biravuç zengini daha zengin etti! Atıalan üsküdarı geçti!
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Soner 6 ay önce Şikayet Et
    Tereyağı gibiydik has idik kolay bulunamazdık... tereyağı bozulunca ne yoğurt olur ne ayran at gitsin...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bursa 6 ay önce Şikayet Et
    Herbirimize önemli görevler düşüyor. İhtiyacımız olduğu kadar almalı fazla alıp israf etmemek lazım. Pazarcılar ve esnaflar sıkı denetlenmesi lazım. Zira bozulacak ürünü piyasa düşmesin diye ucuz vermiyor ve günün sonunda çöpe atıyorlar. Bu durum engellenmeli
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Tuncel 6 ay önce Şikayet Et
    Özümüzden uzaklaştıkça herşeyde yarım olduk. Yarım doktor candan yarım hoca dinden eder hesabı... bütün alanlarda devlet ve millet olarak yarım kaldık. Bütün bunlara rağmen ümitvarım çünkü maya o maya kan o kan.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat