Dünyada yaşanan baş döndürücü gelişmeler ile insanlığın geleceğine dair umut kırıcı durumlar, asırlar boyunca her Türk evladının hayallerini süsleyen Türk Birliği mefkuresinin bir an önce gerçekleşmesini ve hızla hayata geçmesini zorunlu kılıyor.

Uzun zamandır savaştan, sömürüden, fitneden ve kaostan beslenen dünya siyasetinin insanlığın vicdanında açtığı derin yaranın her geçen gün kanıyor olmasına inat Türk dünyası gün be gün daha da büyüyor. Türk dünyası vakit geçtikçe güçleniyor, hızla gelişip serpiliyor. Gencinden yaşlısına talebesinden çalışanına kadar Türk evlatları bugün Türk dünyasının sahip olduğu zengin tarihi mirası ve devasa kültürel potansiyelin her zamankinden daha fazla farkına varıyor.

Öyle zannediyorum ki bu konuda güçlü ve bilinçli adımlar atıldıkça Türk devletleri sadece birbirine yakınlaşıp kaynaşmakla kalmayacak aynı zamanda bu birliktelik nefesi kesilmek istenen dünyanın yaşama umudu haline gelecektir.

Türk devletleri arasındaki kültürel faaliyetler ve ziyaretler daha da artmalı ve hız kazanmalı.

Gençlerimizin zihinlerini asırlar boyunca yoğun bir Avrupa hayranlığının işgal edip süslediği hepimizin malumu. Filmlere, dizilere, şiir ve romanlara konu olan Batı şehirleri başta olmak üzere oralardaki kimi çarpık kimi şatafatlı yapı, müze ve anıtlar ile akıp giden sosyal hayat, gençlerimizin her daim ilgisini çekmiş ve onları ilk fırsatta bu yerleri ziyarete sevk etmiştir. Kuşkusuz bunda, aldıkları gayrı milli eğitimin yanında yoğun algı ve reklam çalışmalarının etkisi büyük olmuştur.

Sevindirici olan şu ki bu konuda ibre tersine dönmeye başladı.

Gözlem ve izlenimlerim, gençlerin zihninde Türk dünyası merakının hızla uyanıyor ve bu heyecanın hızla artıyor olması yönünde.

Türk dünyasının kültürel ve tarihi mirası görünür hale getirildikçe bizim gençler ata topraklarına ve oraların maddi-manevi hazinelerine daha fazla ilgi duyar hale geldiler. Bu çabalar arttıkça ve buna bilinçli bir şekilde yatırım yapılmaya devam edildikçe durum daha da iyileşeceğe benziyor. Bu sebeple Türk devletleri arasındaki kültürel- sanatsal faaliyetlerin ve bu kapsamdaki ziyaretlerin güçlü bir şekilde desteklenmesi, her geçen gün artırılması, bunların projelendirilmesi ve bu tür faaliyetlere mümkün olduğunca ivme kazandırılması hayati bir önem arz ediyor.

Türk dünyası liderlerinin savaştan, kan ve zulümden beslenen dünya siyasetine barış parolasıyla neşter vurarak alternatif sundukları bir dönemde gençlerimizin zihninde filizlenen bu kültürel bilinç ateşini daha da harlamalıyız. Karanlık eller tarafından hızla üçüncü dünya savaşına sürüklenen dünyada Türk yurtlarının barışın en yoğun ve samimi yankılandığı yerler oluşunu fırsata çevirmeli, el birliğiyle Türk devletleri arasındaki ilişkilerin altın çağına evrilmesine katkı sunmalıyız.

Türk birliğinin sağlanma adımlarına Kazakistan öncülük etti.

Kazakistan’ın kurucu bilge Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, 2009 yılında Türk birliğinin hayalden gerçeğe dönüş adımına öncülük etti ve şimdilerde adı Türk Devletleri Teşkilatı olan Türk Dili Konuşan Ülkeler İş birliği Konseyi’nin kurulmasını Türk devletlerinin gündemine taşıdı. Onun atmış olduğu bu fikri temel kısa zamanda Türk devletlerince benimsenerek güçlü bir teşkilat hüviyetine büründü. Bugün bu yapı, Türk Dünyası liderlerinin ortak iradeleriyle gün geçtikçe daha da güçleniyor.

Türkiye, Türk dünyasının önünü görmesinde kilit rol oynuyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin savaş ve kaos yanlısı dünya siyasetinde ısrarla barıştan ve açık kapı diplomasisinden yana tavır alması, her fırsatta arabuluculuk lehine elini taşın altına koyma iradesi sergilemesi ve en önemlisi de şartların aksini zorlamasına rağmen Rusya ve ABD ile yürüttüğü dengeli siyaset, Türk dünyasının önünü açmaya devam ediyor.

Bugün her zamankinden daha fazla ayakları yere basan bir Türk birliğinden bahsedebiliyorsak elbette bunda Türkiye’nin çağın şartlarına göre geliştirdiği tavırların ve attığı stratejik adımların rolü çok büyük olmaktadır.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com