Akça Koca Bey Fetihlerine Devam Ediyor
- GİRİŞ30.05.2024 09:21
- GÜNCELLEME31.05.2024 08:57
Adını Akça Koca Bey’den tevarüs eden şehirde yaşamanın bir faturası olduğu gibi ismini bu koca yürekli yiğitten alan bir kurumda görev yapmanın da insana yüklediği önemli sorumluluklar olduğunu düşünüyorum.
Kocaeli’nin incisi Kartepe’nin yarı beline gümüş kemer gibi nakşedilen Akçakoca Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde bir ders esnasında gençlere Akça Koca’dan sual ettim. Aldığım az sayıdaki cevaptan memnun kalmayınca onları Akça Koca’nın kim olduğuna dair performans ödeviyle vazifelendirdim. Öğrencilerin kendi el yazısıyla kaleme aldıkları üçer beşer sayfalık metinler elime ulaştıkça bu derin bilinçsizlikten kaynaklanan içimdeki memnuniyetsizlik, yerini derin bir huzur ve mutluluğa terk etti.
Anadolu Selçukluları döneminde Bizans sınırındaki uç bölgeye yerleştirilmiş Türkmen boyuna mensup bir aileden takriben 1234 yılında dünyaya gelen Akça Koca Bey, Ertuğrul Gazi ve Orhan Gazi’nin silah arkadaşlarından birisi. Yaşadığı bölgede ahalinin sevgi ve saygısını kazanmış dürüst, kara gün dostu bu yiğit insana beyaz tenli, doğru ve açık sözlü olması nedeniyle Ertuğrul Gazi “Akça” lakabını verir. Osman Gazi tarafından uç beyi olarak görevlendirilen Akça Koca, Sapanca Gölü kıyılarını karargâh edinerek İzmit’ten Kandıra’ya kadar olan yerlerin fethine memur edilir. Buradaki günlerini Orhan Gazi’nin emrinde bulunan Konuralp, Turgutalp, Saltukalp, Samsa Çavuş, Gazi Rahman ve Köse Mihal gibi kudretli beylerle Bizans tekfurlarıyla savaşıp onları Osman Gazi'ye boyun eğdirmekle geçiren Akça Koca, İzmit bölgesine akınlarda bulunarak Akova, Akçaköy ve Kaymas’ı alır. 1326 yılında Kandıra ve civarını Osmanlı Beyliği topraklarına katar. Bunun üzerine adı tarihe “Kandıra Fatihi” olarak kazınır. 1328 yılında İzmit üzerine akınlarını sürdürdüğü sıralarda Kandıra yakınındaki Baba Tepesi’nde 94 yaşında vefat eder. Türk töresi gereği otağının bulunduğu yere defnedilir. Akça Koca'nın yoğun gayretleriyle Türk hakimiyeti altına giren İzmit ve çevresine, onun ismine izafeten Kocaeli adı verilir.
Bazı günler sırlarla doludur ve tevafuklar kapısını açarlar ardına kadar…
O gün eve geldiğimde eşim, Akça Koca Kültür Platformu Başkanı Hasan Uzunhasanoğlu Bey’in aradığını ve bizi bir programa davet ettiğini söyledi. Katılıp katılmayacağımıza dair geri dönüş yapmamız gerektiğini ekledi. Önce Akça Koca’ya savruldu aklım. Gençlere kendisini hatırlatma gayretimizden haberdar oldu bu Akça Yiğit diye iç geçirip duygulandım. Ardından Akça Koca Kültür Platformunu sorgulamaya başladım. İsminden ve bu platformun başkanı Hasan Bey’den başka tanıdık bir suret belirmedi zihnimde. Yaşadığımız şehre adını veren Akça Koca Gazi'nin birleştirici rolünü kendisine şiar edinmiş, farklı meslek gruplarından oldukça nitelikli bir üye profiline sahip olan bu kültür platformunun 15 Kasım 2014 yılında Kocaeli'de kurulduğunu, üyelerin kültürel gelişimlerine katkıda bulunup kalıcı dostluklar kurmak amacıyla yurtiçi ve yurtdışı kültürel geziler başta olmak üzere ev ziyaretleri, gençlerle baş başa etkinlikleri, konser, tiyatro ve seminerler ile vefa buluşmaları ve tartışma programları gibi önemli faaliyetler icra ederek “insana dost, fikre dost” mottosuyla şehrin ruhuna dokunan bu kültür ocağına dair bilgileri hanımefendiden dinledikçe hem çok mutlu oldum hem de yaşadığım şehirde bugüne kadar böyle bir kültür platformundan neden haberim olmadığı için kendime içerledim.
Davet edildiğimiz toplantının, hekimliğinin 50. görev yılında Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Halil İbrahim Kahraman’ı kutlamak olduğunu öğrenince heyecanım daha da arttı.
Sırların kapısı bir bir aralanıyordu artık ve gizliler aşikâr oluyordu…
Hızla Akça Koca Kültür Platformu’nu araştırmaya başladım. Uzun yıllar önce Kocaeli Aydınlar Ocağından tanış olduğumuz Mali Müşavir Ahsen Okyar, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Koordinatörü bilge insan Abdullah Köktürk, Kocaeli Kültür Okulları Kurucusu Ali Aydemir, 2004-2009 Kuruçeşme Belediye Başkanı Ali Kahraman ve ülkemizin önemli değerlerinden 22-23 dönem Milletvekili ve AB Bakan Yardımcısı Dr. Alaattin Büyükkaya gibi aşina isimleri görünce hem bu kültür platformunun zihnimdeki kapalılığı açık oluyor hem de hayıflanmalarım artıyordu. Nihayet hanımefendiye bu davete icabet etmemiz gerektiğine dair kararımı ileterek mahcubiyetimi örttüm.
Dr. Halil İbrahim Kahraman ismi bendenizin zihninde, hekimliğin yanında vazife ahlakı ve sorumluluk bilincinin mücessem bir abidesi olarak nakışlıdır.
Hekimliği doktorluğa, şifahaneleri de hastanelere indirgediğimizde kaybettik insana dair kadim bilgeliğin anahtarını. Bu kendi kültürüne yabancılaşma garabetinden sonra insan, arızalanan bir araca, şifa dağıtan kadim kurumlarımız ise araç bakım servislerine dönüştü.
Kültür ve medeniyet genetiğimizde hekimlik; insana, hayata ve var olana dair derin bilgeliği bünyesinde barındıran bir meslek olarak çıkar karşımıza. Tıp tarihinin en önemli isimlerinden İbn-i Sina’ya baktığımızda psikoloji ve sosyoloji gibi insani ilimlerin yanı sıra bilgiden hikmete, fizikten metafiziğe kadar var oluşun bütün alanlarıyla ilgili geniş bir kültür birikimine sahip olduğunu görürüz. Hekimlik denince bendenizin aklına böyle büyük bilgeler geldiği için eskiden beri günümüz doktorluk mesleğine aşina olmakta epey zorlananlardan oldum. Hekimliğe dair böyle bir bilgeliğe ilk olarak üniversite yıllarımda tevafuk etmiş ve çok mutlu olmuştum. Tefsir Hocam Prof. Dr. Celal Kırca bendenizden zannedersem tıbb-ı nebevi konusunda ortak çalışma yaptıkları Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Nihat Bengisu’ya bu hususa dair çalışma metinlerini götürmemi istemişti. Nihat hocayla bu vesileyle tanışmış, sohbet etmiş ve muhayyilemdeki hekim profiliyle yüzleşmiştim. Yıllar sonra Kocaeli’de aynı duyguları yaşamama vesile olan hekim ise Dr. Halil İbrahim Kahraman oldu.
Bundan 25 yıl önce Akça Koca Bey’in şehri Kocaeli’ye ilk geldiğim vakitlerde eşimin hamilelik günlerinde aramızda yaşanan kan uyuşmazlığı sürecini vukufiyetle takip etmiş, bu süreçte sahibi olduğu tıbbi tahlil laboratuvarında bizlere yaklaşımı, bilge tavırları, görev ahlakı ve sorumluluk bilinciyle gönlümüzde taht kurmuştu.
Yıllar sonra hekimlik mesleğinde 50. Görev yılını kutlamak üzere buluşup hasret giderdiğimiz Dr. Halil İbrahim Kahraman’ı ailesi ve yakın arkadaşlarından dinlerken hem çevresindeki insanların gönüllerine ve yaşadığı şehrin kalbine olanca maharetiyle dokunan bilge bir hekim profiliyle yüzleşmenin hem de Akça Koca Bey’in yaşadığım şehirde kendi adına kurulmuş bir kültür platformu marifetiyle uzun asırlar sonra da birleştirici rolünü sürdürüp gönül fetihlerine devam ettiğini görmenin mutluluğunu doyasıya yaşama fırsatı buldum. Böylesine anlamlı bir buluşmaya vesile olan dostlara teşekkür ederim.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu
Yorumlar1