Türkiye dezenformasyonla mücadelede destan yazıyor

  • GİRİŞ06.06.2024 09:12
  • GÜNCELLEME09.06.2024 08:30

Dünya nice hastalık gördü. Onlarca salgın dönemleri yaşadı. Yeryüzü çeşitli devirlerde veba gibi adı bile insana ürküntü veren illetlerle kanser gibi çaresizlik çağrıştıran pek çok hastalığın fiziksel ve psikolojik yıkımlarına maruz kaldı. 

Bütün olup bitenlere rağmen bunlardan hiçbiri dezenformasyon kadar insanlık bilincini tahrip etmedi, insanlığı değer kaybına uğratmadı ve insanoğlunu kendine yabancılaştırmadı. 

Neden mi?

Çünkü dezenformasyon dediğimiz virüs, insanın hayata tutunmasında biricik etken olan hakikatin kalbini hedef alıyor ve onu ortadan kaldırmaya teşebbüs ediyor.
Dezenformasyon, insanlığın en güvenilir kalesi olan hakikati yerle yeksan ederek insanı savunmasız ve sığınaksız bırakıyor.

Dezenformasyon, insanın hakikatle bağını tamamen keserek onu yalnızlığın pençesine itiyor ve kendisine yabancılaştırıyor.

Bütün bu vahim hadiselerin neticesinde yalanlar ve algılar hakikatin yerine geçiyor. Öyle ki insan, olmamış veya olması ihtimal dışı bir şeyi sanki olacakmış gibi algılamanın yanında gözünün önünde olup bitenleri de sanki olmayan şeyler olarak değersizleştirmeye/önemsizleştirmeye başlıyor.

Bu yüzden çağımızın da en sinsi ve ölümcül hastalığı insan bilincini yerle yeksan eden dezenformasyondur. 

Gazze’de 7 Ekim’den bu yana canlı yayında hepimizin gözü önünde cereyan eden vahşete yakından baktığımızda dezenformasyon denen virüsün ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunu hemen anlarız. 

Nitekim Gazze’ye yönelik dezenformasyon 7 Ekim olaylarıyla birlikte hemen devreye girmiş ve sanki o tarihten önce bu topraklarda hiçbir olay meydana gelmemiş gibi bir algı oluşturularak hem Siyonist İsrail’in kirli geçmişi temizlenmeye hem de Siyonist zihinlerde demlenen soykırım arzusuna haklı bir zemin oluşturulmaya çalışılmıştır.

Bu etkili dezenformasyon süreciyle zihinlerin karartılması ve bilincin tatile gönderilmesi sayesinde;

Bebeklerin, çocukların, kadın ve sivillerin üzerine tonlarca bomba atılırken, evler, hastaneler, mabetler, okullar ve mülteci kampları yerle bir edilirken, 50 bine yakın masum cana hunharca kıyılırken ve bu bombalardan kurtulan insanların açlıktan ölümüne zalimce hükmedilirken dünyada kıyamet kopmamış, bu dezenformasyona canıyla, malıyla direnerek sesini yükselten cesur yüreklilerden başka kimseciklerin sesi çıkmamıştır.

Gazze’deki soykırıma dair Türkiye, dezenformasyonla mücadelede destan yazdı ve yazmaya devam ediyor.

Türkiye, kurulduğu andan itibaren fark meydana getiren kurumu İletişim Başkanlığı vasıtasıyla Soykırımcı İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçları nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanmasına dair delillerin ortaya konmasından tutun da bu soykırım sürecinde dünya kamuoyuna yönelik bütün dezenformasyon faaliyetlerinin ifşa edilmesinde büyük görevler ifa etti. Bu durum hem bütün dünya insanlarının doğru bilgilendirilmesini hem de bu süreçte Siyonist İsrail’e yönelik tepkilerin doğru yöne kanalize edilmesini sağladı.

Bu süreçte İsrail, akıllarıyla alay edercesine bütün dünya insanlarını;

Uzun yıllardan beri işgal altındaki topraklarında ufacık bir kıyı şeridine hapsedilerek dış yardımlara mecbur bırakılan Gazze’deki çocukların bütün vakitlerini İsrail’i yok etmek için plan yaptıklarına inandırmaya çalışmış, bombardımandan fırsat bulup bebekleriyle oynamak için dışarı çıkan kız çocuklarını sanki ellerinde güdümlü füze taşıyan birinci dereceden terör suçluları olarak göstermiş, dışarıda top oynayan çocukları füze atan askerler olarak lanse etmeye kalkışmış ve mülteci kamplarını silah atölyeleriymiş gibi lanse ederek tarihin en insafsız ve acımasız dezenformasyonuna imza atmıştır. 
Türkiye bir taraftan ulusal mecralarda olduğu gibi uluslararası platformlarda sesi hiç eksilmeyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesiyle diğer yandan İletişim Başkanlığı vasıtasıyla Katil İsrail’in Gazze'de yürüttüğü dezenformasyon bombardımanını göğüslemiş, bu Siyonist tayfanın 50 bine yakın masumun yanında hakikati de katletmeye çalışmasına mâni olmuştur.

Bugün onca baskıya rağmen dünya sokaklarında, toplantı-gösterilerde, üniversitelerde ve hemen her yerde İsrail'in soykırımına yönelik tepkilerin aralıksız sürmesinde ve hemen her gün yeni bir devletin her riski göze alarak Filistin’i tanıdığını ilan etmesinde Türkiye’nin bu kesintisiz mücadelesinin rolü büyük olmuştur.
Temennimiz bu çabanın daha büyük dalgalar oluşturmasıdır…

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu / Haber7
murselgundogdu@gmail.com

 

 

Yorumlar6

  • Nail 3 ay önce Şikayet Et
    Yahudi'nin bu kadar etkin olduğu ülkede dezenformasyonla mücadele bakanlığı bile kurulmalıdır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Nadim hatipoğlu 3 ay önce Şikayet Et
    dilin kemiği yok kafirin ve uzantılarının dini yok dini olmayanında edebi yok insanlığı yok feraseti yok tüm yoklar bu adreste birleşir bir tek var vardır orda inkar ve dünyanın nimetlerinden faydalanmak gerisi angarya. onun için MÜSLÜMAN çok uyanık ve çalışkan olacaktır.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • sami sezgin 3 ay önce Şikayet Et
    Mürsel hocam süpersin. Kalemine sağlık...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • yozgatlı 3 ay önce Şikayet Et
    Hani merak buya. Dünyanın en prestijli ünüversitelerinde Filistinle ilgili protestolar varken bizim ünüversiteler neden uyuyor?
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Kriptolara Dikkat 3 ay önce Şikayet Et
    Sosyal medyada milyon takipçili İslam düşmanı olan Türkçe hesaplar var, özellikle X ve YouTube gibi platformlardan milletin çocuklarını İslam ve devlet düşmanı haline getiriyorlar, bunların Mossad-Vatikan-CIA ile bağlantıları bile çıkacaktır araştırılırsa, dikkat edin özellikle sözde Türkçülük maskesi takarak İslam düşmanlığı yapıyorlar, tam tersine sürekli Yahudi seviciliği yapıyorlar
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat