Huzurdan Korkuya; Yaz Mevsiminin Dönüşümü

  • GİRİŞ20.06.2024 09:25
  • GÜNCELLEME21.06.2024 09:19

Yorucu bir yıl geçirenlerin dört gözle beklediği bir mevsimdir yaz.

Birileri için deniz sefası, bazıları için dinlenme zamanı, kimilerine göre yayla vakti veya sıla-i rahim…

Çocukluğumdan beri her yıl yolunu gözlediğim ve bir an önce gelsin diye iple çektiğim yaz mevsimine dair içimdeki o huzur kokan duyguların yerinde şimdilerde korku ve endişe kol geziyor. Bunun elbette pek çok sebebi var. Burada birkaç tanesine değindiğimde öyle zannediyorum ki sizin de ekleyeceğiniz ilave kaygı ve korkular olacaktır.

Yaz mevsimi korku filmlerini aratmıyor artık.

Yaz demek, orman yangını demek mesela…

Yaz mevsimi başlar başlamaz bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hemen orman yangınları başlıyor. Tedbirsizlik, ihmal, sabotaj vs. Adına ne derseniz deyin, tutuşan her ormanla birlikte ülkemizin umutları yanıyor, geleceği yaralanıyor.

Bu iş için çok sıkı önlemler almamız lazım.

Orman yangınıyla kül olan sadece tabiat ananın elli, yüz, iki yüz yıl ve daha fazla emzirip büyüttüğü ağaçlarımız değil ülkemizin ciğerleri ve oksijen depoları aynı zamanda. Üstelik basit bir tedbirsizlik veya ihmal neticesinde yok olup giden sadece boy boy ağaçlar değil karıncasından çekirgesine, kaplumbağasından ceylanına milyonlarca hayvan ve bitki türüdür.

Hangimizin bize daha sağlıklı bir tabiat oluşturmaktan başka vazifesi olmayan bu günahsız canlılara dünyadayken cehennemi yaşatma hakkı veya haddi var? Bunu hiç düşündük mü acaba?

Bu yüzden orman yangınlarına karşı çok sıkı önlemler almalıyız. Tarım ve yerleşim alanlarının orman arazilerinden kesin hatlarla ayrılması, ormanlara girişlerin belli usullere bağlanması ve sabotajlara karşı cezaların son derece caydırıcı olması gibi fiziki önlemler başta olmak üzere her bir vatandaşımıza bu konuda eğitim yoluyla bilinçlendirme çalışmalarına hız vermeliyiz. Küresel ısınma gibi dünyayı tehdit eden çevre sorunları bize gösteriyor ki yeşil vatanına sahip çıkıp onu koruyan ve çoğaltan ülkeler geleceğin güçlü ülkeleri olacaktır. Bunu başaramayanlar ise çöl olup ufalanacaktır.

Yaz mevsimi, susuzluk korkusunu hafızalarımıza kazıyor…

Yaz deyince aklımıza hücum eden korku ve kaygılardan biri de susuzluk. Başta İstanbul olmak üzere pek çok vilayetimizde yaz mevsimiyle birlikte barajların doluluk oranları haberlere sıklıkla konu oluyor.

Yaşanan kurak günlere bilinçsiz sulama, ilkesizlik ve denetimsizlik gibi bize özgü kronik hasletler de eklenince pek çok su kaynağı ve gölümüzü kaybettik/kaybediyoruz. Bütün bunların neticesinde bölgelerimizin florası, iklimi ve doğal yapısı değişiyor. Hızla çölleşiyoruz. Topraklarımız verimsizleşiyor. Üstelik yerin üstünü bitirdiğimiz gibi yer altı sularını da bilinçsizce tüketiyoruz.

Ülke olarak su konusunda çok sıkı tedbirler almamızın zamanı geldi de geçiyor. Bizim bir gram suyu israf etme lüksümüz yok. O yüzden var olan su kaynaklarımızı gözümüz gibi korumakla beraber bu konuda yeni kaynaklar da üretmenin telaşına düşmeliyiz. En önemlisi de ana sınıflarından itibaren çocuklarımıza tasarruf bilinci aşılamalıyız.

Yaz mevsiminin büyük endişelerinden birisi şüphesiz çocuklarımız…

Eskiden çocukların dışarı çıkması, arkadaşlarıyla dışarda vakit geçirmesi ebeveynler tarafından büyük risk olarak görülürdü. Çocukların evde dizlerinin dibinde oturması ise en güvenilir yol olarak kabul edilirdi.

Şimdi asıl risk evlerimizde…

Yaz tatiline girdik. Çocuklar evlerinde. Anne- baba veya kardeşleriyle mi birlikteler. Hayır. Kendileri ve mavi ekranlarıyla baş başalar. Birilerinin onlar için hazırlamış olduğu oyun, eğlence ve sosyal içeriklerin içinde gün boyu birilerinin istediği sözüm ona yüksek bilgi, kültür ve zevk anlayışına ulaşabilmekle meşguller. Karınlarını doyuran ama kendilerini asla rahatsız etmeyen ebeveyn modeli en büyük tercihleri. Zaten onları bu renkli dünyalarında rahatsız etmeye kalkarsanız yiyeceğiniz azarlara hazırlıklı olmalısınız…

Birileri çaktırmadan bize, önce çocuklarımız için çok rahat odalar hazırlattı sonra da onları bizden kopardı. Şimdilerde ise bütün boş vakitlerinde onları sıkı eğitimlere almakla meşguller...

Çocuklarımız göz göre göre evlerimizin içinde hem kendine hem ailesine hem kültürüne hem tarihine hem toplumuna hem de fıtratına yabancılaşıyor.

Toplum olarak bu ve benzeri korku ve endişeleri yendiğimiz vakit yaz mevsimlerini yine özler hale geleceğiz ve yorucu geçen bir yılın ardından yaz mevsiminin gelmesini iple çekeceğiz gibime geliyor.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu / Haber7

murselgundogdu@gmail.com

 

Yorumlar4

  • ALİ KISA 3 ay önce Şikayet Et
    Diğer bir sorun silahlanma ve bunun sonucu akan kanlar insanlar o kadar vahsilesmis ki canı sıkılan diğerini öldürüyor bu işe acil çözüm bulunmazsa başıboş köpek sorunundan daha tehlikeli olacak
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Dünya 5ten büyük 3 ay önce Şikayet Et
    Bir cumaya veya bir vakit namazına her hafta çocuğuda yanımıza alıp camiye gitmemiz lazım... en basit bir mescid bile en şatafatlı kiliseden veya gayrıislami bir mabedden cok daha huzurlu... Rabbim bizden sonraki nesilleride İslama bağlı yaşayanlardan eylesin...
    Cevapla
  • Bülent duman 3 ay önce Şikayet Et
    Yakanların elleri kırılsın inşallah
    Cevapla
  • MaKuS 3 ay önce Şikayet Et
    Sağlıklı dünyanın son demlerini yaşadık , Hamdolsun . Kıyametin ilk adımlarını , başlangıcını da görmek nasipmiş .
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat