Karadeniz Yolu Tuzaklarla Dolu
- GİRİŞ08.08.2024 08:48
- GÜNCELLEME08.08.2024 10:48
Karadeniz insanı doğup büyüdüğü coğrafyanın dışında yaşarken yarımdır, eksiktir, kısadır. Yeşil ve mavinin bin bir tonundan uzakta olmak bu topraklarda doğup büyüyenlere oldukça ağır gelir zira. Bu yüzden gurbete düşmüş Karadenizli, bir taraftan yaşadığı yeri Karadeniz bölgesine benzetmek için yoğun çaba harcarken diğer yandan hatıralarının mahzeni mesabesinde olan memleketini ziyaret için fırsat kollamakla meşguldür.
Sabahın erkeninde Kocaeli’den Giresun’a doğru sıla-i rahim için yola çıktığımda içimde dolanıp duran duygular bunlardı ve yüreğimin arka fonunda doğup büyüdüğüm yerlerin mavi ve yeşil tonlarla bezenmiş muhteşem resimleri birbiri ardınca sahne alıyordu.
Duble yollar eşliğinde Karadeniz’e gitmek hem güvenli hem de keyifli.
Eski Türkiye günlerinde ülkemizin belini bir kemer gibi saran bu güzergahtan Karadeniz’e seyahat etmek pek çok tehlikeyi göze almak demekti ve canımız cebimizde böyle bir yolculuğa çıkarken günler öncesinden çetin bir sinir harbine hazırlık yapmak zorunda kalıyorduk. Şimdilerde duble yollar, viyadükler ve tünellerle donatılan bu istikamette her biri birbirinden muhteşem tablolar gibi önünüze serilmiş Güzel Anadolu’muzun rengarenk coğrafi kesitlerini keyifle seyrederek yol alma şansına sahibiz.
Ne var ki yol boyunca yerleşim yerlerinin çok sık olması, coğrafyanın inişli çıkışlı olduğu kadar ancak kıvrımlı yol çeşidine müsaade etmesi gibi zorunlu sebeplerden dolayı hız limitleri aşırı derecede değişiklik arz ediyor.
Bu durum sürücüleri güvenli ve canlı tutuyor tutmasına ama Karadeniz yolunu da baştan sona kadar tuzaklarla donatmış oluyor. Güzergâh boyunca sürücüleri 110 veya 90 km hızla seyrederken üç dört saniye içinde 70 ve nihayet 50 km hıza inmeye mecbur eden bu durum, çok sık tekrar ettiği için uygulanmayı güçleştiriyor. Bu ise bir açıdan vicdani rahatsızlığa sebebiyet verirken diğer yandan sürücüleri ağır trafik cezalarına maruz bırakıyor.
Karadeniz’e sıklıkla gidip gelen arkadaşların döndükten sonraki birinci gündemlerinin bu seyahatten ödül olarak aldıkları iki, üç hatta daha fazla trafik cezası olmasının sebebi işte bu.
Karadeniz’e kurban kesmek için niyetlenip kesemeden dönen arkadaşın bunun sebebini sormam üzere bana verdiği şu cevabın nedeni de giderken yediği seri trafik cezalarından başkası değildi;
-Hocam. Bu yıl kurbanı devlete bağışladım…
Bendeniz de her Karadeniz seyahatimde bu duyguyu bizatihi tadanlardanım. Karadeniz’e sık gidip gelen dostlar tarafından bizzat tembihlenmeme, üstelik bu yılki seyahatimi üç genç gönüllü trafik denetmeni eşliğinde bol kontrollü ve oldukça dikkatli yapmama rağmen yine ceza veya cezalardan yakamı kurtaramadım. Dönüşte kontrol ettim. Bunlardan biri sert bir inişin bittiği noktada 51/2-A’dan alınan bir ceza. Geçen yıllarda cezalar birkaç ay sonra tebliğ ediliyordu. Şimdi birkaç gün içinde bu duyguyla tanıştırılıyorsunuz.
Trafik hata kabul etmez ve her kural ihlalinin mutlaka bir karşılığı olmalıdır. Doğrusu da bu. Zaten trafik kuralları denen şey sürücüleri hatalardan korumak için vardır ve ancak böyle bir amaç için uygulanmalıdır. Yoksa vatandaşa tuzak kurmak için değil. Devlet vatandaşına tuzak kurar mı? Asla kurmamalı hatta bunu çağrıştırabilecek söylem ve eylemlerden de mümkün mertebe uzak durmalı. Bu hususta bu tür konularda kulağı delik Karadenizli arkadaşlardan birisinin söyledikleri oldukça canımı sıktı. Ona göre Karadeniz yolunda cezaların bu kadar sık kesilmesi vatanseverliğiyle maruf Karadeniz ahalisini devletinden soğutuyormuş. Ne kadar doğruluk payı vardır bilmiyorum ama bu yılki izlenimlerimden sonra bu konunun üzerinde düşünülmeye değer bir mevzu olduğu kanaatindeyim.
Karadeniz Yaylaları Acilen Karantinaya Alınmalı.
Mutat iki haftalık Karadeniz seyahatimde genellikle köy ve yaylalarda vakit geçirir, nadiren sahile inerim. Bu sene de öyle yaptım ve ülke genelindeki kavurucu sıcaklara inat yükseklerin serin havasını teneffüs ettim.
Amcaoğlu Ahmet mihmandarlığında yaylaların zirvelerinde dolanırken bir yandan muhteşem tabiat manzaralarına tanıklık etmenin doyumsuz hazzını yaşarken diğer taraftan da yaylaların hızla talan edildiğine şahit oldum.
Karadeniz’de yolu asfaltlanıp ulaşım sorunu ortadan kalkmış yaylaların tamamı istila edilmiş durumda. Birkaç yıl önce geleneksel yayla evlerinin süslediği pek çok obada şimdilerde iki, üç hatta daha çok katlı betonarme yapılar arz-ı endam ediyor. Geçtiğimiz dönemde orman alanlarının yok edilerek tarıma açılması neticesinde köylerimizi tahrip ettik. Şimdilerde bilinçsizce kullanılan gübre ve tarım ilaçlarıyla bu tahribatı hunharca sürdürüyoruz. Bugün köylerimizin pek çoğu kaynak sularının kuruması nedeniyle içecek su ihtiyacını yaylaların berrak sularından karşılıyor. Şimdi yaylalar da elden giderse bu vatandaşın hali nice olacak? Bu yüzden Karadeniz yaylaları acilen karantinaya alınmalı ve kaçak yapılaşmanın önüne güçlü bir set çekilmelidir.
Karadeniz’de fındık bahçeleri cıvıl cıvıl.
Bu yıl fındıkta rekolte rekoru kırılacak gibi görünüyor. Bütün bahçelerde fındık bol. Bu yüzden bahçeler cıvıl cıvıl. Sahil şeridinde bütün işlemler tamamlanıp bugünlerde fındık toplanmaya başlanırken köylerde ise filiz alma ve ot biçme gibi hazırlıklar bütün hızıyla devam ediyor.
Yükseklerde fındık bol olunca ayı ve domuz gibi fındıksever hayvanlar bahçelerden eksik olmuyor.
Yıllardan beri Karadeniz köylüleri bu soruna kalıcı bir çare üretmenin derdinde ama bu fındıksever hayvanlar her defasında alınan önlemleri boşa çıkarmayı başarıyor. Şimdilerde bu soruna yaygın çözüm olarak dikkatimi çeken iki husus oldu. Bunlardan ilki fındık bolluğu nedeniyle yere yatan dalları birbirine bağlayarak dik duruma getirmek, diğeri de evde kullanılmayan elbiseleri fındık ağaçlarına giydirerek bahçede biri var hissi uyandırmak.
Bugünlerde yolunuz Karadeniz’e düşerse belki marketlerde çamaşır asmak için ip bulamayabilirsiniz ama hangi bahçeye girseniz rahatlıkla üstünüze uygun kıyafetler bulabilirsiniz…
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu / Haber7
murselgundogdu@gmail.com
Yorumlar30