Filistin Gülerse Dünya da Güler
- GİRİŞ22.08.2024 09:33
- GÜNCELLEME25.08.2024 09:41
Dünya neden yalpalayıp duruyor? İnsanlar niçin çaresiz?
Kaygı, korku, umutsuzluk ve endişe insanlığın ruhunu nasıl ele geçirdi? Dünyanın geleceğine dair umutlar neden her geçen gün sararıp solmakta?
Üzerinde yaşadığımız dünyanın direksiz ve sütunsuz olarak boşlukta ahenkle döndüğüne dair zihnimin hareketlenmeye başladığı anlar ortaokul yıllarıydı.
Böyle bir bilgiyle yüzleşmek ve bu bilinçle yaşamak bana çok ürkütücü gelmişti ilk zamanlar. Öyle ki böylesine devasa bir kütlenin üzerinden gökyüzüne bakarken içimin ürperdiğini ve bu saikle gözümü hemen geri çektiğimi hatırlıyorum. Sonrasında günlük meşgalelere dalarak bu esrarengiz ürpertiden sıyrılır ve hayatın hızlı akışına karışıp giderdik.
Çocukluk ve gençlik yıllarından kalan hatıraların tıpkı toprağa ekilmiş tohum misali günü gelince yeşermesi gibi ortaokul sularındaki dünyanın direksiz olarak boşlukta durmasına dair hissiyatım ilerleyen yıllarda hatırıma damlıyor ve beni bambaşka iklimlere sevk ediyordu. Nihayet Ra’d Suresi 2. Ayetle karşı karşıya gelince, gönül dinginlik mevsiminin sükutunu içerek rahatlıyordu; “Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi hakkıyla düzenler, yürütür, ayetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.”
Dünyanın tarihsel, toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısıyla zihnimin daha ziyade meşgul olduğu yıllar ise üniversite dönemiydi.
Sosyolojik açıdan dünyaya bakmaya başlayınca insanın dışardaki ahenk ve uyumun aksine bu büyük yerdeki kargaşa, çatışma ve kaos tufanlarına hazırlıklı olması gerektiğini anlamıştım. Zira dışarda ne kadar uyum varsa bunun aksine içeride o derece uyumsuzluk mevcuttu. Yine dışarıda işler her ne kadar ahenk ve düzen içinde cereyan ediyorsa içeride ise bunun aksine o derece düzensizlik ve kaos hüküm sürüyordu.
Görünen o ki içinde yaşadığımız dünyanın bir kanadı çoktan kırılmıştı.
O yüzden ahengini kaybetmiş olarak yalpalıyordu dünya ve dengesini kaybetmiş olarak bocalıyordu. Son zamanlarda ise ruhunu yıpratmış ve kanatmış olarak can çekişip sağa sola savruluyordu adeta.
Bir dünya düşünün ki ABD eliyle şekilleniyor, onun eliyle düzen buluyor.
ABD’nin beyaz dediği beyaz, siyah dediği ise siyah. Buna itiraz etmenin ve karşı çıkmanın dayanılmaz bir faturası var. O yüzden onurlu ve seçkin bir azınlıktan başka bu tür söylemlere cesaret eden de olmuyor. Bu durum insanlık adına iki ağır sonuç doğuruyor. Bunlardan ilki hak ve hakikatin buharlaşması. İnsanların bilgi yoğun bu çağda hak ve hakikatten fersah fersah uzaklaştırılırken çağın öğretmenleri olan dijital platformlar aracılığıyla ABD ve tayfasının dikte ettiği sanal hakikate yönlendirilme sebebi tam da budur. Diğeri ise adalet duygusunun kökünden zedelenmesi neticesinde insanlığın geleceğe dair umutlarını kaybetmeyle yüz yüze kalmasıdır.
Bugün Gazze’de insanlığın gözleri önünde bir soykırım vahşeti yaşanıyor. Bütün dünya şahit ki İsrail denen korsan devlet kurulduğu günden beri bu topraklarda insanlık dışı hadiseler cereyan ediyor.
Yetmiş beş yıldır zulüm altında yaşayan ve her gün toprakları çalınan halkın bu vahşete gösterdiği bir tepkiyi dönüm noktası yaparak Soykırımcı İsrail’i haklı göstermeye yeltenmek, onu koruyup kollama rolüne soyunmak, işlediği insanlık suçlarını aklamaya çalışmak ve dahası bu soykırıma para ve mühimmat desteği vermek en hafif deyimiyle bu insanlık suçuna ortak olmaktır. Bu yüzden ABD er ya da geç bir soykırım destekçisi olarak insanlığın vicdanında ve adil mahkemelerinde mutlaka yargılanacaktır.
ABD’nin barıştan söz edişi, kendini ve İsrail’i aklamaya çalışmaktan başka bir şey değil.
ABD, barış adı altında Filistin’e yok oluş belgesi imzalattırmak istiyor. ABD ve tayfası aklı sıra Hamas’a; masada mı yok olmayı seçiyorsunuz yoksa sahada mı? Tercih sizin, demeye getiriyor. Bugüne kadar Filistinlilerin elini kolunu bağlayıp onları İsrail kuduzlarının insafına teslim eden ABD, akıttığı kanlardan elini temizlemek ve bu soykırım davasından aklanmak istiyor ama bu o kadar kolay olmayacak. Temennim odur ki böylesine organize bir kötülüğü dengeleyecek asil bir iyilik hareketi ortaya çıkacak ve dünyanın iyilikten, hak ve adaletten yana kırılan kanadını tamir ederek dünyayı yeniden çift kutuplu hale, denge ve düzene kavuşturacaktır.
Böyle bir süreçte bize düşen, tek kutuplu ve tek kanatlı olarak insanlığı vahşete sürükleyen böyle bir dünyanın alternatifini üretmek için çaba harcamak ve dünyanın iyilikten yana kırılan kanadını tamir ederek ayağa dikecek bir irade sergileyerek insanlığın umudunu yeniden yeşertmektir.
Bu yüzden Filistin’de işler düzen bulursa dünya da düzen bulur. Filistin gülerse dünya da güler ve Filistin kurtulursa dünya da kurtulur.
Mürsel Gündoğdu/Haber7
Yorumlar4