Türkiye’nin Uzattığı El Havada Kalmaz
- GİRİŞ31.10.2024 08:42
- GÜNCELLEME01.11.2024 09:06
Geçen yüzyılın başında cetvelle belirlenen Ortadoğu sınırları şimdilerde ABD koruması ve Avrupa devletlerinin gözetimi altında yeniden çiziliyor.
Güç ve iktidar ABD’de, kalem ise Siyonist İsrail’in elinde.
21. Yüzyılın yüzkarası bu katil sürüleri hiçbir insani, vicdani ve ahlaki ilkeye aldırış etmeden kafalarına göre şekil veriyorlar bu coğrafyaya. İnsanları çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden öldürüyor, binaları sivil-asker ayrımı gözetmeden yerle bir ediyor, hatıraları bir daha geri dönmemecesine kara toprağa gömüyor ve devasa bir bölgenin hafızasını bir daha yeniden canlanmamak üzere silip süpürüyorlar.
“Bahar” kelimesi de böyle bir olguya kurban gitti.
Kış mevsiminin zorluklarından en çok baharın gelecek oluşuna sığınarak rahatlardık eskiden. Ne zaman ki “Arap Baharı” adındaki suni dalga bu coğrafyayı istila etti işte o zaman gelmekte olanın bahar olmadığını, bahar kostümü içindeki kara kış olduğunu anladık.
Ne var ki iş işten çoktan geçmişti.
Bugün bu coğrafyanın sınırlarını sil baştan çalakalem çizmeye koyulanlar, bu yolun kaldırım taşlarını yakın geçmişte adım adım döşediler aslında. Hem de gözümüzün içine baka baka ve aklımızca alay edercesine.
Durup bekleyelim, dedik. Hele bir bakalım ne olacak, dedik. Bu işin sonucu nereye varır, izleyip görelim, dedik ve şimdilerde açık ve net olarak gördük göreceğimizi.
Bu hengamede Ortadoğu’daki devletlerden bu yeni sınır taksimine itiraz etmesi veya karşı çıkması muhtemel olanların tamamı yeni yüzyılın sinsi taktikleri kullanılarak bir daha başlarını kaldıramayacak hale getirildiler. Sınır komşularımızdan Libya bölünüp parçalanarak istikrarsızlaştırıldı, Irak fiilen üçe bölündü ve Suriye’nin içler acısı durumu da ortada.
Dün kimyasal silah yalanıyla Irak’ın dizayn edilip tehdit olmaktan çıkarılışını olduğu gibi DAEŞ algısıyla Suriye’nin bölünüşünü de canlı canlı izledik. Suriye’de ABD gözetiminde PKK’ya alan açılıp bu terör örgütünün sözde bir devlet ordusu gibi güçlü silahlarla donatıldığını elimiz kolumuz bağlı şekilde izlemek durumunda kaldık.
Oysa bu ateşin bize sıçraması kaçınılmazdı ve nitekim öyle de oldu.
Ülkü ve ideallerini olduğu gibi din ve imanlarını ABD’nin âli çıkarlarına peşkeş çeken yerli kılıklı bir avuç ihanet çetesinin 15 Temmuz hain darbe girişimi planına Türk halkının gösterdiği muhteşem karşı duruş ABD ve İsrail’in ülkemize yönelik yeniden sınır belirleme operasyonunu bir süreliğine erteledi ertelemesine ama asla sona erdirmedi.
O yüzden ABD ve Siyonist İsrail var olduğu sürece Türkiye’ye dair bölüp parçalama planı da hep var olacaktır.
Nitekim Siyonist İsrail bir süredir “Amelek” hezeyanıyla Gazze’de taş üstünde taş bırakmıyor ve Filistin halkını dünyanın gözü önünde soykırıma uğratıyor. Bu caniler şimdilerde ABD desteğiyle Hizbullah’ı bahane göstererek Lübnan’ı adım adım işgal ediyorlar.
Yarın sıra Suriye’de…
Hemen ertesi gün ise kapısı çalınacak ülke Türkiye’dir.
Bu soykırımcılar bu iş için bizim karşımıza çıkacak mertlikte ve yiğitlikte olmadıkları için epey süredir bu işe uygun vekil güç hazırlığındaydılar. Bu vekil güçlerden biri “bahar gelecek” hezeyanıyla müntesiplerine sahte umutlar vaat edip onların beyinlerini yıkayan, onların parasıyla saltanat süren ve nihayet ağababalarının talimatıyla ülkemize birbiri ardınca operasyon çekmeye yeltenen FETÖ terör örgütüydü ki şimdilerde Fetö’nün ölümüyle kendi aralarında miras kavgasına tutuştular. Diğer vekil güç ise yıllardan beri ABD ile Avrupalı devletlerin el ele hem eğitip hem de donattığı PKK terör örgütüdür.
Tusaş saldırısıyla Türkiye’nin sınırlarını yeniden çizmeye yönelik hain teşebbüs fiilen başlamıştır.
Türkiye’nin içerde birlik-beraberlik, dışarda kendini korumaya yönelik alternatif tedbir arayışları hızlandıkça bu korsan sınır çiziciler hem bu süreci baltalamak hem de nihai emellerine ulaşabilmek için sahadaki vekil güçleri PKK vasıtasıyla düğmeye bastılar. Şu anda PKK, ABD himayesinde sahada kanla sınır çizmekte olan Siyonist İsrail’in tetikçiliğini yapmakla meşgul.
Bu planı yapanların unuttuğu şey ise binlerce yıllık devlet tecrübesiyle Türkiye Cumhuriyeti meydanı ne tetikçiye ne de onu eğitip donatarak sahaya süren çevrelere bırakır. Nitekim Türk ordusu, her zaman olduğu gibi son günlerde de herkese anladığı dilden konuşmaya devam ediyor.
Tarih bilir ki bu ülkenin uzattığı el hiçbir zaman havada kalmadı, kalmayacak da…
Mürsel Gündoğdu/Haber7
Yorumlar3