Suriye trafiği Türkiye’den yürüyor
- GİRİŞ12.12.2024 09:27
- GÜNCELLEME13.12.2024 20:12
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Suriye'de yaşanan son olayları görüşmek üzere yarın Türkiye’de olacak.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, önümüzdeki hafta başında Suriye'deki gelişmeleri ele almak amacıyla Türkiye'yi ziyaret edeceğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya geleceğini duyurdu.
Suriye meselesinin tescilli kaybedenlerinden olan İran, Suriyeli muhaliflerin başarısını ABD ve İsrail’e mâl ederek isim telaffuz edemeden bu işten Türkiye’yi sorumlu tutmaya yeltendi.
Oysa Suriye’nin özgürleşme sürecinde İran, sadece direniş ekseninin çelik dişlilerini kırdırmakla kalmadı aynı zamanda Şii hilalinin boynuzlarını da kaybederek olanca zulümlerini yanına alıp ülkesine geri dönmek zorunda kaldı. Öyle görünüyor ki bundan sonraki süreçte, uzun zamandan beri bölge geneline yaymakla meşgul olduğu gerilimi kendi sınırları içinde yaşamaya başlayacak. Anlayacağınız İran yakın gelecekte kritik gelişmelere gebe olacak gibi görünüyor.
Suriye meselesinde kaybedenler kulübü üyelerinden olan Rusya’nın kafası bir hayli karışık. Rusya’da son olaylara dair ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in akıl hocalarından Aleksander Dugin’in Suriyeli muhaliflerin başarısından Türkiye’yi sorumlu tutarak ülkemizi tehdit etmesinin ve ne hikmetse hemen sonra geri adım atmasının ardından sahneye çıkan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın Türk dostlarıyla Suriye konusundaki temasların sürdüğünü belirtmek durumunda kaldı. Rusya’da Dugin’in kulağı çekilmişe benziyor zira Suriye’de durumun bir an önce istikrara kavuşmasını isteyen Rusya buradaki deniz ve hava üsleriyle diplomatik misyonlarının güvenliğinin sağlanmasına büyük önem veriyor. Elbette bu işi için ilk kapısını çalması ve görüşmeler yapması gereken ülke Türkiye.
Suriye ekseninde neler oluyor neler? Bu meselede her an adeta ışık hızında gelişmeler yaşanıyor.
Suriye meselesinin iflas sürecine soktuğu örgütlerin başında PKK/YPG geliyor. Nitekim Diktatör Esad’dan kurtarılır kurtarılmaz bu topraklar SMO tarafından karış karış bu kanlı örgütten temizleniyor. Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) da bu konuda boş durmuyor. Nitekim MİT bu hususta terör örgütü PKK/YPG'nin Suriye'nin Kamışlı bölgesinde Esed rejiminden ele geçirdiği füze, ağır silah ve mühimmatların yüklü olduğu 12 tır ve 2 tank ile 2 mühimmat deposunu iki gün önce imha etti.
Sırtını ABD ve İsrail’in kirli emellerine yaslayan bu kirli örgüt, ABD desteğiyle sakırtlak misali yapışıp köstebek gibi tünelledikleri alanlardan mekânın asıl sahipleri eliyle sökülüp atılırken yaptığı zulümler nedeniyle bölge halkı tarafından taşlanıyor, aşağılanıyor ve lanetleniyor. Öyle görünüyor ki dünyanın değişik bölgelerinde bu örgüt gibi kullandığı yapıları günü gelince terk edip kaçan ağababaları tarafından PKK/YPG de yakın zamanda terk edilecek ve sonrasında bu örgüt mensupları kendilerine sığınacak delik arayacak.
Suriye meselesine yönelik ülkemiz sosyolojisinde de önemli değişimler yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek.
Zalim Esad rejiminin yıkılmasıyla ülkemize sığınan Suriyeliler ülkelerine dönmeye başladı. Bu yüzden bazı vilayetlerimizde Suriyelilerin yoğunlukta bulunduğu caddelerde dükkanlar ve evler boşalmaya başladı. Bu durumun önümüzdeki günlerde daha belirgin hale geleceği muhakkak.
Suriye’de 61 yıldır hüküm süren Baas Rejimi’nin son tescilli diktatörü Beşşar Esad’ın devrilişinin yankıları bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bütün hızıyla devam ediyor.
Yanında götürdüğü kan kokulu serveti ve geride bıraktığı zulüm dokulu resimleriyle Beşşar Esad’ın Suriye’ye bıraktığı korkunç yıkım tablosu, vicdanı henüz körelmemiş dünya kamuoyunun gündeminden epey bir süre daha düşmeyecek gibi görünüyor. Özellikle Sednaya Hapishanesi’nde insanlara yapılan zulümlerin resimleri belleklerden uzun süre silinmeyecek cinsten.
Neticede Suriye için son derece karanlık bir devrin kapıları kapanırken şimdi o topraklarda yepyeni bir merhaleye geçilmiş oldu.
61 yıldır beklenen ve sadece 12 gün süren oldukça zorlu bir süreçti bu.
Fransızların Nusayri bölgelere yaptığı özel okulların birisinde öğrenim görüp subay olan ve sonra Baas Partisi’ne katılan Hafız Esad’ın 1970 yılında askeri darbeyle yönetimi ele geçirmesi, Suriye’de 53 yıllık Esad ailesi iktidarının başlangıcı oldu. Yönetime geçtikten sonra ülkeyi hızla istihbarat ağlarıyla donatan Baba Esad, iktidarını sağlamlaştırmak adına yeri geldiğinde kendi halkına karşı gözünü kırpmadan en ağır silahları kullandığı gibi 1982 yılında Hama’da on binlerce masum sivili öldürmekten dahi geri durmadı.
Babasının ölümünün ardından Batı’nın estirdiği değişim rüzgarlarıyla görevi devralan Oğul Esad aynı koltuğa bir dizi reform vaadiyle oturdu.
Bu dönemde Suriye için bir umut ışığı belirir gibi olsa da bu göstermelik hava kısa süre sonra yerini sisli iklimlere terk etti. Zira Oğul Esad iktidarı süresince siyasi, askeri ve ekonomik alanda herhangi bir reform yapmadığı gibi terör bataklığı haline dönüştürdüğü Suriye’de değişim talep eden halkına karşı giriştiği katliamlarla adeta babasına rahmet okuttu. Bu hengamede Oğul Esad Suriye’yi Rusya, İran, ABD gibi devletlerle IŞID ve PKK gibi ısmarlama terör örgütlerine peşkeş çekmekle kalmadı, kendi halkından yüz binlerce sivili Rusya ve İran desteğiyle gözünü kırpmadan öldürdü. Bunun yanında on binlerce kişiyi de siyasi bahanelerle tutukladı. Oğul Esad’ın kendi halkına yaptığı dayanılmaz zulümlerin bin bir tonu bugün bütün çıplaklığıyla dünya kamuoyunun gözleri önüne seriliyor.
Ve nihayet Baas Rejimi’nin Suriye’deki son zalimi Beşşar Esad, 8 Aralık 2024 tarihinde ülkenin gerçek temsilcilerinin iradesiyle devrilerek Suriye’den kaçtı ve Rusya’ya iltica etti.
Zaman hep ileriye akar. Ne var ki bazı eşref vakitlerinde anı dondurup bir durum değerlendirmesi yapmak, gelecek adına hayati önem arz eder.
Bu zorlu süreci doğru okuyamayıp kaybedenler olduğu gibi bu süreçten kazançlı çıkanlar da oldu. Kuşkusuz kazananların başında Suriye halkı geliyor. Bu halka en zor zamanlarında evlerinin kapısını açan Türkiye de kazananlar arasında kuşkusuz.
Suriye’de sadece kaybetmekle kalmayıp adeta iflas eden bir yapı var ki o da Baas Rejimidir. Bu rejimle birlikte iflas eden Baba-Oğul Esad’ın tutsak zihniyetidir. Fareyi aslana dönüştürmeye çalışıp bir ülkeyi kaosa teslim eden ABD-Rusya-İran-Batı gizli ittifakını içeren sömürgeci akıl da Suriye’de kaybedenler arasındadır. Aynı şekilde Büyük Kürdistan kurma hayaliyle bu bölgeyi terör bataklığına dönüştüren ABD-İsrail ortak yapımı ihanet senaryosu da kaybetmiştir.
Görünen o ki eğer Suriye’de halkın farklı eğilimlerini tek çatı altında birleştirecek güçlü bir siyasi yapı kurulur ve bu oluşum ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamayı başarırsa Ortadoğu coğrafyasında bundan sonra Baas rejimi anlayışında hiçbir baskıcı/zalim rejimin halkına rağmen ayakta durması mümkün olmayacak.
Mürsel Gündoğdu/Haber7
Yorumlar3