Yükselen Türkiye’nin Yankıları
- GİRİŞ19.12.2024 08:46
- GÜNCELLEME20.12.2024 09:28
Türkiye hem jeopolitik konumu hem de bölgesinde cereyan eden hadiseler karşısında aldığı inisiyatif nedeniyle bütün dünyanın gündeminde.
Türkiye, coğrafi konum olarak oldukça stratejik bir bölgede.
Kuşkusuz bunun hem dezavantajları hem de avantajları var.
Uzun yıllardan beri Türkiye, böyle bir coğrafyada kendisine dayatılan yapay gündemler ve suni hedeflerle meşgul edilip içe kapatılmanın kabarık faturalarını ödemekle meşgul oldu.
Atalarımız, “keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” demişler. Türkiye, talihine vurulan prangalardan kurtulup genetik kodlarına döndükçe stratejik konumunu her geçen gün avantaja çevirmeyi başarıyor ve bölgesinde olduğu gibi küresel anlamda da yükselen bir güç haline geliyor.
Son günlerde iyice belirginleşen bu durumun yankıları bütün dünya başkentlerini sarmış durumda.
Komşu ülke Yunanistan’ın ana gündemi Türkiye.
Yunan basınının olduğu gibi Yunan muhalefetinin de bu günlerde üzerinde odaklandığı konu, Ankara’nın pek çok küresel meselede aktif şekilde söz sahibi olması. Bu cümleden olarak Ukrayna'dan Şam’a, Libya'dan Afrika’ya kadar Ankara’nın güçlü bir role sahip olması komşu Yunanistan’ı bir hayli tedirgin etmişe benziyor. Bahsi geçen çevreler, Yunan diplomasisinin artık bu gelişmeleri dikkate alması gerektiğine dair keskin uyarılar yapıyor. Eğer zaman kaybedilirse bu durumun Türkiye'nin küresel ölçekteki rolünü önemli oranda yükseltirken Yunanistan'ı ise jeopolitik açıdan zayıflatacağına dair derin kaygıları dile getiriyorlar.
Komşu İran, bölgede kaybedişinin faturasını Türkiye’ye kesme derdinde.
İran, uzun yıllardan beri hem bölge hem de Esad rejimi üzerinden Suriye’de ekonomik ve politik nüfuz kurmanın çabasını güdüyordu. Suriye’deki halk devriminin ardından o toprakların gerçek sahipleri Esad’la beraber İran’ın kurmaya çalıştığı nüfuzu da yerle bir etti. Şimdilerde İran basını bir yandan bu mağlubiyetin yasını tutarken diğer yandan bunun müsebbibi olarak gördüğü Başkan Erdoğan'ı ve Türkiye'yi hedef almaya devam ediyor. Nitekim İran medyası son günlerde “Recep Tayyip Erdoğan ve Osmanlı Rüyası" gibi manşetler adı altında Türkiye'nin Suriye'deki halk devrimine etkisini tartışıyor ve Türkiye’nin bu devrim sahiplerine yönelik nüfuzunu analiz etmekle meşgul oluyor.
İsrail’e gelince onlar, bölgedeki istikrar zemininden oldukça rahatsız.
Suriye’de gerçekleşen devrimle bu ülkede istikrarın işaret fişeğinin ateşlendiğini hissedip paniğe kapılan İsrail, bu süreci baltalamak adına Suriye’deki silah-mühimmat tesislerini birbiri ardınca yok ediyor. Üstelik Esad rejiminin kendilerine sunduğu istihbarat ile yapıyor bunu. Öte yandan Suriye’ye dönük işgal alanlarını genişleterek bu geçiş sürecini kendi lehine çevirmeye çalışıyor. İsrail, her zaman olduğu gibi hak, hukuk ve hiçbir uluslararası norm tanımadan gerçekleştiriyor kirli emellerini ve hiçbir güç bu yüzyılın seri katillerinin karşısına çıkıp hesap soramıyor ne yazık ki.
İsrail medyasına gelince oradaki ana gündemlerde de yükselen Türkiye’nin yankılarını görmek mümkün.
MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın HTŞ lideri Golani ile Şam’da verdiği fotoğraf, İsrail medyasının dengesini bir hayli bozmuşa benziyor. Buna Türkiye’nin Şam Büyükelçiliğini açması ile Golani’nin istikrara yönelik açıklamaları da eklenince medyadaki analizler “İsrail’i sarsacak Türk oyunu” başlığıyla kaleme alınmaya başladı. Suriye’de yaşanan son gelişmelerin Türkiye ile Suriye arasında daha önce görülmeyen bir yakınlaşmanın işaretlerini taşıdığını dile getiren analistler, Golani’nin aynı Erdoğan'ın valisi gibi konuştuğundan bahsediyorlar. PKK/PYD’nin Türkiye'nin ulusal güvenliği için tehdit olmaktan çıktığı gün, Türkiye’nin Suriye'deki diğer konulara yöneleceğini dile getiren mezkûr çevreler, bu konulardan birinin kesinlikle İsrail olacağını söylüyor ve bu hususta hem İsrail hükümetini hem de MOSSAD'ı dikkatli olmaya çağırıyorlar.
Fransız basını Suriye'deki son gelişmeleri değerlendirirken Erdoğan'ın Ortadoğu'yu şekillendirme konusunda her zamankinden daha kararlı olduğunu vurgulayarak Türkiye’nin büyük oyununun yeni başladığını ve kartların yeniden dağıtıldığı Ortadoğu’daki jeopolitik sarsıntıdan en kazançlı çıkanın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye olduğunu dile getiriyor.
İngiltere medyası da Suriye'de yaşanan gelişmelerden Türkiye'nin karlı çıktığının altını çizmekle meşgul.
İngiltere’de kaleme alınan pek çok makalede stratejik hamlelerinden tutun da bölgesel sorunların çözümündeki öncü rolüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sıra dışı hamlelerinden övgüyle bahsediliyor. The Guardian’da “Ankara istediğini elde ediyor” mottosuyla kaleme alınan “Erdoğan'ın Suriye'deki denge hamlesi nasıl sonuç verdi?” başlıklı haberdeki şu cümle İngiltere’nin Suriye meselesine yaklaşımını özetler mahiyette:
Türkiye, Suriye'nin dış dünyaya açılan kapısı haline geldi.
Suriye meselesinde haritalı analizler yayınlayan İtalya basınına gelince onlar sadece Türkiye'nin üç kıtaya yayıldığının altını çizmekle kalmıyor buna haritanın merkezine İstanbul'u koyarak bir Osmanlı göndermesi eklemeyi de ihmal etmiyorlar.
Yükselen Türkiye’nin ayak sesleri en çok ABD’de yankı buldu.
ABD’de ilk yankı, eski BM Temsilcisi Haley’in Trump'ın göreve başladığında yapması gereken ilk şeyin Erdoğan'ı aramak olacağını dile getirmesiyle başladı. Ardından başkanlık koltuğuna oturmaya gün sayan Donald Trump’ın Erdoğan'ın zeki bir lider olduğunu belirterek Suriye'de kazananın Türkiye olduğunu, bu devrimin Türkiye'nin kontrolünde yapıldığını ve Erdoğan’ın Türklerin bin yıllık hayalini gerçekleştirdiğini söylemesiyle zirve yaptı.
ABD’de bu sözlerden ve yükselen Türkiye’nin yankısından rahatsız olan birileri iki senatörü devreye sokarak Türkiye’yi tehdit etmeye yeltendi. Anlaşılan o ki ABD’de bazı çevreler Türkiye’nin bölgedeki etkisini azaltmanın derdine düşmüş.
Bu senatörden biri Demokrat Chris Van Hollen diğeri de Cumhuriyetçi Lindsey Graham. Bu senatörler Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun YPG/PKK’yı Suriye’den çıkarma iradesi göstermeye devam etmeleri halinde bu hafta içerisinde Türkiye’ye yönelik yeni bir yaptırım paketini kongreye getirecekleri tehdidinde bulundular. Birleri acilen bu senatörleri “geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” ya da “atı alan Üsküdar’ı geçti” gibi deyimlerimizden haberdar etmeli.
Görünen o ki dünya kamuoyu nezdinde yükselen Türkiye’nin ayak sesleri epey bir süre daha yankılanmaya devam edecek. Neden mi? Buna Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çarpıcı sözleriyle cevap verelim;
“Türkiye, Türkiye'den büyüktür Millet olarak ufkumuzu 782 bin kilometrekareyle sınırlandıramayız. Türkiye mukadderatından kaçamaz, saklanamaz. Türkiye'nin Libya'da Suriye'de Somali'de ne işi var diye soranlar bu misyonu idrak edemeyebilir. Biz bunu görüyoruz. Çağrılara kulak tıkamıyoruz. Türkiye'nin başarılarına sevinemeyenleri kendi korkularıyla baş başa bırakıyoruz. Milet olarak ufkumuzu sınırlandıramayız…”
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu
Yorumlar12